Türkiye'nin yakın siyasi tarihi ve toplumsal tartışmaları üzerine yaptığı cesur çıkışlarla bilinen Memduh Bayraktaroğlu, YouTube kanalında yayımlanan son videosuyla büyük yankı uyandırdı. Toplumun en hassas konuları olan inanç, devlet geleneği ve Atatürk'e duyulan saygı konularını masaya yatıran uzman isim, bir yandan İslam dünyasındaki diktatörlükleri değerlendirirken, diğer yandan Türkiye Cumhuriyeti'nin temel taşlarına yönelik çok sert eleştirilerde bulunan bir zevatın sözlerini paylaşarak, bu sözlere sert tepki gösterdi. Bu tartışmanın merkezinde, mevcut yönetimin uzun vadede siyasi geleceğini riske atan "kafa yapılarının" varlığı yer alıyor. Uzman, paylaştığı bu sarsıcı görüşlerin ardından, adaletin çifte standart uyguladığına dair çarpıcı bir iddia öne sürerek, kamuoyunun dikkatini yargı süreçlerine çekti.
Memduh Bayraktaroğlu, sözlerine bir videoyu paylaşarak başlıyor ve İslam dünyasının, özellikle de Ortadoğu'daki Müslüman ülkelerin istisnasız çoğunun diktatörlerle yönetildiğini belirtiyor. Ancak uzman isme göre, durum bundan çok daha vahim. Bayraktaroğlu, "Hiçbir İslam ülkesi Kemalizmin kirlettiği kadar kendi milletini asla kirletmemiştir" diyerek asıl eleştirisini Türkiye’ye yöneltiyor. Yüz seneden bu yana, küçücük çocuklardan en baştaki Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakan ve milletvekillerine kadar herkesin onun (Atatürk’ün) adına, onun ilkelerine yemin ederek göreve başladığını vurguluyor. Bayraktaroğlu, dünyada böyle bir toplumun, böyle bir milletin olmadığını kaydediyor. Hatta hayat bilgisi, matematik, coğrafya gibi ne kadar ders kitabı varsa, önce "Kemalizm var, Kemalizme iman var" ve işbaşı yapacak herkesin Kemalizm’e uyacağına dair yemin ederek başladığını ekliyor.
Bu çarpıcı siyasi eleştirinin hemen ardından uzman isim, konuşmasının en tartışmalı kısmına geçiyor ve ağır bir dini göndermede bulunuyor. Bayraktaroğlu, Kur'an-ı Kerim'den Sadakallahülazim ile Musa Peygamberin Samiri’ye hitabını örnek vererek, Samiri’nin yaptığı putu alıp paramparça ettiğini, toz duman ettiğini ve denize attığını hatırlatıyor. Ardından, kendi ifadesiyle sarsıcı bir iddiada bulunuyor ve şunu bir yere yazılmasını istiyor: "Putunu kırmayan bir milletle Allah asla barışmaz". Bu sözlerin, dinsiz, imansız, kitapsız, Allahsız pisliğin hezeyanları dinlenirken öfkelenilmesine neden olduğunu kabul ediyor. Ancak bu kafa yapısını, sözde dindar bir kafa olarak görmüyor. Memduh Bayraktaroğlu, "Gerçek İslamiyette böyle bir kafa yok. Gerçek Müslüman kafası bu kafa değil. Bu kafa tipik bir münafık kafası, bu kafa tipik bir müşrik kafası" ifadelerini kullanıyor. Ona göre, bu kafa yapısının Mustafa Kemal Atatürk’e yaptığını, bir zamanlar Mekke’deki müşrikler ve münafıklar Hazreti Muhammed Mustafa’ya da yapmıştı.
Peki, Mustafa Kemal Atatürk’e bu kadar iğrenç hezeyanlar gösteren mahluk kim ve ne söylüyor? Uzman, bu "iğrenç mahlukun" bulunduğu mevki ve makamı borçlu olduğu Mustafa Kemal için bakın neler söylediğini dile getiriyor. Bahsi geçen şahıs, rahmetli Celal Bayar tarafından çıkarılan ve halen devam eden kanuna muhalif olarak, Mustafa Kemal Atatürk’ün bütün heykellerinin yıkılmasını, bütün resimlerinin yırtılmasını istedi. Halkı Mustafa Kemal Atatürk aleyhinde galeyana getiren bu adamın hala devlet katında saygın olmasına sert tepki gösteren Bayraktaroğlu, böyle bir şeyi kabul edemeyeceğini, Mustafa Kemal Atatürk’e sevgi ve saygıyla bağlı olan Türk Müslümanlarının da kabul edemeyeceğini belirtiyor.
Bu noktada, adalet sistemindeki çifte standart iddiası ortaya atılıyor. Bayraktaroğlu, Fatih Altaylı’yı sorgulayan ve tutuklanma talebiyle mahkemeye gönderen savcıya ve Altaylı’yı tutuklayan yargıca sesleniyor. Altaylı’nın, bu "iğrenç adamın" işlediği suça hiç benzemeyen, içinde en ufak bir hakaret veya tehdit olmayan tarihi bir bilgiyi takipçileriyle paylaştığını, yalnızca bir bilgiyi paylaştığını belirtiyor. Fatih Altaylı içerideyken, bu "iğrenç adamın" hücrede tutulması gerektiğini söylüyor. Ancak hemen ardından fikrini değiştirerek, Fatih Altaylı’nın derhal tahliye edilmesini ve düşüncelerinden dolayı hapiste yatan herkesin, hatta inançlarından dolayı hapiste olan herkesin bir saat önce dışarı çıkarılmasını istiyor.
Daha da şaşırtıcı olanı ise, Bayraktaroğlu'nun bahsettiği o "şerefsizin" hapsedilmemesi ve hatta sorgulanmaması gerektiğini söylemesi. Uzmana göre, bu kişi "Ben böyle düşünüyorum" diyebilir. Her ne kadar Türk Ceza Kanunu’na ve Atatürk’ü koruma kanununa göre suç işlemiş olsa da, normal şartlarda savcının ifadesine başvurabileceğini, yargılanması için mahkemeye de gönderebileceğini, ancak büyük ihtimalle mahkemenin bu adamı tutuksuz yargılayacağını ifade ediyor. Ancak asıl rahatsız edici olan durum, bu adamın ifadesine dahi başvurulmayıp yargılanmak yerine tahtif ediliyor olması ve oradaki zevatın bu "pislik iğrenç adamı" sessizce dinlemesi. Bayraktaroğlu, bu tablo karşısında isyan ederek, "Örtün de ben öleyim artık ya" diyor.
Memduh Bayraktaroğlu, geleceğin Türkiye'sinde Erdoğan'ın olmamasını istemesinin nedeninin işte bu kafa yapıları olduğunu ifade ediyor. Gelişmiş ülkelerin, zengin olan Hristiyan, dinsiz (Japonya, Güney Kore, Çin gibi) ülkelerin hiçbirinin İslamiyetle veya gerçek Müslümanlarla kavgası olmadığını dile getiriyor. Bu ülkelerin kavgasının, bu adamların anlattığı, kendilerinden olmayan herkesi öldürmeyi, yakmayı, yıkmayı ve yok etmeyi isteyen İslamiyetle olduğunu belirtiyor. Uzman, kendisinin de bu sözde İslamiyetle ve bu sözde Müslümanlarla mücadele ettiğini ve bu kavgadan vazgeçmeyeceğini kesin bir dille belirtiyor. Bayraktaroğlu, dinsizlere, ateistlere ve kendi gibi olanlara saygı duyduğunu, çünkü inançla kavga edilmeyeceğini söylüyor. Ancak inanç, inanç olmaktan çıkıp cinayetleri, ırza geçmeleri, işgali, vahşeti, işkenceyi ve öldürmeyi emrederse, o şeyin de din olmaktan çıkacağını vurguluyor. Ona göre, bu adamların anlattığı İslam dini, din değildir; bu bir vahşettir, bir barbarlıktır, şerefsizliktir, ahlaksızlıktır ve onursuzluktur.
Konuşmasının sonunda, Bayraktaroğlu son bir yıla ait kritik bir tespitte bulunuyor: Hamas'ın içeride (İsrail'de) katliamlar yaptığını, ancak Batı’nın ve Hamas sempatizanlarının bu konuyu duymak istemediği için basının ilgi göstermediğini söylüyor. Türkiye’deki medyanın da, iktidara zarar verir diye Hamas’ın cinayetlerini ve eylemlerini göstermediğini iddia ediyor. Bayraktaroğlu, İsrail’in iki sene önce başlattığı katliamların sebebinin ne olduğunu sorarak, bunun Hamas’ın durduk yerde 1100 kadar İsrailli sivili öldürmesi olduğunu öne sürüyor. İsrail’in bu bahaneden istifade ederek iki senedir soykırım uyguladığını, yüz binlerce günahsız Filistinliyi ve Gazze’yi öldürdüğünü aktarıyor. Son olarak, çok yakın bir zamanda büyük ihtimalle Trump’ın, Gazze’yi İspanyollarla, İtalyanlarla ve İngilizlerle beraber bir turizm cenneti haline getireceğini, ama içinde belki de bir tane Gazeli olmayacağını öngörerek sözlerini sonlandırıyor.