Türkiye'nin siyasi nabzı, son aylarda adeta bir gerilim filmi gibi atıyordu. Sokaklarda fısıltılar, kahvehanelerde hararetli tartışmalar, sosyal medyada bitmek bilmeyen paylaşımlar... Herkes bir sonraki seçimin kokusunu almıştı, ama kimse bu kadarını beklemiyordu. İktidar cephesinde sessiz bir tedirginlik, muhalefette ise bastırılmış bir umut. Yıllardır süren o kutuplaşma, şimdi bir ankette somut rakamlara dökülüyordu. Peki, bu rakamlar sadece sayılardan mı ibaret, yoksa bir dönemin sonuna mı işaret ediyor? Kulislerde dönen dedikodular, parti genel merkezlerindeki gece yarısı toplantıları... Her şey, bir fırtınanın habercisi gibiydi. Ama asıl patlama, o anket sonuçlarının açıklanmasıyla gelecekti – ve o patlama, tüm ülkeyi ayağa kaldıracaktı.

İşte o beklenen an geldi çattı, ve siyasi termometreler kırmızıyı gördü. ORC Araştırma'nın titiz ellerde hazırladığı son seçim anketi, 26 farklı ilde, tam 3 bin 830 katılımcıyla sahaya inmişti. Bu, sıradan bir yoklama değildi; her bir katılımcıya, siyasi partilerin isimleri tek tek okunarak, oy verme eğilimleri ayrı ayrı sorulmuştu. Yüz yüze görüşmeler, telefon aramaları, belki kapı kapı dolaşmalar... Araştırmacılar, Anadolu'nun en ücra köşelerinden Marmara'nın kalabalık metropollerine kadar her kesimi taramıştı. Yöntem, bilimsel bir titizlikle işlenmişti; hata payı minimum, güvenilirlik maksimum. Anketin amacı basitti: Halkın nabzını tutmak, o gizli eğilimleri gün yüzüne çıkarmak. Ve sonuçlar? Adeta bir tsunamiyi andırıyordu. CHP, yüzde 45,2'lik dev bir oranla zirveye tırmanmıştı – evet, yanlış okumadınız, yüzde 45,2! AKP ise, yılların ağırlığı altında ezilmiş gibi, yüzde 39,2'de kalmıştı. Aradaki fark? Altı puanlık bir uçurum, ki bu, siyasi literatürde "açılan makas" olarak anılırdı. Erdoğan'ın kalesi gibi görülen o yapı, şimdi sallantıdaydı; soğuk bir duş, belki de buz gibi bir gerçek.

Bu fark, sadece rakamlardan öte, bir hikaye anlatıyordu. CHP'nin yükselişi, son yerel seçimlerin yankısı gibiydi; o zaferler, şimdi ulusal ölçeğe sıçramıştı. Katılımcılar, neden CHP demişti? Belki ekonomi fırtınalarından bıkkınlık, belki sosyal adalet özlemi, belki de değişim rüzgarı. AKP'nin gerilemesi ise, daha karmaşık bir tablo çiziyordu: Enflasyon canavarı, işsizlik batağı, dış politika düğümleri... Her biri, o yüzdeyi kemirmişti. Ama asıl heyecan, sıralamada gizliydi. CHP'yi, MHP izliyordu – evet, Cumhur İttifakı'nın diğer kolu, ama o da soluk soluğa kalmıştı. Ardından DEM Parti, Kürt seçmenin nabzını tutan o güç; sonra İYİ Parti, milliyetçi damarın temsilcisi; ve sürpriz bir şekilde Zafer Partisi, Ümit Özdağ'ın yükselen yıldızı gibi parlıyordu. Bu sıralama, ittifakları sorgulatıyordu: Cumhur ne kadar sıkı, Millet ne kadar dağılmış? Anket, sadece partileri değil, tüm sistemin kırılganlığını ortaya koyuyordu. Ve o "kararsızlar" mı? Henüz net bir yüzde yoktu, ama o boşluklar, bir sonraki hamle için fırsat demekti.

Anketin derinliklerine inelim ki, bu tablonun katmanlarını görelim. ORC Araştırma, bu çalışmayı aylardır gizli kapaklı yürütmüştü; saha ekipleri, gece gündüz çalışmış, verileri merkeze taşımıştı. 26 il – İstanbul'un kalabalığından, Diyarbakır'ın kültürel dokusuna, İzmir'in özgür havasından Ankara'nın bürokratik ağırlığına kadar – her biri, Türkiye'nin aynası gibiydi. Katılımcı profili? Her yaştan, her eğitim seviyesinden, her gelir grubundan insan... Kadın-erkek dengesi, kırsal-kentsel dağılım, hepsi titizlikle ayarlanmıştı. Soru tekti: "Bu partiye oy verir misiniz?" Ve cevaplar, bir bir dökülmüştü. CHP'nin yüzde 45,2'si, gençlerin coşkusuyla mı doluydu, yoksa emeklilerin haykırışıyla mı? AKP'nin yüzde 39,2'si, sadık tabanın direnci miydi, yoksa zorunlu bir bağlılık mı? MHP'nin gölgesi, ittifakın yapıştırıcısı olarak mı uzanıyordu, yoksa kendi başına mı eriyordu? DEM Parti'nin yeri, barış sürecinin hayaletlerini mi canlandırıyordu? İYİ Parti ve Zafer Partisi'nin yakınlığı, milliyetçi oyların bölünmesini mi işaret ediyordu? Bu sorular, anketin ötesinde, strateji odalarını meşgul edecekti.

Peki, bu sonuçlar ne anlama geliyor? Siyasi analistler, geceyi uykusuz geçirecekti. CHP'nin açtığı fark, yerel seçimlerdeki zaferin ulusal bir dalgaya dönüşmesi gibiydi; Özgür Özel'in liderliğinde, parti adeta bir makineye dönüşmüştü. Kampanyalar, sosyal medya hamleleri, sokak etkinlikleri... Hepsi meyvesini veriyordu. AKP cephesinde ise, panik sinyalleri çalıyordu; Erdoğan'ın karizması, hâlâ güçlüydü ama ekonomi yarası derinleşiyordu. Yüzde 39,2, bir uyarı mıydı, yoksa dip mi? MHP'nin konumu, Bahçeli'nin ittifakı kurtarma çabalarını mı yansıtıyordu? DEM Parti'nin yükselişi, Kürt meselesinin hâlâ sıcak olduğunu mu söylüyordu? İYİ Parti'nin gerilemesi, Meral Akşener sonrası toparlanamama mıydı? Zafer Partisi'nin parıltısı ise, göçmen karşıtlığının yeni bir dalga yarattığını gösteriyordu. Anket, bir ayna gibiydi; Türkiye'nin bölünmüş ruhunu yansıtıyordu. Kararsızlar –ki muhtemelen yüzde 10-15 bandında– oyunun kilit taşıydı; onları kim kapacaktı? Bu veriler, kampanya stratejilerini baştan yazdıracaktı; reklam bütçeleri, miting rotaları, hatta koalisyon fısıltıları...

Ama durun, hikaye burada bitmiyor; bu anket, sadece bir kesit. ORC Araştırma'nın geçmiş çalışmaları, hep tartışma yaratmıştı; hatırlayın, 2023 seçimlerinde nasıl sürprizleri olmuştu. Bu seferki, daha da çarpıcıydı; çünkü zamanlama mükemmeldi. Seçimlere aylar kala, bu soğuk duş, iktidarı harekete geçirecekti. Erdoğan'ın masasında, yeni ekonomi paketleri mi konuşulacaktı? Yoksa dış politika hamleleri mi? CHP'de ise zafer sarhoşluğu; ama temkinli adımlar, çünkü farkı korumak ayrı bir sanat. MHP, ittifakı sıkılaştırmak için mi devreye girecekti? DEM Parti, bağımsız yol mu çizecekti? İYİ Parti, toparlanma moduna mı geçecekti? Zafer Partisi'nin yükselişi, diğer milliyetçileri tedirgin mi ediyordu? Ve o diğer partiler – Yeniden Refah, TİP, DEVA, Gelecek... Henüz anketin radarına tam girmemişlerdi, ama sürpriz yapabilirlerdi. Kararsızların sesi, belki de en gür olanıydı; onlar, rüzgarın yönünü belirleyecekti.

Bu anketin yankıları, sokaklara sıçradı bile. Sosyal medyada etiketler trend oldu; #CHPFarkıAçtı diye paylaşımlar yağdı, karşıtlar ise verileri sorguladı. Televizyon ekranlarında, yorumcular hararetlendi; bir yanda "Değişim zamanı" diyenler, öte yanda "Manipülasyon" diye veryansın edenler. Kahvehanelerde, çaylar koyulaştı; emekliler, "Sonunda adalet" dedi, gençler "Zafer yakın" diye haykırdı. Kulislerde, ittifak görüşmeleri hızlandı; belki gizli pazarlıklar, belki yeni yüzler. Anket, bir kıvılcım gibiydi; yangını büyütecek miydi? ORC'nin bu çalışması, sadece rakamlar değildi; bir milletin ruh haliydi. CHP'nin yüzde 45,2'si, umudun simgesi miydi? AKP'nin yüzde 39,2'si, direnişin son kalesi mi? Farkın açılması, Erdoğan döneminin bir sorgulaması mıydı? Cevaplar, önümüzdeki aylarda şekillenecekti; ama bu anket, tarihi bir dönemeçti.

Mustafa Karataş'ın Sözleri Türkiye'yi Ayağa Kaldırdı: Kadın Dayanışma Komiteleri'nden Tarihi Sertlikte Tepki!
Mustafa Karataş'ın Sözleri Türkiye'yi Ayağa Kaldırdı: Kadın Dayanışma Komiteleri'nden Tarihi Sertlikte Tepki!
İçeriği Görüntüle

Günler geçtikçe, bu veriler daha da derinleşecek. Diğer anket şirketleri – Konda, MetroPOLL, Sonar – ne diyecekti? Onlar da benzer bir tablo mu çizecekti? Yoksa farklı bir hikaye mi anlatacaktı? Siyasi partiler, bu sonuçlara göre hamlelerini ayarlayacaktı; CHP, ivmesini koruyacak mıydı? AKP, toparlanma için ne yapacak mıydı? MHP'nin rolü, ittifakı mı güçlendirecekti, yoksa çatlatacaktı? DEM Parti'nin yeri, barış umutlarını mı yeşertecekti? İYİ Parti ve Zafer Partisi'nin rekabeti, oyları mı bölecekti? Ve o küçük partiler – Yeniden Refah'ın muhafazakar tabanı, TİP'in solcu enerjisi, DEVA'nın liberal vaadi... Hepsi, mozağin parçasıydı. Kararsızlar, belki de en büyük aktör; onları ikna etmek, bir sanat eseri gibiydi. Bu anket, Türkiye'nin siyasi haritasını yeniden çiziyordu; renkler değişiyor, sınırlar kayıyordu.

Sonuçta, ORC Araştırma'nın bu bombası, bir uyanış çağrısı gibiydi. Yüzde 45,2'ye karşı yüzde 39,2; altı puanlık uçurum, bir devrin sonunu mu müjdeliyordu? Erdoğan'ın soğuk duşu, sadece bir anket miydi, yoksa gerçekliğin tokadı mı? CHP'nin açtığı fark, zaferin habercisi miydi? Siyasi sahnede, her şey mümkün; ama bu veriler, unutulmayacaktı. Türkiye, nefesini tutmuş bekliyordu – bir sonraki ankette ne olacaktı? Bu fırtına, daha yeni başlıyordu; ve rüzgar, muhalefetten esiyordu. Hazır olun, çünkü bu hikaye, sandıkta bitecek – ve o sandık, herkesi şaşırtacaktı.