Gezi Parkı eylemlerinin üzerinden 12 yıl geçti ancak o dönemde yaşananlar hala gündemdeki yerini koruyor. Özellikle 2013 yılı Haziran ayında İstanbul'da başlayan ve tüm Türkiye'ye yayılan protestolar sırasında çok sayıda ünlü isim de aktif şekilde yer almış, ardından ise geniş kapsamlı operasyonlarla karşı karşıya kalmıştı. İşte tam da bu noktada Demet Evgar, yakın arkadaşı ve meslektaşı Okan Yalabık ile birlikte yaşadığı zorlu süreci ilk kez bu denli açık ve samimi bir dille paylaştı. O dönemin en konuşulan olaylarından biri haline gelen "oyunculara operasyon" hakkında bilinmeyen pek çok detay gün yüzüne çıkarken, Evgar'ın duygusal anlatımı da dikkatleri üzerine çekmeyi başardı.

Operasyonlar zinciri 17 Haziran 2013'te başladı. O gün sabah saatlerinde İstanbul ve Ankara'da çok sayıda sanatçıya eş zamanlı olarak baskın düzenlendi. Demet Evgar'ın da evinin kapısı çalınan isimler arasında yer alıyordu. Evgar, o sabah yaşadığı şok anlarını "Kapım çalındığında sabahın altı buçuğuydu. İlk başta ne olduğunu anlayamadım. Polis olduklarını söylediler ve ev araması yapacaklarını belirttiler. O anki hislerimi tarif etmek gerçekten çok zor. Kafam tamamen boşaldı, sanki dünya durmuş gibiydi" şeklinde ifade etti. Evde yapılan aramanın ardından gözaltına alınan Evgar, Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'ne götürüldü. Ancak bu süreç hiç de kolay geçmedi.

Ünlü Şarkıcı Züleyha Ortak'ı Görenler Tanımakta Zorlandı
Ünlü Şarkıcı Züleyha Ortak'ı Görenler Tanımakta Zorlandı
İçeriği Görüntüle

Gözaltı süreci boyunca yaşananlar, Demet Evgar'ın hafızasına kazınan detaylarla dolu. "İfade vermek için beklerken salonda Okan vardı, başka meslektaşlarımız da vardı. Birbirimize bakıyoruz ama konuşamıyoruz. Çünkü herkesin yüzünde aynı şaşkınlık ve korku vardı. Bu bir film sahnesi değildi, gerçekti ve biz yaşamaya başlamıştık" diyen Evgar, o anların travmatik etkisini bugün bile üzerinden atamadığını dile getirdi. Mahkeme koridorlarında beklerken polis gözetiminde geçen saatler, ifade verme odalarındaki soğuk hava ve soruların şekli, her şey net bir şekilde hafızasında yer edinmiş durumda. "Soruşturmacı bana 'Neden oradaydın?' diye sordu. Ben de 'Vatandaşım, ülkemde olup biten her şey beni ilgilendirir' dedim. Bu cevap bile onları yeterince rahatsız etmiş olacak ki süreç uzadı" diye ekledi.

Demet Evgar ve Okan Yalabık'ın yanı sıra o dönemde gözaltına alınan isimler arasında Rutkay Aziz, Tuncel Kurtiz, Mehmet Ali Alabora, Pınar Aydınlar, Ali Adil Atasoy gibi sektörün önemli isimleri de bulunuyordu. Operasyonun kapsamı oldukça genişti ve sanat camiasında büyük bir şok etkisi yaratmıştı. Evgar, arkadaşlarıyla birlikte yaşanan bu zorlu sürecin kendilerini nasıl güçlendirdiğini de anlattı. "Okan'la birbirimize destek oluyorduk. Rutkay Abi'nin duruşu, Tuncel Abi'nin soğukkanlılığı, hepsi bize güç veriyordu. Ama evet, korkuyorduk da. Kimse 'ben korkmadım' diyemez. Korkmak insanın en doğal hakkı" şeklinde konuştu.

Operasyon sonrası süreç ise tam anlamıyla bir kabus gibiydi. Savcılık ifadesinin ardından serbest bırakılan Evgar, mesleki hayatında da ciddi zorluklarla karşılaştı. Bazı projelerden çıkarıldı, bazı reklam anlaşmaları iptal edildi ve medyada kendisi hakkında çeşitli kara propaganda kampanyaları başlatıldı. "İşten atılmalar, anlaşma iptalleri, sosyal medyada linç kampanyaları... Hepsi bir araya geldiğinde insanın psikolojisi bozuluyor elbette. Ama en kötüsü, ailemin de bu baskıyı hissetmesiydi. Annem her gün ağlıyordu, babam sustu. Benim için değil, onlar için üzülüyordum" diye anlattı Evgar.

12 yılın ardından gelen bu açıklamalar, aslında Demet Evgar'ın mesleki hayatında da önemli bir dönüm noktasını temsil ediyor. O günden bugüne pek çok proje yapmasına rağmen, hiçbir zaman Gezi'ye olan desteğinden geri adım atmadı. "Bugün gelsem yine aynı şeyi yaparım. Çünkü doğru bildiğim bir yoldan dönmek, benim karakterime aykırı. O dönem bizi yalnız bırakanlar oldu ama yanımızda duranlar da oldu. Okan her zaman yanımdaydı, hala da öyle. Bu dostluklar böyle sınavlarla test edilir" ifadeleriyle meslektaşlığın ve dayanışmanın önemine vurgu yaptı.

Gezi Parkı eylemleri sırasında gözaltına alınan sanatçıların çoğu, daha sonra açılan davalar nedeniyle yine mahkeme salonlarında yıllarca zaman geçirdi. Demet Evgar da bu süreçten nasibini alan isimlerden biri oldu. Ancak o, her zaman ifade özgürlüğünün ve demokratik hakların savunucusu olmayı sürdürdü. "Mahkeme kapılarında geçen yıllarımız oldu. Her seferinde 'bir daha çağrılırsam ne olacak' korkusuyla yaşıyorduk. Ama bu korku bizi susturmadı, aksine daha da yüksek sesle konuşmamızı sağladı" diyerek yaşananların kendisinde bıraktığı etkiyi açıkça dile getirdi.

Operasyonun yıldönümlerinde de konuşan Evgar, 2023 yılındaki bir etkinlikte "12 yıl önce bugün kapım çalındı ve hayatım değişti. Ama ben değilim, değişen sistem oldu. Biz sadece bunu fark ettik ve sesimizi yükselttik. Bugün yine aynı kapı çalsa, aynı sorular sorulsa, vereceğim cevap değişmez" demişti. Bu sözleriyle hem geçmişle hem de bugünle ilgili duruşunu net bir şekilde ortaya koydu.

Demet Evgar'ın samimi açıklamaları, sadece o dönemi yaşayanlar için değil, genç kuşaklar için de önemli bir ders niteliğinde. Sanatçıların toplumsal olaylardaki sorumluluğu, ifade özgürlüğü mücadelesi ve dayanışma kültürü hakkında örnek teşkil eden bu anlatılar, sosyal medyada da büyük yankı uyandırdı. "Gençler bana 'siz nasıl cesaret ettiniz' diye soruyor. Ben de 'çünkü susmanın bedelinin daha ağır olacağını biliyorduk' diyorum. Bugün yine aynı durum olsa, belki daha fazla cesaretimiz olur çünkü artık yalnız değiliz" şeklindeki sözleriyle gelecek nesillere de mesaj verdi.

Operasyonun ardından geçen 12 yılda Türkiye'de pek çok şey değişti. Bazı sanatçılar yurt dışına çıkmak zorunda kaldı, bazıları ise mesleklerini bırakmak durumunda kaldı. Demet Evgar ise ayakta kalmayı ve sanatını yapmaya devam etmeyi başaran isimlerden biri oldu. Ancak bu başarının arkasında yatan hikaye, pek de kolay olmayan bir mücadeleyi içeriyor. "Ben buradayım, sahnedeyim, ekrandayım. Çünkü kazanmak için değil, doğruyu anlatmak için buradayım. Gezi bize bunu öğretti. Kaybetmekten korkmadan, doğruyu söylemek ve arkasında durmak" dedi. Bugün gelinen noktada, Evgar'ın bu açıklamaları sadece bir anıyı değil, aynı zamanda bir duruş manifestosunu da temsil ediyor. Okan Yalabık ile olan dostluğu ise bu zorlu süreçte test edilen ve daha da güçlenen ilişkilerin en güzel örneklerinden biri olarak hafızalarda yer almaya devam ediyor.

Gezi Parkı operasyonlarında gözaltına alınan ünlü isimlerin yaşadıkları, Türkiye'de ifade özgürlüğü mücadelesinin sembollerinden biri haline geldi. Demet Evgar'ın bu konuda yaptığı samimi açıklamalar, o dönemde medyada yer almayan, sadece operasyonu yaşayanların bildiği detayları gün ışığına çıkardı. "Artık konuşma zamanı geldi diye düşündüm. Çünkü unutturmaya çalışıyorlar, biz de unutursak o zaman her şey boşa gider. Unutma, direnmektir. Hatırlamak, mücadeleye devam etmektir" diyen Evgar'ın sözleri, hem geçmişi hem de geleceği aydınlatıyor.

Bu anlatıların en çarpıcı yanı ise Evgar'ın hiçbir zaman mağduriyet psikolojisine kapılmadan, yaşadıklarını bir ders olarak görme perspektifi. "Mağdur olmadık, tecrübe sahibi olduk. Bu ülkenin gerçeklerini gördük, hissettik ve anlattık. Bugün aynı şeyleri yaşayan gençlere destek olmak için buradayım. Çünkü biliyorum ki yalnız değiller" diyerek destek mesajı da verdi. Operasyonun ardından yaşanan mahkeme süreçleri, beraat kararları ve ardından gelen normalleşme çabaları, tüm bu anlatıların arka planını oluşturuyor.

Demet Evgar'ın bugün gelen açıklamaları, sadece bir haber değil, aynı zamanda Türkiye'de sanatçıların toplumsal olaylardaki rolünü, ifade özgürlüğünün önemini ve dayanışma kültürünün ne denli güçlü olduğunu gösteren bir belge niteliğinde. "12 yıl sonra konuşuyorum çünkü artık korku eskisi kadar güçlü değil. Çünkü biliyorum ki doğruyu söylemek, her zaman en büyük güçtür. Gezi bize bunu öğretti ve biz de öğrendiklerimizi aktarmaya devam edeceğiz" diyerek sözlerini tamamladı. Bu açıklamalar, sosyal medyada dakikalar içinde binlerce kez paylaşılırken, Türkiye gündeminde de tartışılmaya devam ediyor. Oyunculara yönelik operasyonun 12. yıldönümünde gelen bu samimi itiraflar, Gezi'nin unutulmadığını, unutturulmayacağını ve sanatçıların bu konudaki kararlı duruşunun süreceğini gösteriyor.