Siyasi ittifaklar, Türkiye'nin son yıllardaki en karmaşık yapı taşlarından biri. Ortak hedefler etrafında kenetlenmiş gibi görünen bu yapılar, zaman zaman iç gerilimlerle sarsılıyor. Son açıklamalar, bu dengelerin ne kadar hassas olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Peki, bu gerilimler nereden kaynaklanıyor ve ittifakı nereye sürüklüyor? Detaylara inmeden önce, genel tabloyu kavramak önemli.
Gerilimin merkezinde, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin son röportajı var. Türk gazetesine konuşan Bahçeli, Barzani ziyaretindeki güvenlik ihlaline sert tepki gösterdi. "Eski Bozkurt'un koyun postuna bürünmesi" iması, ırkçılık ve şovenizm eleştirilerine karşı bir savunma niteliğinde. Barzani ofisinin yanıtı ise aynı tonda: "Yanılmışız, tanrıdan vahiy aldığını sanmıştık." Bu üslup savaşı, Halk İttifakı'nı zedeliyor mu? Murat Yetkin, Bahçeli'nin 13 aydır sürdürdüğü sürecin en somut eleştirisi olduğunu belirterek, "İttifak bozulmaz ama ayarlar yapılır" diyor. Adalet ve Kalkınma Partisi Sözcüsü Ömer Çelik'in "Kabul edilemez" çıkışı, AK Parti içindeki bürokratlara bir uyarı olarak yorumlanıyor. Peki, bu, ortaklar arası bir ayrışma mı?
Yetkin'in analizine göre, Bahçeli'nin eleştirileri sadece Barzani ile sınırlı değil. Röportajda PKK'ya yönelik sert sözler de var: 24 Kasım'da TBMM heyetinin Öcalan görüşmesinden sonra PKK'dan gelen sesler – Bese Hozat'ın açıklamaları gibi – süreci sabote ediyor. Çelik de bunu tekrarladı. Yetkin, PKK'nın 2012-2015'teki gibi dış güçlere – ABD, İsrail – yaslanarak pazarlık mı yaptığını, yoksa iç bölünme mi yaşadığını sorguluyor. DEM Partisi'nin İmralı ziyaretini hızlandırması, 4 Aralık komisyon toplantısı öncesi bir taktik mi? Yetkin, "Zaman kazanma oyunu; iyi polis-kötü polis" diyor. Bahçeli'nin bu çıkışı, erken seçim spekülasyonlarını alevlendirdi; bazıları ittifakın dağılabileceğini öne sürdü. Ancak Yetkin, bunu abartılı buluyor: "Bahçeli, ittifakı terk etmez."
İttifak dinamiklerine derinlemesine bakarsak, bürokrasinin rolü kritik. İçişleri Bakanlığı'nın soruşturması – 30 Kasım gecesi başlatılan – Bahçeli'nin konuşmasından önce mi sonra mı? Bu belirsizlik, AK Parti içinde bir bölünme mi ima ediyor? Yetkin, "Ömer Çelik'in konuya el atması, bürokratlara yönelik" diyor. Şırnak Valisi Birol Ekici ve Cizre Kaymakamı Ahmet Vezircar gibi atamalar, Erdoğan'ın onayıyla yapılmış. İçişleri Bakan Yardımcısı Münir Karaloğlu'nun sempozyumdaki varlığı, neden müdahale edilmediğini sorgulatıyor. Yetkin, bürokraside "Her şey serbest" zihniyetinin hâkim olduğunu, terörsüz Türkiye hedefinin Kürt inisiyatifini devreye soktuğunu belirtiyor.
PKK boyutu ise daha karmaşık. Bahçeli, PKK'nın silahsızlanma vaadini unuttuğunu, kongre sonrası şart dayattığını söylüyor. Yetkin, "PKK tehdidi kalkarsa, arkasındakiler – otoriter rejim destekçileri – rahatsız olur" diyor. Suriye'deki SDF-Şam anlaşması, PKK'nın stalling taktiği mi? Bu, ittifakın güvenlik politikalarını etkiliyor. Bülent Arınç gibi isimler bile Barzani ziyaretini övdü; peki silahlı giriş öngörülemedi mi? Yetkin, "Vur emri alışkanlığı var; ama şeffaflık eksik."
Sonuçta, Bahçeli'nin çıkışı, ittifakı test ediyor ama güçlendirici olabilir. Yetkin, "Şeffaflık şart; komisyonlar halka anlatılmalı" diyor. Bu gerilimler, Türkiye'nin barış sürecini şekillendirecek. İzlemeye devam.




