Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) son dönemde hazırladığı "Güçlü Yurttaş, Güvenli Gelecek, Kazanan Türkiye" başlıklı program, Türkiye'nin siyasi ve ekonomik manzarasında sessiz bir devrim olarak yankı buluyor. Orijinal hali 344 sayfayı bulan bu belge, şimdi 128 sayfaya indirgenmiş bir özetle kamuoyuna sunulmuş durumda. Ekonomi köşe yazarı Ege Cansen, bu programı mercek altına alırken, meslektaşı Uğur Gürses'e minnettarlığını dile getiriyor; zira Gürses'in Oksijen Gazetesi'ndeki detaylı incelemesi, Cansen'in kendi okuma yükünü hafifletmiş. Cansen, tam 4 bin sayfalık iddianameyi okumaktan kurtulduğu için rahat bir nefes alıyor ve hakimlere de aynı merhameti diliyor. Kendi yorum ve değerlendirmelerinin sorumluluğunu üstlenen yazar, bu analiziyle CHP'nin ideolojik evrimini, özellikle "mor dönüşüm" kavramını merkeze alarak ele alıyor. Bugünün tarihi olan 6 Aralık 2025 itibarıyla, bu programın yayınlanmasının üzerinden henüz iki gün geçmişken, tartışmalar alevlenmeye başlamış durumda. Piyasalar ve siyasi kulisler, CHP'nin bu vizyonunun iktidar alternatifi olarak ne kadar gerçekçi olduğunu sorgularken, Cansen'in yazısı gibi köşe yorumları, konuyu derinlemesine irdeleyen nadir kaynaklar arasında yer alıyor.
Cansen'in analizi, bir eğitim metoduyla başlıyor ki bu, onun gençlik yıllarında öğrendiği bir yaklaşım. Metinleri okurken, "bilgi içeriği" ile "övgü ve yargı" ayrımını yapmak gerektiğini vurguluyor. Bir metnin hangi sorunu çözmeye çalıştığını, yani başlıkta gizli soruyu tespit etmek; ardından önerilen çözümü aramak; sorunların ve çözülmemiş hallerinin uzun uzadıya anlatıldığını, çözümlerin ise nitelikleriyle tanımlandığını not etmek. Yan etkiler ise, hastanın "acı ilacı" reddetmemesi için ekleniyor. Bu metodoloji, CHP programını yorumlarken bir pusula gibi işliyor. Yazar, partinin klasik sol geleneğinden sıyrılıp, çağdaş bir kalkınma modeline evrildiğini ima ediyor. CHP'nin ekonomi politikası, artık sadece gelir dağılımı eşitliğine odaklanmıyor; ulusal geliri büyütmeyi ön plana çıkarıyor. Bu, Cansen'e göre, sağ partilerin "borç-harç, vur-kır, çal-çaldır, rantlarla da olsa milli geliri büyüt" anlayışına karşı bir duruş. Sağcılar, mevcut pastayı eşit bölmenin refahı artırmayacağına inanıyor; CHP ise hem büyütmeyi hem adil dağılımı vaat ediyor. Bu değişim, 2025 sonbaharındaki parti kongrelerinde filizlenmiş, programda somutlaşmış bir dönüşüm.
Programın ekonomi ayağı, dört ana dönüşüm etrafında şekilleniyor ve hepsi "kalkınmacı devlet politikası" şemsiyesi altında toplanıyor. İlk olarak, "istihdam dönüşümü" geliyor. Bu, güvence altında işler ve adil dağılımı hedefliyor. Türkiye'de kronik işsizlik sorunu, özellikle gençler ve kadınlar arasında derinleşirken, CHP'nin önerisi, yüksek katma değerli bir bilgi toplumu yaratmak. Ulusal sanayiyi geliştirmek için istihdamı merkeze alan bir model, sendikalaşmayı güçlendirecek, asgari ücretin reel değerini koruyacak mekanizmalar içerecek. Cansen, bu yaklaşımın CHP'nin geleneksel sosyal demokrat köklerine sadık kaldığını, ancak dijital çağın taleplerini entegre ettiğini belirtiyor. Örneğin, yapay zekanın istihdamı yok etmek yerine dönüştürmesi için eğitim programları öngörülüyor. Bu, sadece iş yaratmakla kalmayacak, verimliliği artırarak Türkiye'yi küresel rekabette öne çıkaracak.
İkinci ve en dikkat çekici dönüşüm ise "mor dönüşüm". Sosyal cinsiyet eşitliği ve bakım emeğini merkeze alan bu kavram, kadınların toplumdaki rolünü yeniden tanımlıyor. Mor renk, kadın hakları hareketlerinin sembolü olarak seçilmiş; programda kadın istihdamını artırmak, ev içi emeği görünür kılmak ve cinsiyet temelli şiddeti önlemek için somut adımlar var. Cansen, bunu CHP'nin "mor dönüşümü" olarak nitelendirirken, partinin feminist dalgayı yakaladığını söylüyor. Kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık, kreş altyapısını genişletme ve ücretli bakım izni gibi öneriler, aileyi güçlendirmenin yanı sıra ekonomiye yeni bir dinamizm katacak. Türkiye'de kadın istihdam oranı yüzde 30'larda gezinirken, bu dönüşümün potansiyel etkisi devasa. Yazar, mor dönüşümün sadece sosyal değil, ekonomik bir kaldıraç olduğunu vurguluyor: Kadınların iş gücüne katılımı, GSYİH'yi yüzde 20'ye varan oranda artırabilir. CHP, bu alanda uluslararası standartları referans alıyor; örneğin, İskandinav modellerinden esinlenerek, bakım ekonomisini devlet politikasına entegre ediyor. Bu, 2025'te artan kadın protestoları ve #MeToo dalgasının Türkiye yansımasıyla örtüşüyor.
Üçüncü pillar, "yeşil dönüşüm". İklim değişikliğine dirençli bir ekonomi ve nesiller arası adaleti hedefleyen bu bölüm, CHP'nin çevreci yüzünü ortaya koyuyor. Karbon nötr hedefler, yenilenebilir enerji yatırımları ve su kaynaklarının korunması ön planda. Cansen, bunu "yeşil kalkınma" olarak yorumlarken, CHP'nin fosil yakıtlardan uzaklaşma hızını sorguluyor. Program, orman yangınları ve sel felaketlerinin sıklaştığı 2025 Türkiye'sinde, yeşil bonolar ve ekolojik tarımı teşvik eden vergi reformlarını içeriyor. Bu dönüşüm, istihdamla entegre: Yeşil işler yaratmak, kırsal kalkınmayı desteklemek. Yazar, CHP'nin bu alanda AB Yeşil Mutabakatı'na uyum için strateji geliştirdiğini not düşüyor; zira Türkiye'nin ihracatının yüzde 40'ı Avrupa'ya bağlı. Nesiller arası eşitlik ise, gençlerin iklim adaleti taleplerine yanıt: Gelecek nesillere borçsuz bir çevre bırakmak.
Dördüncü ve son dönüşüm, "dijital dönüşüm". Bilimsel bilgi üretimi, teknolojinin toplumla bütünleşmesi, dijital uçurumun kapatılması ve yapay zekanın kamu yararına kullanılması bu başlık altında toplanıyor. CHP, fiber altyapı genişletme, siber güvenlik ve veri gizliliği yasalarını vaat ediyor. Cansen, bunu CHP'nin modernleşme hamlesi olarak görüyor; klasik solun endüstriyel odaklanmasından sıyrılıp, bilgi ekonomisine geçiş. 2025'te yapay zeka patlamasının gölgesinde, program etik AI kullanımını vurguluyor: Kamu hizmetlerinde AI, eğitimde kişiselleştirme, ama işsizlik riskine karşı önlemlerle. Dijital okuryazarlık kampanyaları, kırsal alanlara internet erişimi, bu dönüşümün temel taşları. Yazar, CHP'nin bu vizyonla Silikon Vadisi'ni değil, Avrupa sosyal demokrasisini model aldığını ima ediyor.
Cansen'in analizi, bu dönüşümleri CHP'nin ulusal geliri büyütme önceliğiyle bağdaştırıyor. Parti, artık sadece dağılımı değil, büyümeyi de sahipleniyor. Bu, 2025 ekonomik krizinin ortasında kritik: Enflasyon yüzde 50'leri aşmış, TL erimişken, CHP'nin kalkınmacı devleti, devlet müdahalesini teşvik ediyor ama piyasa özgürlüğünü baltalamadan. Yazar, sağın rant ekonomisine karşı bu modeli övse de, pratikteki uygulanabilirliğini sorguluyor. Programın 128 sayfalık hali, detayları sadeleştirirken, orijinal 344 sayfanın derinliğini koruyor. Uğur Gürses'in katkısı burada devreye giriyor; onun özeti, Cansen'e göre, programın özünü yakalıyor.
Ancak, Cansen yazısını bir ekonomik tabuyla bitiriyor: Euro-lizing. Türkiye'nin temel sorunu zayıf TL; enflasyon-devalüasyon-yüksek faiz sarmalı. Arjantin, pesoyu devalüe edip dolarizasyona yönelirken, Trump'ın desteğiyle finansal uçurumu atlattı. İki ay önce başlayan tartışmalar, ABD dolarını ulusal para birimi yapma fikrini canlandırdı. Cansen, Türkiye'nin bu spireden kurtulmak için euro'ya geçmesini öneriyor. CHP ve AKP gibi partiler bunu reddediyor, ama yazar tartışmayı zorlasa da, programda bu seçenek yok. Bu reddediş, Cansen'e göre, ideolojik körlük; zira euro, istikrarı getirebilir. Arjantin örneği, korkusuzluğun meyvesini veriyor: Ekonomi her şeyden çekinmezse, radikal çözümler mümkün.
Sonuçta, Cansen'in kapanışı çarpıcı: *“Hasarlı bina yıkılmadan, yerine sağlamı inşa edilemez.”* Bu metafor, CHP'nin mor dönüşümünü özetliyor: Eski yapıları yıkıp, istihdam, mor, yeşil ve dijital temelli yeni bir Türkiye kurmak. 6 Aralık 2025'te, programın yankıları sürerken, bu vizyonun seçimlerde ne kadar etki yaratacağı merak konusu. CHP, klasik solculuğunu mor bir tonda yenileyerek, genç seçmene ve kadınlara sesleniyor. Ekonomi uzmanları, bu programı 2026 bütçe tartışmalarında referans alacak; zira kalkınmacı devlet, enflasyonla mücadelede yeni bir yol haritası. Cansen'in yazısı, sadece bir köşe yorumu değil; CHP'nin ideolojik evrimini belgeleyen bir manifesto gibi. Mor dönüşüm, sosyal cinsiyet eşitliğinin ötesinde, Türkiye'nin toplumsal cinsiyet rollerini yeniden yazma vaadi taşıyor. Yeşil ve dijital adımlar ise, iklim ve teknoloji çağının gerekliliklerini yakalıyor. Bu program, CHP'yi muhalefetten iktidara taşıyacak mı? Zaman gösterecek, ama tartışma çoktan başladı.




