Türk siyasetinin en tartışmalı figürlerinden biri olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, son dönemde yaptığı açıklamalarla bir kez daha kamuoyunun odağına yerleşti. Uzun yıllardır milliyetçi çizgisini koruyan Bahçeli, terörle mücadeledeki kararlı tutumuyla biliniyor; ancak bu seferki çıkışları, bambaşka bir alana, günlük hayatımızın vazgeçilmezi haline gelen dijital dünyaya yönelmiş durumda. Sosyal medya platformlarının yükselişiyle birlikte başlayan tartışmalar, Bahçeli'nin sert sözleriyle yeni bir boyut kazandı. Peki, bu çıkışın arkasında yatan nedenler neler ve Türkiye'nin siyasi gündemini nasıl etkileyecek? Bu soruları yanıtlamak için derinlere inmeye hazır mısınız?
Devlet Bahçeli'nin sosyal medyaya yönelik eleştirileri, Sabah gazetesinde yayınlanan bir röportajla gün yüzüne çıktı. Milliyetçi Hareket Partisi'nin lideri, platformların toplum üzerindeki yıkıcı etkilerini vurgulayarak, "Sosyal medyanın kökü kazınmalı" diye haykırdı. Bu ifade, sadece bir eleştiri olmanın ötesinde, köklü bir değişim talebini işaret ediyor. Bahçeli, sözlerini sürdürürken, "Hem aile yapımız hem toplumsal barışımız hem de dayanışmamız ve yeni neslimizin sağlıklı yetişmesi açısından dikkatli olunması gerekiyor" diyerek, sorunun boyutlarını net bir şekilde ortaya koydu. Ailelerin dağılması, toplumsal kutuplaşmalar ve gençlerin maruz kaldığı dijital tuzaklar; Bahçeli'ye göre hepsi bu platformların eseri. Ve en çarpıcı kısım burada devreye giriyor: "Bana kalsa yarım saatin içinde sosyal medyanın hepsini kapatırım." Bu sözler, Bahçeli'nin ne kadar radikal bir yaklaşıma sahip olduğunu gösteriyor ve Türkiye'de dijital özgürlük tartışmalarını yeniden alevlendirdi.
Bahçeli'nin bu açıklamaları, rastgele bir öfke patlaması değil; yıllardır biriken birikimin sonucu gibi görünüyor. Hatırlarsak, MHP lideri daha önce de benzer konularda sesini yükseltmişti. Örneğin, terörle mücadele bağlamında "terörsüz Türkiye" vizyonunu defalarca dile getiren Bahçeli, ulusal güvenlik açısından tehdit gördüğü her unsura karşı sert bir duruş sergiliyor. Sosyal medya da onun gözünde, aile yapısını zedeleyen, yalan haberlerin yayılmasına yol açan ve milli değerleri aşındıran bir araç haline gelmiş. Röportajında, Türkiye'nin son iki dönemdeki kritik aşamalarına da değinen Bahçeli, 15 Temmuz darbe girişiminden sonraki süreçte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çalışmalarını övdü. "Türkiye 2 dönemden bu yana çok kritik aşamalardan geçmiştir. Özellikle 15 Temmuz ve sonrasında Cumhurbaşkanımızın değerli çalışmaları ülkemiz için yararlı olmuştur" diyerek, mevcut iktidarın başarılarını vurguladı. Ancak sosyal ve ekonomik sıkıntılara da değinmeyi ihmal etmedi: "Sosyal ve ekonomi meselelerinde sıkıntılar olabilir ancak bunlar aşılmayacak konular değil." Bu bağlamda, sosyal medyanın yarattığı kaosun, bu sıkıntıları daha da derinleştirdiğini ima ediyor.
Peki, Bahçeli'nin "kökü kazınmalı" ifadesi ne anlama geliyor? Uzmanlara göre, bu sözler sadece mecazi bir eleştiri değil; gerçek bir politika değişikliği sinyali olabilir. Türkiye'de sosyal medya düzenlemeleri zaten sıkı bir şekilde takip ediliyor. 2020'de yürürlüğe giren Sosyal Ağ Sağlayıcıları Hakkında Kanun ile platformlara temsilci atama zorunluluğu getirilmiş, içerik kaldırma talepleri artmıştı. Bahçeli'nin çıkışı, bu yasaların daha da sertleştirilebileceğinin habercisi olarak yorumlanıyor. Düşünün: Yarım saat içinde tüm platformların kapatılması, milyonlarca kullanıcının günlük rutinini altüst eder. İş dünyasından eğitime, haberleşmeden eğlenceye kadar her alan etkilenir. Bahçeli, bu riskleri göze alarak konuşuyor; çünkü onun önceliği, "toplumsal barış" ve "aile yapısı". Yeni neslin sağlıklı yetişmesi için, dijital dünyanın getirdiği bağımlılık ve manipülasyonlara karşı bir kalkan örmek istiyor. Bu vizyon, milliyetçi bir liderin klasik yaklaşımını yansıtıyor: Tehditleri kökünden kazımak.
Bahçeli'nin sözleri, sosyal medyada anında yankı buldu ve tartışma fırtınası kopardı. Binlerce kullanıcı, hem destek hem de eleştiri yağdırdı. Örneğin, bazı milliyetçi hesaplar, "Bahçeli haklı, sosyal medya vatan haini yetiştiriyor" diye paylaşımlar yaptı. Öte yandan, genç nesil ve dijital özgürlük savunucuları, "Bu çağdışı bir düşünce, ifade özgürlüğünü öldürür" diyerek isyan etti. X platformunda (eski Twitter), #BahçeliSosyalMedya etiketiyle yüzlerce paylaşım yapıldı. Bir kullanıcı, "Yarım saatte kapatırdım diyor, ama kendisi de kullanıyor mu acaba?" diye ironik bir yorumda bulundu. Başka bir paylaşımda, "Aile yapısını koruma adına mı, yoksa muhalefeti susturma adına mı?" sorusu soruldu. Bu tepkiler, Bahçeli'nin çıkışının ne kadar polarize edici olduğunu gösteriyor. Destekçiler, onun cesaretini alkışlarken, muhalifler sansür korkusunu dile getiriyor.
Tarihsel bağlama baktığımızda, Bahçeli'nin bu tutumu şaşırtıcı değil. MHP'nin kurucusu Alparslan Türkeş'ten beri parti, milli değerleri koruma misyonunu ön planda tutuyor. Bahçeli, 1997'de partiyi devraldığından beri, kriz anlarında sert çıkışlarla biliniyor. Hatırlayın, 2015'teki koalisyon krizlerinde veya 2023 seçimlerinde yaptığı beklenmedik açıklamalar, siyaseti sarsmıştı. Sosyal medya ise, son yıllarda onun radarına girmiş gibi. Pandemi döneminde artan dijital kullanım, yalan bilgi akışını tetikledi ve Bahçeli gibi figürler, bunu ulusal güvenlik sorunu olarak gördü. Gelecekte ne olacak? Eğer Bahçeli'nin sözleri eyleme dönüşürse, hükümetle ortak bir sosyal medya reformu gelebilir. İçişleri Bakanlığı veya BTK, yeni kısıtlamalar getirebilir. Belki de platformlara daha ağır cezalar, belki de erişim engelleri. Bu, Avrupa Birliği'nin dijital hizmetler yasasıyla çelişebilir ve uluslararası tepkilere yol açabilir. Ancak Bahçeli için öncelik, iç huzur.
Bahçeli'nin eleştirilerinin odak noktalarından biri, aile yapısı. Modern Türkiye'de, sosyal medya bağımlılığı boşanma oranlarını artırıyor mu? Araştırmalar evet diyor. Psikologlara göre, sürekli ekran başında vakit geçiren ebeveynler, çocuklarıyla kaliteli zamanı kaybediyor. Gençler arasında siber zorbalık vakaları çoğalıyor; intihar girişimleri bile sosyal medya tetikleyicisi olabiliyor. Bahçeli, "dayanışmamız" derken, bu platformların yarattığı yalnızlık paradoksuna işaret ediyor. İnsanlar binlerce takipçiye sahipken, gerçek hayatta izole hissediyor. Toplumsal barış açısından ise, dezenformasyonun rolü büyük. Seçim dönemlerinde sahte haberler, kutuplaşmayı körüklüyor. Bahçeli'nin "dikkatli olunması gerekiyor" uyarısı, tam da bu noktada anlam kazanıyor. Yeni nesil, TikTok ve Instagram gibi uygulamalarda büyürken, milli değerlerden uzaklaşıyor mu? Lider, evet diyor ve kökünden bir çözüm öneriyor.
Bu çıkışın siyasi yansımaları da cabası. AK Parti ile ittifak halindeki MHP, sosyal medya politikalarında hükümeti etkileyebilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan da geçmişte platformlara eleştiri getirmişti; "Twitter kazandık, Twitter'i kapattık" sözleri meşhur. Bahçeli'nin desteğiyle, yeni bir yasa tasarısı masaya gelebilir. Muhalefet ise alarma geçti. CHP ve İYİ Parti, bunu "ifade özgürlüğüne darbe" olarak nitelendiriyor. Ekrem İmamoğlu gibi figürler, sosyal medyayı muhalefetin sesi olarak kullanıyor; bir kapatma, onları susturur mu? Tartışmalar, önümüzdeki günlerde meclisi meşgul edecek gibi. Bahçeli'nin röportajı, sadece bir eleştiri değil; bir manifesto niteliğinde. "Sosyal ve ekonomi meselelerinde sıkıntılar olabilir ancak bunlar aşılmayacak konular değil" diyerek, umut aşılıyor ama çözümün radikal olacağı mesajı net.
Tepkilerin çeşitliliği, konunun ne kadar karmaşık olduğunu gösteriyor. Dijital haklar örgütleri, "Türkiye'de zaten sansür var, bu daha kötüsünü getirir" diyor. Öte yandan, eğitimciler Bahçeli'ye hak veriyor: "Çocuklar ekran başında eriyor, bir düzenleme şart." X'te dolaşan paylaşımlarda, mizah da eksik değil. Bir karikatürde, Bahçeli telefonu kapatırken görülüyor; altında "Yarım saatte bitti!" yazıyor. Bu espriler, gerilimi yumuşatıyor ama asıl tartışma derinlerde. Gelecekte, Bahçeli'nin vizyonu hakim olursa, Türkiye dijital detoksun öncüsü olabilir. Veya tam tersi, gençlerin isyanıyla yeni bir özgürlük hareketi doğar. Her iki senaryo da, siyaseti dönüştürür.
Sonuçta, Devlet Bahçeli'nin sosyal medya çıkışı, sadece bir liderin öfkesi değil; bir toplumun aynası. Aileler parçalanıyor mu, barış zedeleniyor mu? Bu sorular, hepimizi ilgilendiriyor. Bahçeli, yarım saatte kapatırım derken, aslında bir uyarı yapıyor: Değişim kaçınılmaz. Yeni neslin geleceği için, dikkatli adımlar atılmalı. Bu tartışma, haftalarca sürecek ve Türkiye'nin dijital kaderini şekillendirecek. Milliyetçi liderin sesi, yankılanmaya devam ediyor; peki, kulak verenler ne yapacak?