Türkiye son günlerde, yargı ve siyaset cephelerinde büyük bir fırtınanın içine girdi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in Etimaden’in Lüksemburg şubesinde yönetim kurulu üyeliği ve buradan aldığı maaş, yasaya ve Anayasa’ya aykırılığıyla büyük bir skandal olarak ortaya çıktı. CHP lideri Özgür Özel, bu belgeleri kamuoyuna açıklayarak Gürlek’in bu yasa tanımaz eylemini gündemin merkezine taşıdı. “Bir yargı mensubunun, devlet şirketinden maaş alması hem Anayasa’ya hem yasalara aykırı,” diyen Levent Gültekin, bu tablonun Türkiye’de yargı bağımsızlığının çöküşünü gözler önüne serdi.

Konuya ilişkin farklı cephelerden gelen açıklamalar netlikten uzak. “AKP’li isimler ‘görevi bıraktı, maaşı iade etti’ dedi ama yasal ihlal çok açık. Bunca pervasızlık daha önce de yaşandı. Şimdi bu olay, çürümenin en üst noktaya sıçradığını gösteriyor!” şeklinde değerlendirme yapılıyor. Gürlek’in 26.000 liralık maaşı için yapılan istifa ve iadeler, kamuoyunda büyük bir mahcubiyet ve tepkiyle karşılandı. “Koskoca savcı, bu kadar küçük rakama tenezzül eder mi?” soruları yargının itibarında yaşanan hızlı erozyonun sembolü oldu.

Yargı krizinin sıcak bir başka cephesi de mahkemelerin Anayasa Mahkemesi kararlarına uymamaları. Tayfun Kahraman’ın yeniden yargılama talebinin ve Gezi Parkı davasındaki kararlara karşı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin AYM’yi tanımaması, Türkiye’nin hukuk sisteminde derin bir çatlağa işaret etti. “Yargı, Anayasa Mahkemesini tanımadığı noktada işte orada hukuk tamamen biter,” vurgusu yapılırken, Erdoğan’ın “Az söylüyorum, çok anla!” şeklindeki sözleri siyasi bir tehdidin işaret fişeği olarak algılandı.

Siyaset ise baskı, tehdit ve sabah baskınlarıyla iyice sertleşti. Gazetecilere yönelik sabah operasyonları, Ekrem İmamoğlu ve CHP’ye yönelik soruşturmalar, kamuoyunda korku ve gerilimi yükseltti. Özellikle gazeteciler için uygulanan fiili gözaltı prosedürleri ve “Gözaltı yok ama sabah alındılar” uygulamaları, medya özgürlüğünü ciddi şekilde tehdit ediyor. “Yorum yapmak suç mu oldu? Yorumlarımız yanlış olabilir ama gazetecilerin gözaltına alınması korku politikasının bir parçası!” eleştirisiyle yeni bir hukuk-yargı sınavına dikkat çekiliyor.

Saraydaki Büyük Siyasi Kriz Türkiye'de Dolar Şoku ve Erken Seçimi Tetikliyor!
Saraydaki Büyük Siyasi Kriz Türkiye'de Dolar Şoku ve Erken Seçimi Tetikliyor!
İçeriği Görüntüle

Hükümet ve muhalefet arasındaki gerilimin odak noktalarından birini de İmralı tartışmaları ve MHP’nin İmralı’ya komisyon göndermede ısrarı oluşturuyor. “MHP, Öcalan’a kurucu lider rolü biçmek isterken, AKP ve diğer partiler çeşitli gerekçelerle geri duruyor,” değerlendirmesiyle siyasi manevralar dikkat çekiyor.

Sonuç olarak, Türkiye’de yargı krizi, siyasi tehditler ve medya üzerindeki baskı son haftalarda doruk noktasına çıktı. Anayasa’ya aykırı uygulamalar, sabah baskınları ve kamuoyunda giderek artan kaygılar, ülkenin hukuk sisteminde ve siyasetinde derin bir fırtınaya neden oluyor. Kimin neyi ima ettiği, hangi belgeyle gündem değiştirdiği ve hangi tehditin gerçek olduğu ise önümüzdeki günlerde daha da netleşecek gibi görünüyor.

Aranan Kelimeler: Akın Gürlek krizi, yasa tanımaz başsavcı, Özgür Özel iddiası, Etimaden Lüksemburg şirketi, CHP lideri suçlama, mahkemelerin AYM’yi tanımaması, Gezi davası, Erdoğan tehdit mesajı, gazeteci sabah baskını, siyasi yargı krizi, Türkiye gündemi, Anayasa ihlali, medya özgürlüğü.