Gerçek Gündem Haberleri

Can Ataklı'dan Şok İddialar: Erdoğan'ın Sonrası İçin Aile İçi Savaş mı Başlıyor, Üçüncü Dönem Anayasayı Yıkar mı?

Erdoğan'ın sağlık sorunları derinleşirken, kızı Sümeyye mi yoksa damadı mı tahta oynuyor? Can Ataklı, kulis fısıltılarını ifşa ediyor! YSK'nın skandalları ve kadın cinayetleri depremi... Bu sırlar Türkiye'yi sarsacak mı? Hemen dalın, gerçekler sizi bekliyor!

Türkiye'nin kalabalık meydanlarında, kahvehanelerinde ve sosyal medya akışlarında, siyasetin tozlu yolları her zaman gizemlerle dolu yürür. Sabah ezanlarının yankılandığı İstanbul'un dar sokaklarında, bir baba ile oğulların hikayesi gibi, liderlerin mirası da nesiller boyu tartışılır. Ama ya o miras, bir ailenin içindeki fırtınaya dönüşürse? Ya da bir ülkenin en üst makamı, sağlık raporlarının gölgesinde sallanmaya başlarsa? Bu sorular, haftasonu kahvelerinde fısıldanırken, ekran başında milyonlarca göz, bir yorumcunun ağzından dökülecek sözleri bekler. Pazar sabahı, güneşin ilk ışıklarıyla başlayan bir yayın, sadece haber değil; bir ülkenin nabzını tutan bir ayna olur. Ve o ayna, kırılgan bir gerçeği yansıtır: Güç, sağlıkla birleşince ne kadar kırılganlaşır?

İşte tam burada, Can Ataklı'nın sesi yükseliyor. 14 Eylül 2025 Pazar sabahı, saat 07:41'de başlayan YouTube yayınında, Ataklı, "Günaydın sevgili izleyiciler, hepinize mutlu bir Pazar dilerim" diye başlıyor. Ama o Pazar, ne mutlu ne de sıradan. Ataklı, son haftanın çene düşüren olaylarını sıralarken, sesinde bir tedirginlik var. "Çok farklı şeyler yaşıyoruz, çene düşürecek, korkunç şeyler" diyor. Gazeteci olarak kulislerden gelen fısıltıları paylaşmanın tehlikesinden bahsediyor: "Bunlar söylenmemeli, görülmemeli, acil müdahale edilmeli ama halkın bilme hakkı var." Sosyal medyada, YouTube'da evden ve yurtdışından gelen yayınlara atıf yapıyor. "Ahmet Nesin'in son ifşaatları çok ilginçti, gerçekten korktum" diye devam ediyor. Korkusu, bir liderin sağlığı için; Recep Tayyip Erdoğan için. "Öncelikle bir insan olarak korktum. Sonra AK Parti genel başkanı, cumhurbaşkanı sıfatıyla ve hastalık tedavisi açısından" diyor.

Ataklı, Nesin'in iddialarını aktarırken duraklıyor. "Erdoğan sonrası hazırlıklar çok karmaşık gidiyor" diyor Nesin'in sözlerini naklederek. Kulislerde, Sümeyye Erdoğan'ın adı geçiyor; kızının, hatta damadı Selçuk Bayraktar'ın bile adaylık iddiaları fısıldanıyor. "Sümeyye Erdoğan'ın kocası aday olarak görülüyor ama Sümeyye'nin adı da geçiyor" diye ekliyor. Ama asıl bomba, sağlık detaylarında: "Erdoğan'ın aldığı ilaçlar tehlikeli seviyelere ulaşmış. Ağrı kesiciler artık yetmiyor." Ataklı, inanmak istemese de, Erdoğan'ın Çin ziyaretleri gibi etkinliklerdeki sağlıklı görünümünü hatırlatıyor. "Dik duruyor, iyi görünüyor ama 3-4 gün ortada yok." Bu yokluklar, ilaç dozlarının arttığını ima ediyor. Ataklı, empatiyle bitiriyor: "Hastası olan herkese acil şifalar dilerim, başka bir şey diyemem."

Bu iddialar, sadece bir fısıltı mı? Nesin'in geçmişteki benzer uyarıları, AKP içindeki parti kurma hazırlıklarını işaret etmişti; şimdi ise aile dinamikleri ön planda. Ataklı, "İnsan boyutu var, formal boyutlar var" diyerek, Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı statüsünü vurguluyor. Hastalık, tedavisi ve sonrası... Bu üçgen, Türkiye'nin siyasi haritasını yeniden çizebilir. Yayın ilerledikçe, Ataklı başka bir isme geçiyor: Profesör Dr. Ahmet Andican. "Andican'ın toplantıda söyledikleri çok önemli" diyor. Andican, YSK'nın (Yüksek Seçim Kurulu) Erdoğan'ın üçüncü dönem adaylığına izin vermesini eleştiriyor. "YSK, anayasal emredici hükümleri ihlal ediyor" diye aktarıyor Ataklı, Andican'ın sözlerini. 2010 referandumunda 2.5 milyon mühürlü oy kabul edilmiş; bu, YSK'nın güvenilirliğini sarsıyor.

Andican'ın eleştirileri derinleşiyor: "YSK, cumhurbaşkanının üçüncü kez adaylığını kabul etmek için anayasayı değiştirdi. Hukuki ve kurumsal kurumları kontrol altına aldı." Ataklı, "YSK'yı suçlayamayız, bizim yerimiz değil ama kamuoyunda tartışılıyor" diyor. Hakimler ve savcıların Yüksek Koruma Kurulu altında olduğunu ima ediyor Andican; bu, yargı bağımsızlığını sorgulatıyor. Ataklı, "Bunlar günlerce tartışılacak sorunlar" diye özetliyor. Üçüncü dönem, anayasanın ruhunu zedeliyor; Bahçeli'nin Öcalan çağrısı gibi hamleler, anayasa değişikliği için zemin hazırlıyor. CHP'nin Kasım 2025 erken seçim çağrısı da bu formüle dayanıyor. Ataklı, "YSK, seçimleri yenileme kararıyla üçüncü adaylığı açtı ama bu, milletin isteği mi?" diye soruyor.

Yayın, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un açıklamalarına kayıyor. Ataklı, "15 Eylül'de ne olacak, ne göreceğiz?" diye merak uyandırıyor. Tunç'un sözleri kulislerde dönüyor: "İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi'nin (42. ve 45. ) kararı Ankara'yı etkilemeli." CHP kurultay davası, İstanbul kongresi iptaliyle bağlantılı. Ataklı, "Adalet Bakanı bunu söyler mi? Mahkemeler var, yargı var" diye şaşkınlığını dile getiriyor. Tunç, 3 Eylül'de TRT Haber'de, İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin CHP İstanbul İl Kongresi'ni iptal kararını "ihtiyati tedbir" olarak nitelendirmişti. "Kurultay davasını etkileyecek düzeyde" demişti; Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi'ndeki dava, 15 Eylül'de erteleme aldı ama Tunç'un sözleri, yargı bağımsızlığını gölgeliyor.

Ataklı, "Hukuka güven azalıyor. Hukuka güven yoksa ülkede yaşayamazsın, güvende olamazsın" diyor. Bu, Türkiye'nin kronik yarası: Yargı, siyasi baskı altında mı? CHP'nin 38. Kurultayı'nda "oy karşılığı rüşvet" iddiaları, Lütfü Savaş'ın başvurusuyla başladı. Ankara'da ceza ve hukuk davaları, İstanbul'da il kongresi iptali... Tunç, "Süreçleri CHP'liler başlattı, Özgür Özel'in yargı eleştirileri yanlış" diye uyarmıştı. Ataklı, "Bakan görevini yapıyor ama güven erozyonu var" diye yorumluyor. 15 Eylül duruşması, erteleme kararıyla borsayı %4,5 yükseltti ama siyasi gerilimi artırdı. CHP, "19 Mart Darbesi" diye niteleyerek direniyor; Kılıçdaroğlu, "Ortalık yatışsın" diyor.

Geçmişe dönersek, bu gerilimlerin kökleri derin. Erdoğan'ın sağlık iddiaları, 2023'teki ameliyat söylentileriyle başladı; Ataklı o zaman da "Ameliyattan sonra karar verecek" demişti ama yalanlandı. Nesin'in 2017'deki parti hazırlığı uyarıları, şimdi aile içi rekabete evrildi. Andican'ın YSK eleştirileri, 2010 referandumunun 2.5 milyon mühürlü oy skandalına dayanıyor; 2023'te Erdoğan'ın üçüncü adaylığı YSK tarafından onaylandı, gerekçesi "TBMM yenileme" idi. CHP kurultayı ise 2023 Kasım'ında Özel'in zaferiyle patladı; 2025'te soruşturmalar zinciri, İstanbul kongresini devirdi. Tunç'un 3 Eylül açıklaması, "İspat şartı oluştu" diyerek davaları birbirine bağladı; Ankara 42. Mahkeme, 24 Ekim'e erteledi.

Geleceğe dair Ataklı'nın yorumu karamsar: "O kadar kötüyüz ki, bazıları hırsla kör olmuş. Koltuğu bırakmıyorlar." Ekonomiyi düzelt, halkı mutlu et diyor ama "Köprüler de satılacak, her şey Araplara, Amerikalılara..." diye ironiliyor. Üçüncü dönem, anayasa değişikliğiyle mümkün; Bahçeli'nin hamlesi, Kasım 2025'i işaret ediyor. Eğer kurultay iptali gelirse, CHP dağılır, erken seçim alevlenir. Erdoğan sonrası? Aile içi rekabet, AKP'yi bölebilir; Sümeyye mi, Bayraktar mı? Sağlık, ilaç dozları... Ataklı, "Bunlar söylenmemeli ama halk bilmeli" diyor.

Yayın, kadın cinayetleriyle sonlanıyor. "Geçen hafta dört kadın vahşice öldürüldü. Boşanma isteyen A.'yı kestiler." Ataklı, "Yılan ısırılmasın diye yaşasın demeyin, bir gün hepimizi ısırır" diye uyarıyor. Bu, toplumsal yara: Kadına şiddet, %30 artmış; boşanma talepleri cinayet nedeni. Ataklı, "Mutlu Pazarlar dilerim, mesaj atın" diye bitiriyor ama sesi buruk.

Bu yayın, sadece bir Pazar sabahı değil; Türkiye'nin aynası. Erdoğan'ın sağlığı, YSK skandalları, yargı gerilimi... Her biri, bir domino. 15 Eylül ertelemesi, borsayı coşturdu ama umudu soldurdu. Gelecekte, eğer anayasa değişirse üçüncü dönem zaferi; değişmezse kaos. CHP, 21 Eylül kurultayıyla direniyor. Ataklı'nın korkusu, hepimizin: Güç, insanı yutar mı? Bu fısıltılar, yarınki fırtınanın habercisi. Ve biz, izlerken, değişimin peşinde koşuyoruz. Belki de bu, uyanışın başlangıcı.