Türkiye'nin siyasi ve ekonomik gündemi, Aralık ayının başında hız kazanmış durumda. Bağımsız yayıncılığın önemi her zamankinden fazla vurgulanırken, izleyicilerin desteğiyle büyüyen platformlar, güncel olayları daha şeffaf bir şekilde ele almaya devam ediyor. Abone sayılarındaki artışlar, yeni hedeflere ulaşma motivasyonunu artırıyor ve bu tür etkileşimler, toplumun nabzını tutan yayınların geleceğini şekillendiriyor. Özellikle zorlu dönemlerde, bu destekler yayıncıların sesini daha güçlü kılıyor ve izleyicilerle arasında bağ kuruyor.

İkinci olarak, Şırnak ve Cizre'de yaşanan Barzani ziyareti, protokol kurallarını ve devlet ciddiyetini sorgulatan bir olay haline geldi. Mesud Barzani'nin Melayê Cizirî anma etkinliğine katılması, başlangıçta kültürel bir buluşma olarak görülse de, gelişmeler hızla siyasi bir krize dönüştü. Barzani'nin konvoyunda yer alan silahlı koruma ekibi, uzun namlulu tüfeklerle dikkat çekerken, bu durum Türkiye'nin anayasal sınırlarını ihlal ettiği gerekçesiyle eleştirilere yol açtı. Anayasaya göre, yabancı askerî unsurların ülkeye girişi ancak Meclis onayıyla mümkün ve NATO görevleri hariç tutulsa bile, bu kuralın esnetilmemesi gerektiği vurgulanıyor. Peshmerga olarak bilinen bu grubun statüsü, Irak'taki Kuzey Bölgesel Yönetimi'nin dağ askerleri olarak tanımlanmasıyla netleşiyor; yani iç güvenlik polisi değil, resmî bir askerî oluşum. Bu ziyaretin, valilik ve emniyet birimlerince önceden bilinmesine rağmen, rutin bir işlem gibi ele alınması, sadakat kriterlerinin liyakatin önüne geçtiği iddialarını güçlendiriyor. Barzani'nin Duhok'taki son konuşmasında da bu unsurlara değinmesi, konunun uluslararası boyutunu ortaya koyuyor.

Üstelik, bu olay MHP lideri Devlet Bahçeli'nin sert çıkışıyla derinleşti. Bahçeli, Barzani'nin "utanç verici" olarak nitelediği sözlerine yanıt verirken, ırkçılık ve şovenizm suçlamalarını ağır bulduğunu ifade etti. "Tanrı Devlet Bahçeli'yi hidayete erdirmiş" yorumuyla başlayan tartışma, Bahçeli'nin Kürt sorununu çözme çabasını gölgelediğini savundu. Önceki benzer olayların neden gündeme gelmediğini sorgulayan Bahçeli, Barzani'nin ilk kez bu ölçekte bir programa katıldığını belirtti. AK Parti cephesinden de iki danışmanın eş zamanlı tepkisi geldi; Mustafa Akış, protokolün net olduğunu ve İngiltere Kralı gelse bile böyle bir koruma ekibine izin verilmeyeceğini söyledi. Bu durum, devletin itibarını zedelediği gerekçesiyle diplomatik bir skandala dönüştü. Ömer Çelik'in "Bahçeli'ye saygısızlık kabul edilemez" ifadesi, gerilimi tırmandırdı. İçişleri Bakanlığı'nın soruşturma başlatması ise, olayın Habur'daki geçmiş "utanç" olaylarını andırdığı yorumlarını beraberinde getirdi. Dönemin Şırnak Valisi'nin bugünkü İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya olması, konuya ironik bir boyut katıyor.

Şener Üşümezsoy'dan İstanbullulara Müjde
Şener Üşümezsoy'dan İstanbullulara Müjde
İçeriği Görüntüle

Bu arada, İYİ Parti grup toplantısında Genel Başkan Müsavat Dervişoğlu'nun konuşması, olayı daha da alevlendirdi. "Bu küstahlık değil mi? Oradan defolun!" diye haykıran Dervişoğlu, devletin misafirlerini koruma gücüne sahip olduğunu ama bu tür şovlara izin vermemesi gerektiğini vurguladı. DEM Parti sözcüsünün Barzani için "Burada ev sahibi, kendi toprağına gelmiş gibi" demesi, Dervişoğlu'nun tepkisini tetikledi. "Şırnak'ın Cizre ilçesi Kuzey Irak'a mı ilhak edildi de haberimiz yok?" sorusuyla, kapalı kapılar ardında vaatler verildiği şüphesini dile getirdi. Bu adımların tesadüf olmadığını, Suriye'deki PKK lideri Mazlum Abdi'ye yol açma girişimi olduğunu savundu. Barzani'nin bir Türk ilinde "ev sahibi" gibi ağırlanması, organize bir operasyon olarak nitelendirildi ve Kürt sorununun şeffaf çözülmesi gerektiği çağrısı yapıldı. Valinin bilgisi olmasına rağmen olayı önemsizleştirmesi, siyasi konjonktürün devlet kurallarını ezdiği eleştirisini pekiştirdi. Bahçeli'nin Kürt meselesine bedel ödeyen bir figür olarak hakarete uğraması, yetki eksikliğinin bedeli olarak görüldü.

Peki, bu kriz barış sürecini nasıl etkiler? Uzmanlar, sürecin Abdullah Öcalan'a bağlı olduğunu ve Barzani olayının dolaylı yansımalar yaratabileceğini düşünüyor. MHP'nin Öcalan'ın silahsızlanma çağrısını Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve YPG'yi de kapsadığı yorumu, DEM Parti içindeki farklı seslerle çelişiyor. PKK eş başkanı Bese Hozat'ın (kod adı Hülya Oran) "Hiçbir suç işlenmedi, af istenmiyor" demesi, dağ kadrosu ve Suriye kolunun kendi yol haritalarını sürdürdüğünü gösteriyor. Bahçeli'nin "Silahlı eylemde bulunmayan PKK üyeleri Türkiye'ye dönüp ailelerine sarılmalı" önerisi, örgütün feshedilmesi sonrası üyelerin durumunu karmaşıklaştırıyor. Suç işlemiş ve işlememişleri ayırmak için istihbaratın rolü kritik; PKK'nın liste vermesi güvenilir mi? Polis karakol baskınlarına katılanlarla sıradan üyeleri ayırt etmek, hukuki bir meydan okuma yaratıyor. Bu belirsizlikler, sürecin tüm ulusal destekle ilerlemesi gerektiğini bir kez daha kanıtlıyor.

Gündemin bir diğer sıcak maddesi, İmamoğlu davasının TRT'de yayınlanması için Meclis'e sunulan teklifin reddedilmesi. Mayıs ayında verilen yasa tasarısının gündeme alınma başvurusu, AK Parti ve MHP oylarıyla engellendi. Bu, Bahçeli'nin "Yayınlanabilir" demesine rağmen partisinin tutumunu yansıtıyor ve muhalefetin şeffaflık taleplerini boşa çıkarıyor. Tasarımın hâlâ beklemede olması, gelecek aylarda yeniden gündeme gelebileceği umudunu diri tutsa da, dün yaşanan ret, siyasi kutuplaşmayı derinleştiriyor.

Ekonomik cepheye gelince, Kasım ayı enflasyon verileri açıklandı ve memur ile emekli zamlarını doğrudan belirleyecek. TÜİK'e göre yıllık enflasyon yüzde 31,07 seviyesinde kalırken, ENAG verileri yüzde 56,82'yi işaret ediyor. Bu rakamlar, önceki tahminlerle uyumlu; düşük çıkması, zam hesaplamalarını rahatlatıyor. Aralık ayı için TÜİK'in yüzde 0,80'lik aylık artış öngörüsü, yıllık bazda enflasyonu baskılayacak. Ancak, 3 Aralık 2025 itibarıyla en düşük seviyenin dip noktası olduğu belirtiliyor. Ocak 2026'da açıklanacak Aralık verilerinin yüzde 0,93 civarında olacağı beklentisi, ekonomik politikaların etkinliğini test edecek. Bu veriler, alım gücünü koruma çabalarının ne kadar başarılı olduğunu ortaya koyarken, alternatif hesaplama yöntemlerindeki farklar, istatistiksel güvenilirlik tartışmalarını alevlendiriyor.

Sonuç olarak, Barzani ziyaretinin yarattığı diplomatik gerilimden enflasyonun getirdiği ekonomik baskılara kadar uzanan bu gündem, Türkiye'nin iç dinamiklerini sarsmaya devam ediyor. Siyasi aktörlerin tepkileri, barış ve ekonomi dengesini yeniden şekillendirirken, izleyicilerin bu gelişmeleri yakından takip etmesi, karar alma süreçlerini etkileyebilir. Gelecek günlerde Bahçeli'nin Barzani'ye olası yanıtı ve İçişleri soruşturmasının sonuçları, yeni sayfalar açabilir. Bağımsız yayınların bu tür konuları derinlemesine irdelemesi, kamuoyunun bilinçlenmesine katkı sağlıyor ve tartışmaların sağlıklı ilerlemesine zemin hazırlıyor.