Türkiye'nin siyasi arenasında fırtınalı günler yaşanıyor. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), son anketlere göre oy oranında tarihin en düşük seviyesine geriledi. Bu durum, parti lideri Devlet Bahçeli'nin hamlelerini mercek altına alırken, akıllara şu soru geliyor: MHP bu krizden nasıl çıkacak ve iktidar ittifakı ne kadar sürecek? Uzun süredir AKP ile omuz omuza yürüyen MHP, şimdi hem iç dinamiklerde hem de dış etkenlerle sarsılıyor. Erken seçim çağrıları, Suriye'deki radikal değişimler ve ABD'nin perde arkası rolü, Bahçeli'nin stratejisini şekillendiriyor. Bu makalede, MHP'nin mevcut durumunu, ittifakın kırılganlığını ve bölgesel bağlantıları derinlemesine ele alacağız, çünkü bu unsurlar Türkiye'nin yakın geleceğini doğrudan etkiliyor.

MHP'nin oy kaybı, partinin klasik milliyetçilik anlayışından uzaklaştığı eleştirilerini beraberinde getiriyor. Özellikle 18-29 yaş arası gençler arasında seküler milliyetçilik yükselişteyken, MHP'nin geleneksel üslubu genç seçmeni yakalayamıyor. Bu nesil, eski usul aşırı milliyetçilikten ziyade daha kapsayıcı ve modern bir yaklaşım arıyor. Sonuç olarak, partinin tabanı eriyor ve alternatif oluşumlar gibi İyi Parti veya Zafer Partisi, MHP'nin potansiyel oylarını çekmeye hazır bekliyor. Bahçeli'nin bu tablo karşısında sessiz kalması, stratejik bir hamle mi yoksa zorunlu bir bekleyiş mi? Analizler, MHP'nin iktidardan kopamamasını, devletteki derin köklerine bağlıyor. Polis teşkilatından valiliklere, istihbarattan orduya kadar uzanan bu etki alanı, partiyi vazgeçilmez kılıyor. Ancak bu güç, aynı zamanda AKP'ye bağımlılığı artırıyor ve ittifakı bir tür varoluş mücadelesine dönüştürüyor.

Erken seçim tartışmaları, MHP'nin en hassas noktalarından biri. Son günlerde sosyal medyada dolaşan iddialara göre, Bahçeli üç gün içinde erken seçim çağrısı yapacakmış. Bu söylenti, gerçekçi olmaktan uzak görünüyor. Zira mevcut koşullar altında böyle bir adım, MHP için intihar olurdu. Parti, hükümet içindeki sızmalara rağmen pozisyonlarını koruma derdinde. Hatırlanacağı üzere, 2002 seçimleri öncesi DSP-MHP-ANAP koalisyonu dağılmıştı ve bu, Türkiye'nin sistemini AKP'nin yükselişi için hazırlayan bir adımdı. Benzer bir senaryo bugün için söz konusu değil; MHP, o dönemki gibi ABD'nin yönlendirmesiyle AKP'ye zemin hazırlamıştı. Erdoğan'ın iktidara gelmesi, MHP'nin bilinçli bir tercihiydi ve şimdi de alternatif yok. Parti, muhalefete açılamaz çünkü yeni partiler oyları kaptırır. Bu yüzden, erken seçim blöfü sadece pazarlık masasındaki bir baskı aracı olarak kalıyor.

İttifak içindeki gerilimler, günlük siyaseti zehirliyor. Örneğin, Barzani'nin Türkiye ziyaretinde yaşanan olaylar unutulmaz. MHP danışmanı bir paylaşımda, Barzani'nin uzun namlulu silahlarla korunduğunu ve koruma ekibinin İçişleri Bakanı'na "Sorumlu sensin" dediğini aktardı. Bu, Ali Yerlikaya ile ilgili bir gerilim; MHP, Süleyman Soylu'nun bakan kalmasını istiyordu ve bu çekişme 3-4 yıldır sürüyor. Af yasası süreçlerinde de benzer sürtüşmeler yaşandı. MHP'li bir kadın milletvekili, Meclis'te çarpıcı bir çıkış yaptı: *Türkiye, yeni bir anayasayla yüzyılına taç giyebilir.* Bu sözler, ittifakın makro planını özetliyor: AKP ve MHP, Erdoğan'ı bir dönem daha iktidarda tutmak ve yeni bir anayasa için çalışıyor. Büyük bir kırılma olmazsa –ki olasılığı düşük– bu ittifak, en az 3 ila 12 ay daha devam edecek. Varoluşsal bir ortaklık bu; MHP olmadan AKP, seçim barajını aşamaz ve ittifakı sürdürmek zorunda. Örtülü tehditler, örneğin Fethi Yıldız veya Mehmet Uçun gibi isimlerden geliyor ama bunlar blöf olarak kalıyor.

Öcalan Çözüm Komisyonu ve İmralı süreci, MHP'nin en tartışmalı adımlarından. Kamuoyu, bu konuyu Bahçeli aracılığıyla öğrendi. Süreç, AKP-MHP ortak projesi olarak Erdoğan'ı güçlendirmeyi hedefliyor. Geçen yıl 1 Ekim'de Bahçeli, Kürt meselesinde kilit rol oynayan Efkan Ala ile birlikte Meclis'teydi. Bu, ittifakın derinliğini gösteriyor. 31 Mart seçimleri sonrası süreç yeniden şekillendi; CHP ana düşman ilan edildi, İmamoğlu kenara itildi ve Kürt siyaseti uzaktan izlendi. DEM Partisi'nin sert tepkilerini önlemek için barış süreci devreye sokuldu. Amaç net: Erdoğan'ın iktidarını uzatmak. Bu iç dinamikler, dış olaylarla iç içe geçtiğinde daha karmaşık hale geliyor. Suriye'de Esad rejiminin 8 Aralık'ta çöküşü, her şeyi hızlandırdı. AKP ve MHP destekli güçler –örneğin HTS cihatçıları AKP'ye bağlı, MHP ise Türkmen tugayları üzerinden bağlantılı– devreye girdi. Hamza tugayları şimdi El-Celani hükümetinde kilit pozisyonlarda. Suriye meselesi, iç politikayı besliyor; ayrıştırmak imkansız.

Türkiye'yi Sarsacak Büyük Operasyonun Şifreleri ve Gizli Liste Sonunda Ortaya Çıktı
Türkiye'yi Sarsacak Büyük Operasyonun Şifreleri ve Gizli Liste Sonunda Ortaya Çıktı
İçeriği Görüntüle

Bölgesel kaos, Türkiye'nin stratejisini belirliyor. İsrail'in Hizbullah, Gazze ve güney Suriye'ye saldırıları sonrası Dürziler, Kürtler, Aleviler ve Araplar devrede. Bu proje, artık yurtdışında konuşuluyor. AKP, Trump ile anlaşma yaptı ve Erdoğan'ın ömrünü uzatmak için ABD onayı arıyor. Tom Barak'ın sözleri burada kritik: *Onlara aradıkları meşruiyeti vereceğiz.* MHP'nin devletteki orantısız gücü –AKP döneminden kalma– kaybetmek istemediği için ittifaka sarılıyor. AKP, normal seçimlerde liderlik edemiyor; oyun içten yeniden kuruldu ve dışa yayıldı. Esad'ın düşüşüyle Suriye ve iç meseleler entegre oldu. Barak'ın Orta Doğu demokrasisi yorumu ise düşündürücü: *E-demokrasi işe yaramaz; en iyisi hayırsever monarşi – Suudi Arabistan, Kuveyt, BAE, Katar gibi.* Bu ülkelerde sendikalar, işçiler, kadın hareketleri yok ama ABD üsleri ve petrol akışı var. Barak, 1919'dan beri ulus-devletlerin projeleri engellediğini söylüyor –ki bu, Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışına atıf. Merkezi olmayan rejimler etkisiz; monarşiler tarihi müttefikler, petrol şeyhleri olarak.

Bu görüşler, Türkiye'nin egemenliğine hakaret gibi ama tepki yok. Barak, Orta Doğu'yu sömürge toprağı, halkları *vahşi* olarak görüyor. ABD'nin yeni savunma doktrini –Trump doktrini– Orta Doğu'yu önceliyor. Barak'ın samimiyeti takdir edilesi; sömürgecilikte ikiyüzlülük yok. Neden isyan yok? Çünkü bu sistemler beğeniliyor. Türkiye, bu oyunda nerede? MHP'nin düşük dönemi, Bahçeli'nin ABD yönlendirmeli hamlelerini gizliyor. İttifak, Erdoğan'ı korumak için her şeyi göze alacak gibi. Suriye'deki değişim, Kürt meselesi ve anayasa çalışmaları, hepsi bir zincir. Genç milliyetçiliğin yükselişi, bu zinciri kırabilir mi? Gelecek aylarda izlenecek. Bu analiz, MHP'nin iç ve dış baskılar altında nasıl manevra yaptığını gösteriyor; Türkiye siyaseti, beklenmedik dönemeçlerle dolu.