İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek, aylardır merakla beklenen İstanbul Büyükşehir Belediyesi yolsuzluk soruşturmasında hazırlanan iddianamenin tamamlandığını duyurdu. 3 bin 900 sayfalık kapsamlı iddianamede, aralarında Ekrem İmamoğlu'nun da bulunduğu 402 kişi şüpheli sıfatıyla yer alıyor. Başsavcı Gürlek, iddianamede İmamoğlu için 828 yıldan 2352 yıla kadar hapis cezası talep edildiğini açıkladı.
İddianamenin İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunulduğunu belirten Başsavcı Gürlek, soruşturmanın İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin raporlarıyla koordineli yürütüldüğünü vurguladı. Soruşturma kapsamında 105 şüpheli tutuklanmış durumda. İddianamede yer alan suçlamalar arasında görevi kötüye kullanma, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma ve edimin ifasına fesad karıştırma gibi ağır suçlar bulunuyor. Ayrıca resmi belgede sahtecilik suçlaması da dosyada önemli bir yer tutuyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ndeki iddiaların temelini, belediye tarafından düzenlenen sanatsal etkinliklerde kamu kaynaklarının usulsüz kullanıldığı yönündeki şikayetler oluşturdu. Soruşturma, 2024 yılının Kasım ayında başlatıldı ve yaklaşık bir yıllık süreçte yüzlerce kişinin ifadesine başvuruldu. İddianamenin hazırlanması sırasında savcılık, belediye kayıtlarını, banka hesap hareketlerini ve şirketler arasındaki ilişkileri detaylı inceledi.
Ekrem İmamoğlu hakkındaki bölüm, iddianamenin en kritik kısmını oluşturuyor. Başsavcı Gürlek, İmamoğlu'nun sahip olduğu nüfuzu kötüye kullanarak, bazı ihaleleri belirli şirketlere yönlendirdiğini ve bu süreçte rüşvet aldığını iddia ediyor. İddianamede, belediye başkanı sıfatıyla usulsüz kararlar aldığı, kamu zararına yol açtığı ve resmi belgelerde sahtecilik yaptığı belirtiliyor. Diplomasının geçerliliği konusundaki tartışmalar da iddianameye dahil edildi.
Savcılık, İmamoğlu'nun yaptığı açıklamalar nedeniyle ayrıca "kamu görevlisine hakaret" ve "tehdit" suçlarından da cezalandırılmasını istiyor. Başsavcı Gürlek ile ilgili sözleri, iddianamede özel bir bölüm halinde yer alıyor. İmamoğlu'nun, Başsavcı Gürlek hakkında kullandığı "Biz senin evlatlarını bile bu muamelelerden kurtarmak için mücadele ediyoruz" ifadesi, tehdit unsuru olarak değerlendirildi. Savcılık, bu sözlerin Başsavcı Gürlek'i hedef aldığını ve kamu görevini yürütmesini etkilemeye yönelik olduğunu savunuyor.
Soruşturma kapsamında iş dünyasından ünlü isimlerin de ifadesi alındı. Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın, savcılığa verdiği ifadede, İBB ile olan ilişkilerini ve ihale süreçlerini anlattı. Akın, "Görüşmelerim İBB ile tek ilişiğim olan İDO ile ilgilidir" diyerek, usulsüz bir işlem yapmadığını savundu. İş dünyasından Vedat Aşçı gibi isimlerin de ifadeleri dosyada yer alıyor.
Başsavcı Gürlek, iddianamenin hazırlanmasında terör suçları soruşturma ekibinin de görev aldığını belirtti. İddianamede, "terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım" suçlaması da bulunuyor. Bu suçlama, İmamoğlu'nun bazı etkinliklerdeki davetli listeleri ve sponsorluk anlaşmalarıyla ilgili. Savcılık, bu iddiaları somut delillerle desteklediğini ve mahkemede tüm belgeleri sunacağını açıkladı.
Ekrem İmamoğlu hakkında açılan diğer davalar da sürüyor. Beylikdüzü Belediyesi dönemindeki bir ihale nedeniyle yargılandığı dava devam ederken, diploma davası da yakından takip ediliyor. İstanbul Üniversitesi'nin diplomasını iptal etmesiyle başlayan süreçte, iddianame Temmuz ayında tamamlandı. İlk duruşma 11 Eylül 2025'te görülecek. Ayrıca bilirkişiyi etkilemeye teşebbüs ve casusluk suçlamalarıyla ilgili soruşturmalar da devam ediyor.
Başsavcı Gürlek, iddianamenin kabul edilmesi halinde yargılamanın hızlı bir şekilde başlayacağını söyledi. Mahkeme sürecinin şeffaf ve adil olacağını vurgulayan Gürlek, "Yargı, herkesin hukukuna uygun karar verecektir" dedi. İddianamede yer alan şüpheli sayısı ve suçlamaların ağırlığı, Türkiye'nin son yıllardaki en büyük yolsuzluk davalarından biri olma özelliği taşıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ndeki soruşturma, siyasi tartışmaları da beraberinde getirdi. İmamoğlu, soruşturmayı "siyasi operasyon" olarak nitelendirdi ve "Yargı taciziyle bizi sindiremeyecekler" açıklamasını yaptı. Belediye yetkilileri, iddiaların tamamen asılsız olduğunu ve savcılığın siyasi baskı altında hareket ettiğini savundu. Hukukçular ise iddianamenin detaylarını inceleyerek, delillerin yeterliliği konusunda farklı görüşler bildiriyor.
İddianamede, İBB'nin İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO) ihalesindeki usulsüzlükler de detaylı yer alıyor. İhale sürecinde bazı tekliflerin değerlendirilmemesi, belirli firmaların avantajlı konuma getirilmesi ve kamu zararına yol açan kararlar alındığı iddia ediliyor. Savcılık, bu iddiaları banka hesap hareketleri, e-posta yazışmaları ve tanık ifadeleriyle destekliyor. İhalelere fesat karıştırma suçlaması, iddianamenin en ağır bölümlerinden biri.
Ayrıca belediyenin kültür-sanat etkinliklerindeki harcamalar da şüpheli bulundu. Konserler, festivaller ve sergiler için yapılan ödemelerin, piyasa değerlerinin çok üzerinde olduğu belirtiliyor. Savcılık, bu harcamaların bir kısmının gerçekte farklı amaçlarla kullanıldığını, bazı şirketlere haksız kazanç sağlandığını öne sürüyor. Kültür AŞ ve bağlı şirketlerin hesaplarında yapılan incelemelerde, usulsüz para transferleri tespit edildiği kaydediliyor.
Başsavcı Gürlek, iddianamenin hazırlanması sürecinde yurtdışı bağlantıların da araştırıldığını belirtti. Bazı şüphelilerin yurtdışına para transferi yaptığı, off-shore hesaplar açtığı iddia ediliyor. Savcılık, bu iddiaları MASAK raporları ve banka kayıtlarıyla kanıtladığını söylüyor. Yurtdışındaki şüpheliler için kırmızı bülten çıkarılması talebi de iddianamede yer alıyor.
İddianamedeki bir diğer önemli bölüm, belediye personeline yönelik usulsüz atamalar ve terfiler. Savcılık, bazı kişilerin liyakatsiz bir şekilde üst düzey görevlere getirildiğini, bu kişilerin kamu zararına kararlar aldığını iddia ediyor. Atama kararlarının, rüşvet ve nüfuz ticaretine konu olduğu öne sürülüyor. İnsan kaynakları departmanındaki yetkililerin de şüpheli listesinde olduğu belirtiliyor.
Hukukçular, iddianamenin kabul edilip edilmeyeceği konusunda farklı görüşler bildiriyor. Bazı hukuk profesörleri, delillerin yeterli olduğunu ve yargılamanın başlaması gerektiğini savunurken, bazıları ise iddianamenin siyasi motivasyonlarla hazırlandığını ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu öne sürüyor. İstanbul Barosu, sürecin yakından takip edileceğini ve şeffaf bir yargılamanın yapılması gerektiğini açıkladı.
İddianamede, şüphelilerin savunma haklarına ilişkin detaylı bilgiler de yer alıyor. Avukatların dosyaya erişiminin sağlanacağı, delillerin karşı tarafa sunulacağı ve adil yargılanma hakkının korunacağı belirtiliyor. Savcılık, her bir şüpheli için ayrı ayrı delil listesi hazırladığını, kişisel savunmaların alınacağını vurguluyor.
Başsavcı Gürlek, basın toplantısında, "Bu iddianame, yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının göstergesidir. Kimseye özel bir muamele yapılmadan, hukuk herkes için eşit işleyecektir" dedi. Ayrıca, soruşturmanın henüz tamamlanmadığını, bazı şüpheliler hakkında ek iddianamelerin hazırlanabileceğini de sözlerine ekledi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ndeki yolsuzluk iddiası, kamuoyunda geniş yankı buldu. Sosyal medyada binlerce yorum yapılırken, siyasi parti liderleri de konuyla ilgili açıklamalar yaptı. Muhalefet partileri, soruşturmayı "demokrasiye darbe" olarak nitelendirirken, iktidar partisi, "hukukun gereğinin yerine getirildiğini" savundu.
İddianamede yer alan bazı detaylar, İstanbul'daki belediye çalışanları arasında endişe yarattı. Personel, yargı sürecinin adil olması ve suçsuzların mağdur edilmemesi çağrısında bulundu. Belediye sendikaları, üyelerinin haklarının korunması için hukuki destek vereceklerini açıkladı.
Savcılık, iddianamenin kabul edilmesi durumunda, duruşma takvimini hızlı bir şekilde oluşturmayı planlıyor. İlk duruşmanın 2025 yılının Ocak ayında yapılması bekleniyor. Mahkeme, şüphelilerin tutukluluk hallerinin devam edip etmeyeceğine de karar verecek. Başsavcı Gürlek, "Hukukun üstünlüğü ilkesi, bu davanın her aşamasında geçerli olacaktır" dedi.
İstanbul'daki bu dava, Türkiye'nin gündemini uzun süre meşgul edecek gibi görünüyor. Yolsuzluk iddiaları, belediye yönetim şeklini ve kamu ihale sistemini de tartışma konusu haline getirdi. Hukukçular, bu davanın sonuçlarının, Türkiye'deki yerel yönetimlere de örnek teşkil edeceğini belirtiyor.
İddianamede, şüphelilerin mal varlıklarına konulan tedbirlerin de detayları var. Savcılık, kamu zararının karşılanması için 500 milyon liralık mal varlığına tedbir koyduğunu açıkladı. Bu tedbirlerin, mahkeme kararıyla kaldırılabileceği ya da devam ettirilebileceği belirtiliyor.
Son olarak, Başsavcı Gürlek, bu iddianamenin sadece bir başlangıç olduğunu, İstanbul'da kamu görevi yapan herkesin hesap vermesi gerektiğini vurguladı. "Hukuk, hiçbir ayrım gözetmeden işleyecektir" diyen Gürlek, yargı sürecinin sonunda gerçeklerin ortaya çıkacağına inandığını söyledi.




