Ekonomi-Piyasalar

Can Holding İmparatorluğu Çöküyor mu?

Karanlık bir imparatorluğun patronu yakalandı! Gözaltı dalgaları eğitimden medyaya kadar sarsıyor, gizli hesaplar gün yüzüne çıkıyor. Bu skandal, Türkiye'nin en büyük holdinglerinden birini yutacak mı? Kalp atışlarınız hızlansın, sırlar peş peşe dökülüyor!

İstanbul'un kalabalık sokaklarında, bir sonbahar akşamı ansızın patlayan siren sesleri, yılların sessizce örülen bir ağı parçalamaya yetti. Can Holding gibi dev bir yapının gölgesinde, sıradan vatandaşlar bile fark etmeden dolanan gölgeler, şimdi spot ışıklarının altında titriyor. Şirketler, okullar, medya kanalları... Hepsi bir anda sorgu odalarının soğuk floresanlarının altında. Bu, sadece bir gözaltı haberi değil; adeta bir domino taşının devrilmesi gibi, ekonomiden eğitime uzanan bir zincir reaksiyonun başlangıcı. Kimse tam olarak neyin geleceğini bilmiyor, ama hava o kadar elektrikli ki, her an yeni bir bomba patlayacakmış gibi hissediliyor. Holdingin parıltılı vitrinleri ardında yatan gerçekler, nihayet maskesini düşürüyor.

Gözaltının kahramanı –ya da kurbanı– Can Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Can, firari hayatına son veren o anı hiç unutmayacak. İstanbul İl Jandarma Komutanlığı'nın demir parmaklıkları arasında, işlemler tamamlandıktan sonra İstanbul Adliyesi'ne sevk edilecek olan Can, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın titiz soruşturmasının en büyük hedeflerinden biriydi. Soruşturma, "suç örgütü kurmak", "vergi kaçakçılığı", "dolandırıcılık" ve "kara para aklama" gibi ağır ithamlarla dolu bir dosya üzerine kurulu. Bu iddialar, holdingin 121 şirketinin mal varlıklarına el konulmasıyla somutlaşmıştı; Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) kayyum olarak atanmış, devasa bir ekonomik yapı adeta dondurulmuştu. Başsavcılık, 10 şüpheli için gözaltı kararı çıkarmış, 6'sı yakalanmıştı: Beş kişi tutuklu yargılanmak üzere cezaevine gönderilirken, Kenan Tekdağ adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı. Kemal Can'ın yakalanmasıyla, gözaltı sayısı 7'ye yükselmiş, firari avı yeni bir ivme kazanmıştı.

Bu soruşturmanın kökleri, holdingin parlak yükselişine uzanıyor. Can Holding, eğitimden medyaya, inşaatı otomotivden finansal hizmetlere kadar uzanan bir imparatorluktu; bünyesinde Habertürk, Show TV gibi medya devleri, Doğa Koleji gibi binlerce öğrenciye ev sahipliği yapan kurumlar barındırıyordu. Ancak 11 Eylül 2025'te başlayan operasyon, bu imparatorluğun temellerindeki çatlakları gün yüzüne çıkardı. Savcılık, şirketlerin büyük kısmının paravan olarak kullanıldığını, denetim mekanizmalarının kasıtlı olarak zorlaştırıldığını tespit etmişti. Vergi kaçakçılığı iddiaları, milyarlarca liralık kayıplara işaret ediyordu; dolandırıcılık ve kara para aklama ise uluslararası bağlantıları gündeme getiriyordu. Operasyon kapsamında, holdingin ötesinde 9 ek şirkete daha el konulmuş, son olarak Doğa Koleji'ne kayyum atanmıştı – toplamda 131 şirket TMSF'nin kontrolüne geçmişti. Bu, sadece maddi bir darbe değil; eğitim sektöründe on binlerce aileyi paniğe sürükleyen bir deprem gibiydi. Doğa Koleji'nin 250 bin TL gibi komik bir bedelle alındığı ortaya çıkınca, "Nasıl bir değer kaybı bu?" soruları çoğaldı.

Kemal Can'ın geçmişi, bu skandalın tesadüf olmadığını fısıldıyor. 2005'te, dönemin emniyet müdürü Hanefi Avcı'nın yönettiği "Free Shop" operasyonu, Can'ı gümrüksüz sigara ve içki kaçakçılığıyla suçlamıştı. O dönem gözaltı kararı çıkmış, ama Can kurtulmayı başarmıştı. Yıllar içinde holding büyümüş, medya yatırımlarıyla güçlenmişti; ancak 2019'da Doğa Koleji'nin öğretmen maaşlarını ödeyememesi, ilk alarm zillerini çalmıştı. O krizde veliler sokaklara dökülmüş, kurum kapanma eşiğine gelmişti. Şimdi, 2025'te, o eski yaralar yeniden kanıyor. Mehmet Şakir Can gibi diğer holding sahipleri de firari listesinde; soruşturma, aile şirketi kisvesi altında örülen bir suç ağını hedef alıyor. Savcılığın el koyduğu varlıklar, milyarlarca lirayı buluyor – vergi dairesinden kaçırılan paralar, dolandırılan yatırımcılar, aklandığı iddia edilen kirli fonlar... Her biri, holdingin büyüme hikayesinin karanlık yüzünü aydınlatıyor.

Gözaltının yankıları, sadece adliye koridorlarında değil, sosyal medyada da fırtına gibi esiyor. #CanHoldingSkandalı etiketiyle binlerce paylaşım yağıyor; bazıları "Adalet nihayet tecelli etti" derken, diğerleri "Medya patronu nasıl kaçar?" diye haykırıyor. Eğitim camiası ise Doğa Koleji'nin geleceğinden endişeli: Kayyum ataması, Resmi Gazete'de yayımlanan düzenlemeyle şirketin tüm kararlarını TMSF onayına bağlamıştı. Öğrencilerin eğitimi aksayacak mı? Veliler paralarını geri alacak mı? Bu sorular, forumlardan okulların kapılarına kadar yayılıyor. Medya tarafında ise Habertürk ve Show TV'nin yayın akışı, kayyum eliyle devam ediyor; ama izleyici kaybı kaçınılmaz görünüyor. Ekonomistler, holdingin çöküşünün inşaat ve finans sektöründe zincirleme etkiler yaratacağını öngörüyor – tedarikçiler iflasın eşiğinde, yatırımcılar temkinli.

Peki, bundan sonra ne olacak? Kemal Can'ın İstanbul Adliyesi'ndeki ifadesi, soruşturmanın dönüm noktası olabilir. Savcılık, firari diğer isimleri –Mehmet Şakir Can gibi– yakalamak için uluslararası kırmızı bülten çıkarabilir. TMSF, el konulan varlıkları satma yoluna gidecek; Doğa Koleji gibi kurumlar yeni ellere geçerse, eğitim kalitesi nasıl etkilenecek? Vergi kaçakçılığı davası, devletin kasasına milyarlarca lira doldurabilir, ama kaybedenler küçük yatırımcılar ve çalışanlar olacak. Bu skandal, Türkiye'nin holding kültüründeki şeffaflık sorununu masaya yatırıyor; denetimlerin sıkılaşması, benzer imparatorlukların sonunu getirebilir. Kemal Can'ın gözaltısı, bir son değil; adeta bir başlangıç. Karanlık ağlar çözüldükçe, aydınlanan gerçekler daha da şok edici olacak – ve bu hikaye, aylarca manşetlerden inmeyecek.

Soruşturmanın genişlemesi, holdingin yurtdışı bağlantılarını da gündeme getiriyor. Kara para aklama iddiaları, Avrupa bankalarından Ortadoğu fonlarına uzanan bir rota çiziyor; savcılığın MASAK'la (Mali Suçları Araştırma Kurulu) koordineli çalışması, bu rotaları deşifre edebilir. Doğa Koleji özelinde, kayyumun ilk adımı öğretmen maaşlarını güvenceye almak olmuş; ama velilerin "Çocuklarımızın geleceği ne olacak?" isyanı, sosyal medyayı sallıyor. Bir veli paylaşımı, "250 bin TL'ye alınan okul, şimdi milyarlık dava ortasında – biz kimiz bu oyunda?" diye haykırıyor. Medya şirketleri için ise durum daha karmaşık: TMSF'nin yayın politikalarını değiştirmesi, haber akışını etkileyebilir; muhalif sesler "Sansür kapıda" uyarısı yapıyor.

Ekonomik boyutta, Can Holding'in çöküşü domino etkisi yaratacak. İnşaat projeleri durma noktasında, otomotiv bayileri tedarik sıkıntısı çekiyor. Borsa, holding hisselerinin dondurulmasıyla sarsıldı; analistler, "Bu, 2025'in en büyük kurumsal skandalı" diyor. Kemal Can'ın 2005'teki kaçakçılık davasından kurtulması, şimdi bir ironiye dönüşmüş: O zamanki "free shop" baronluğu, bugünkü suç örgütü ithamının temeli olabilir. Savcılığın el koyduğu 131 şirket, TMSF'nin portföyünü şişiriyor; satışlar gerçekleşirse, devlet kasasına trilyonlar akacak. Ama asıl kazanan adalet mi, yoksa sistemdeki boşlukları kapatanlar mı?

Gelecek aylarda, mahkeme salonları Can Holding'in sırlarını dökecek. Kemal Can'ın savunması, holdingin "aile şirketi" imajını kurtarabilecek mi? Yoksa bu, Türkiye'nin en büyük vergi kaçakçılığı davası olarak tarihe mi geçecek? Gözaltı, buzdağının görünen yüzü; altında yatanlar, ekonomiyi ve toplumu derinden sarsacak. Bu hikaye, sadece bir holdingin sonu değil; şeffaflık ve hesap verebilirlik mücadelesinin zaferi olabilir. Herkes nefesini tutmuş bekliyor – bir sonraki adım, her şeyi değiştirecek.

< type="adsense" data-ad-client="ca-pub-3348434846257114"> #auto-ads