Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Paneli, Türkiye'nin eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkındaki hak ihlali ve tahliye kararına yaptığı itirazı reddetti. Bu karar, AİHM'nin Demirtaş hakkındaki kararının kesinleşmesi anlamına geliyor ve nihai hüküm haline geldi.
Adalet Bakanlığı'nın itiraz süreci oldukça kısa bir süreçte gerçekleşti. Bakanlık, AİHM'nin 7 Ekim tarihli ikinci ihlal ve tahliye kararına sürenin dolmasına sadece bir gün kala itiraz ederek, kararın AİHM Büyük Daire'de yeniden ele alınmasını talep etmişti. Ancak AİHM Paneli, Türkiye'nin bu talebini değerlendirmeye gerek görmeyerek reddetti.
Bu karar sonrasında DEM Parti (Demokrasi ve Eşitlik Partisi) tarafından yapılan açıklamada, AİHM kararının kesinleştiği belirtildi. Partinin resmi açıklamasında, uzun süredir devam eden hukuki sürecin bu kararla sonuçlandığı vurgulandı.
9 Yıllık Tutukluluk Süreci Devam Ediyor
Selahattin Demirtaş, haber tarihi itibarıyla tam 9 yıldır Edirne'deki cezaevinde tutuklu bulunmaktadır. Bu süre, Türkiye'de bir siyasi lider için uzun tutukluluk sürelerinden biri olarak kayıtlara geçti. Demirtaş'ın tutukluluk süresi, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde insan hakları tartışmalarının odağında yer almaya devam ediyor.

AİHM'nin verdiği kararlar, Demirtaş'ın durumunun insan hakları açısından sorunlu olduğunu ortaya koymuş durumda. Mahkeme, Türkiye'nin Demirtaş'a karşı hak ihlali yaptığını değerlendirerek, tahliye edilmesi gerektiğine hükmetmişti. Ancak Türkiye bu kararları uygulamayarak, AİHM kararlarını uygulama sorumluluğunu yerine getirmemişti.
Hukuki Sürecin Detayları
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Selahattin Demirtaş konusunda birden fazla kez karar vermişti. Mahkeme, ilk olarak Demirtaş'ın tutukluluk halinin hak ihlali olduğunu belirleyerek, serbest bırakılması gerektiğine hükmetmişti. Daha sonra 7 Ekim'de ikinci kez aynı yönde karar vererek, Türkiye'nin bu konuda ısrarcı tutumunu eleştirmişti.
Türkiye'nin AİHM'ye yaptığı son itiraz, kararın büyük dairede yeniden görüşülmesi amacıyla yapılmıştı. Ancak AİHM Paneli, bu itirazı reddederek, kararın kesinleşmesini sağladı. Bu durum, Türkiye'nin AİHM kararlarına uymama konusundaki yaklaşımını bir kez daha gündeme getirdi.
Uluslararası Hukuk ve Türkiye İlişkisi
AİHM kararlarının Türkiye tarafından uygulanmaması, uluslararası hukuk düzeni açısından önemli bir mesele haline geldi. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraf olan Türkiye, bu kararlara uymakla yükümlü. Ancak Demirtaş vakasında bu yükümlülük yerine getirilmemiş durumda.
Demirtaş'ın avukatları, AİHM kararlarının Türkiye tarafından uygulanmamasını Avrupa Konseyi'nin denetim mekanizmalarında gündeme getirmiş durumda. Bu süreçte Türkiye, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nden gelen eleştirilere maruz kalıyor.
Demirtaş'ın Siyasi Misyonu ve Durumu
Selahattin Demirtaş, Türkiye siyasetinde Kürt sorunu konusunda önemli figürlerden biri olarak kabul ediliyordu. HDP'nin kurucu eş genel başkanı olan Demirtaş, seçim dönemlerinde cumhurbaşkanlığı adayı da olmuştu. 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde %9,8 oy alarak önemli bir siyasi başarı elde etmişti.
Ancak 2016 yılından bu yana tutuklu bulunan Demirtaş, bu sürede Türkiye siyasetinden uzak kalmak zorunda kaldı. 9 yıllık tutukluluk süreci, onun siyasi kariyeri üzerinde önemli etkiler yarattı. HDP ve DEM Parti çevresi, Demirtaş'ın durumunu siyasi haksızlık olarak değerlendirip, serbest bırakılması için kampanya yürütüyor.
AİHM Kararlarının Önemi
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Demirtaş konusunda verdiği kararlar, Türkiye'deki insan hakları durumu açısından önemli bir örnek teşkil ediyor. Mahkeme, Türkiye'nin terörle mücadele kapsamında aldığı önlemlerin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'yle uyumlu olmadığını değerlendirmiş durumda.
Bu kararlar, Türkiye'deki siyasi tutsaklar konusunda uluslararası standartları belirliyor. AİHM'nin yaklaşımı, terörle mücadele ile insan hakları arasındaki denge konusunda net bir mesaj veriyor. Türkiye'nin bu kararlara uymaması, ülkenin uluslararası itibarı üzerinde olumsuz etkiler yaratıyor.
Gelecek Perspektifi
AİHM kararının kesinleşmesi, Demirtaş konusundaki hukuki sürecin uluslararası boyutunu sonlandırmış durumda. Ancak Türkiye'nin bu kararları uygulamaması, sürecin ulusal boyutta devam etmesine neden oluyor. Demirtaş'ın serbest kalması için artık Türkiye'nin kendi adımlarını atması gerekiyor.
Avrupa Konseyi'nin Türkiye üzerindeki baskıları artabilir. Bu durum, Türkiye'nin Avrupa ile ilişkilerinde yeni sorunlar yaratabilir. Demirtaş vakası, Türkiye'nin insan hakları alanındaki reformları ve uluslararası yükümlülüklerini yerine getirme konusundaki yaklaşımını test eden önemli bir dava olarak öne çıkıyor.
Sonuç olarak, AİHM'nin Türkiye'nin Demirtaş itirazını reddetmesi, 9 yıllık tutukluluk sürecinde önemli bir dönüm noktası oldu. Bu karar, uluslararası hukuk ile ulusal uygulama arasındaki farklılığı bir kez daha gözler önüne serdi. Demirtaş'ın durumu, Türkiye'deki siyasi tutuklulukların uluslararası boyutunu temsil eden sembolik bir vaka haline gelmiş durumda.





