Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) koridorlarında patlak veren çocuk istismarı skandalı, ülkenin siyasi ve ahlaki dokusunu sarsmaya devam ederken, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in yaptığı çarpıcı açıklama, olayın yankılarını daha da genişletti ve kamuoyunda derin bir infiale yol açtı. 11 Aralık 2025 Perşembe günü, saat 14:49'da gündeme oturan bu utanç verici olay, Meclis'in kendi bünyesinde yıllardır gizlendiği iddia edilen taciz ve istismar vakalarını gün yüzüne çıkardı; küçük yaştaki stajyer kız öğrencilerin, TBMM lokantasındaki bir kamu personeli tarafından hedef alındığı iddiaları, sadece bireysel bir suç değil, kurumsal bir çöküşün simgesi haline geldi.
Özel, CHP Genel Merkezi'nde Gelecek Partisi Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu ile gerçekleştirdiği görüşmenin ardından kameraların karşısına geçti ve mensubu olduğu Meclis adına "büyük bir utanç" itirafında bulundu; bu sözler, CHP'nin kadın hakları ve çocuk koruma politikalarının ne kadar hassas bir noktaya dokunduğunu gösterirken, aynı zamanda Meclis yönetiminin ihmalkârlığını sert bir dille eleştirdi. Görüşme, skandalın patlak vermesinden yalnızca saatler sonra gerçekleşti ve Özel'in açıklamaları, kadın milletvekillerinin ve çalışanlarının haklı tepkilerini desteklerken, polisin protestolara karşı koyduğu barikatları "kabul edilemez" olarak niteledi.
Bu açıklama, sadece bir tepki değil, Türkiye'nin en yüksek makamlarında bile cinsel istismar ve çocuk tacizine karşı sıfır tolerans çağrısı olarak tarihe geçti; zira Meclis, genç nesillerin geleceğini şekillendiren bir kurumken, bu skandalın ortaya çıkması, stajyer programlarının denetimsizliğinin ne kadar vahim sonuçlar doğurabileceğini bir kez daha kanıtladı. Özel'in sözleri, sosyal medyada #MeclisteUtanç etiketiyle binlerce paylaşımın tetiklenmesine neden olurken, muhalefet partileri arasında dayanışma dalgası yarattı ve iktidar kanadını köşeye sıkıştırdı.
Özel'in Ağıralioğlu ile görüşmesi, skandalın siyasi boyutunu masaya yatırmak amacıyla düzenlendi; CHP Genel Merkezi'ndeki bu buluşma, iki partinin kadın hakları ve çocuk istismarı konusundaki ortak duruşunu pekiştirdi ve yaklaşık 30 dakika sürdü. Görüşme sonrası, Özel'in yüzünde belirgin bir öfke ifadesiyle yaptığı basın açıklaması, olayın kronolojisini ve CHP'nin tutumunu netleştirdi; lider, "Büyük bir öfke ve mensubu olduğumuz TBMM adına büyük bir utanç içindeyiz," diyerek söze başladı ve bu cümle, Meclis'in itibarını yerle bir eden skandalın ağırlığını taşıyordu. Bu utanç, sadece CHP'yi değil, tüm parlamentoyu kapsıyordu; Özel, Meclis yönetiminin kamuoyunu tatmin edecek şeffaflıkta davranması, soruşturma ve cezalandırma süreçlerini gecikmeden işletmesi gerektiğini vurguladı.
Skandalın detayları, TBMM lokantasının mutfağında çalışan bir aşçının, meslek lisesi stajyer kız öğrencilere yönelik taciz ve istismar girişimlerini içeriyordu; bu genç kızlar, eğitimlerinin bir parçası olarak Meclis'e geldiklerinde, bekledikleri mesleki gelişim yerine korku dolu anlar yaşamış, bazıları yıllardır sessiz kalmak zorunda bırakılmıştı. Özel'in açıklaması, bu mağdurların sesini duyurma misyonu taşıyordu; lider, kadın çalışanlar ve kadın milletvekillerinin tepkisinin son derece haklı olduğunu belirterek, bu tepkilere karşı polis barikatı oluşturulmasını "kabul edilemez" olarak nitelendirdi.
Bu eleştiri, sabah saatlerinde Meclis kapısı önündeki protestoda yaşanan gerilimi doğrudan işaret ediyordu; kadın milletvekilleri ve dernek temsilcileri, barikatları aşarak basın açıklaması yapmış, polisin müdahalesi ise toplanma özgürlüğünü zedelemişti. Özel, "Meclis’in, vatandaşların sesini duyurabildiği bir yer olması gerektiğini" hatırlatarak, parlamentonun temel işlevini sorgulattı; bu sözler, skandalın ötesinde, demokratik mekanizmaların ne kadar kırılgan olduğunu ortaya koyuyordu.
Skandalın kökenleri, TBMM'nin stajyerlik programlarının uzun yıllardır süren yapısal sorunlarına dayanıyordu; meslek liselerinden gelen genç kız öğrenciler, Meclis lokantasında pratik eğitim almak üzere gönderiliyor, ancak denetim eksikliği nedeniyle riskli ortamlara maruz kalıyordu. İddialara göre, bu tacizler sistematik bir hal almıştı; aşçı olarak tanımlanan kamu personeli, mutfak köşelerinde veya depolarda yalnız yakaladığı stajyerleri hedef almış, fiziksel temas, sözel taciz ve psikolojik baskı uygulamıştı. Olayın patlak vermesi, muhtemelen bir mağdurun anonim ihbarı veya tanık beyanıyla tetiklendi; TBMM Genel Sekreterliği, skandalın duyulmasından hemen sonra şüpheliyi görevden uzaklaştırmış, ancak bu adım Özel tarafından "yetersiz ve geç kalmış" olarak değerlendirildi.
Özel'in açıklamasında, soruşturmanın şeffaf yürütülmesi talebi ön plandaydı; lider, cezalandırma sürecinin kamu vicdanını rahatlatacak şekilde hızlı ilerlemesini istedi ve mağdurların korunması için acil önlemler alınmasını savundu. Bu çağrı, CHP'nin kadın kolları ve gençlik örgütlerini harekete geçirdi; parti içinden gelen tepkiler, skandalı "Meclis'in karanlık yüzü" olarak niteledi ve benzer vakaların önlenmesi için yasal reform önerileri sunuldu. Ağıralioğlu'nun görüşmedeki rolü ise destekleyiciydi; Gelecek Partisi lideri, Özel'in sözlerine katıldığını ima eden bir sessizlikle ayrılmış, ancak partisi sosyal medyada "Çocuklarımıza sahip çıkalım" kampanyası başlatmıştı. Özel'in utanç itirafı, CHP tabanında duygusal bir yankı buldu; parti üyeleri, liderlerinin bu cesur duruşunu alkışlarken, muhalefet ittifakı içinde benzer açıklamalar çoğaldı. Bu olay, Meclis'in kendi içinde bir "güvenlik skandalı" yaşadığını gösterirken, stajyerlerin yaşadığı travmaların uzun vadeli etkileri, psikolojik destek programlarının aciliyetini artırdı.
Özel'in basın açıklaması, skandalın ötesinde Türkiye'nin kanayan yaralarına da değinerek, siyasi gündemi genişletti; lider, "Türkiye’de Kürt sorununun çözümü ve terörün tamamen sona ermesi için yegane adresin TBMM olduğunu" belirterek, daha fazla demokrasi ve özgürlük içeren, silahların tamamen bırakılmasını hedefleyen adımlar üzerinde çalıştıklarını ifade etti. Bu vurgu, CHP'nin Kürt açılımı politikasının devamı niteliğindeydi; Özel, terörle mücadelenin diyalogla desteklenmesi gerektiğini savunarak, Meclis'i "birlik ve barışın merkezi" olarak konumlandırdı.
Skandalın gölgesinde bu mesaj, ironik bir tezat yarattı; zira Meclis'in içindeki utanç, kurumun dış sorunlara odaklanmasını zorlaştırıyordu. Özel, Kürt sorunu bağlamında, DEM Parti ve diğer muhalefet unsurlarıyla olası işbirliklerini ima ederken, "silahların gömülmesi" çağrısını yineledi; bu, 2023 seçimleri sonrası başlayan normalleşme çabalarının bir parçası olarak görüldü. Ancak asıl dikkat çeken kısım, ekonomik boyuta geçiş oldu; Özel, asgari ücret ve emekli maaşlarının açlık sınırının altında kaldığını vurgulayarak, açlık sınırının 30 bin liraya yükseldiğini belirtti.
Lider, "Asgari ücret ve emekli maaşının bu seviyenin altında olamayacağını" söyleyerek, geçen enflasyon ve refah payı uygulanarak asgari ücretin 39 bin lira seviyesinde belirlenmesi gerektiğini dile getirdi. Bu talep, CHP'nin sosyal adalet manifestosunun bir uzantısıydı; Özel, enflasyonun yıllık yüzde 31,7'ye ulaştığı bir ortamda, hükümetin gelir politikalarını eleştirdi ve emeklilerin alım gücünün erimesini "toplumsal bir utanç" olarak niteledi. Bu ekonomik eleştiri, skandalın yarattığı öfkeyi kanalize ederek, CHP'nin tabanını mobilize etmeyi amaçlıyordu; lider, minimum ücretin yoksulluk sınırını aşmasını "hayati bir zorunluluk" olarak tanımladı.
Skandalın yarattığı tepkiler, Özel'in açıklamasıyla doruğa ulaştı; kadın milletvekillerinin sabahki protestosunda, CHP'li isimler ön saflardaydı ve barikatlara karşı direniş, sosyal medyada viral oldu. Özel'in "kabul edilemez" nitelemesi, polisin rolünü sorgulattı; Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün barikat kurma kararı, İçişleri Bakanlığı'nı köşeye sıkıştırdı ve muhalefetten "Meclis'i korumak mı, susturmak mı?" soruları yükseldi. CHP Grup Başkanvekili, Özel'in sözlerini destekleyerek, "Bu utanç hepimizin, ama sorumlusu yönetim" dedi; DEM Parti cephesinden ise "Kadınların sesi kısılmamalı" mesajı geldi.
İktidar kanadı, sessizliğini korurken, AK Parti kaynakları "soruşturma devam ediyor" açıklamasıyla geçiştirmeye çalıştı; ancak bu strateji, kamuoyunda şüpheleri artırdı. Skandalın mağdurları, anonim platformlarda hikayelerini paylaşmaya başladı; bir stajyerin "Meclis'te korku içinde çalıştık" ifadesi, Özel'in utanç itirafını somutlaştırdı. Gelecek Partisi'nin katılımı, muhalefet blokunun genişlediğini gösterirken, Ağıralioğlu'nun Özel'e verdiği destek, ittifak potansiyelini artırdı. Ekonomik talepler ise sendikaları harekete geçirdi; Türk-İş ve DİSK, 39 bin lira talebini sahiplendi ve yıl sonu zam protestolarını duyurdu. Özel'in Kürt sorunu vurgusu, Bahçeli'nin İmralı heyeti görüşmesiyle çakışınca, siyasi kulislerde "barış için Meclis mi, utanç için mi?" tartışmaları alevlendi; lider, demokrasi adımlarını "terörün sonu" olarak çerçeveleyerek, CHP'nin vizyonunu pekiştirdi.
Özel'in açıklamasının yankıları, Türkiye'nin sosyal ve siyasi yapısını derinden etkiledi; Meclis'teki çocuk istismarı, stajyerlik sisteminin revizyonunu zorunlu kıldı ve TBMM Genel Sekreterliği, ek denetim mekanizmaları kurma sözü verdi. Ancak Özel, bu vaatleri "yetersiz" bulduğunu ima ederek, bağımsız bir soruşturma komisyonu talep etti; lider, mağdurların tanık koruma programına alınmasını ve psikolojik destek sağlanmasını savundu. Bu skandal, benzer vakaların –üniversitelerdeki tacizler veya iş yerlerindeki istismarlar– bir yansıması olarak görüldü; Özel'in "büyük utanç" ifadesi, toplumun vicdanını harekete geçirirken, feminist gruplar "Meclis'ten başlasın değişim" kampanyası başlattı. Ekonomik bağlamda, 30 bin lira açlık sınırı vurgusu, enflasyonun günlük hayatı nasıl zehirlediğini özetliyordu; Özel, 39 bin lira talebiyle, hükümeti köşeye sıkıştırdı ve emeklilerin maaşlarının da aynı oranda artırılmasını istedi. Kürt sorunu kısmında, liderin "silahların bırakılması" çağrısı, DEM Parti'yle dolaylı bir diyalog sinyali verdi; bu, 2026 seçimleri öncesi muhalefet stratejisini güçlendirebilir.
Ağıralioğlu ile görüşme, Gelecek Partisi'nin CHP'ye yakınlaşmasını hızlandırdı; iki liderin ortak duruşu, kadın hakları konusunda bir manifesto oluşturdu. Skandalın soruşturması, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na taşındı; şüphelinin ifadesi alınırken, tanık beyanları toplanıyor ve olayın yıllara yayılan boyutu aydınlatılıyor. Özel'in sözleri, Meclis'i "vatandaşın sesi" olarak hatırlatarak, protesto hakkını savundu; polisin barikatı, Anayasa ihlali olarak mahkemeye taşınabilir.
Bu utanç verici skandal ve Özel'in isyanı, Türkiye'nin en derin yaralarını deşifre ederken, Meclis'in kendi içindeki karanlığı aydınlatma fırsatı sunuyor; CHP liderinin "büyük bir utanç içindeyiz" itirafı, sadece bir öz eleştiri değil, tüm kurumlar için bir uyanış çağrısı. Kadınların haklı tepkisi, polis engeline rağmen zafer kazandı ve barikatlar aşıldı; soruşturmanın şeffaflığı, kamu vicdanını yatıştıracak tek yol. Ekonomik taleplerle birleşen bu öfke, asgari ücretin 39 bin liraya çıkarılmasını zorunlu kılıyor; açlık sınırı 30 bin lirayı aşmışken, emekliler ve işçiler eriyor. Kürt sorununun Meclis'te çözüleceği vurgusu, demokrasi adımlarını hızlandırabilir; silahların bırakılması, barışın anahtarı. Özel'in Ağıralioğlu ile dayanışması, muhalefeti birleştiriyor; bu ittifak, 2026'ya damga vurabilir. Skandalın mağdurları, sessizliklerini bozdu ve hikayeleri duyuldu; stajyer kızların travmaları, acil destekle sarılmalı. Meclis yönetimi, gecikmeden harekete geçmeli; cezalandırma, caydırıcılık için şart. Bu olay, Türkiye'nin çocuklarını koruma iradesini test ediyor; Özel'in öfkesi, değişimin fitilini ateşledi ve utanç, umuda dönüşebilir.




