Almanya'da düzensiz göçmenlerin işlediği suçlar, Federal Suç Dairesi'nin (BKA) "Göç Bağlamında Suç" başlıklı yıllık raporunda detaylı bir şekilde ele alınıyor. 8 Aralık 2025'te yayımlanan bu rapor, 2024 yılını kapsayan verileri ortaya koyarak, kamuoyunda uzun süredir devam eden göç ve suç tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Rapora göre, suç şüphelisi göçmenler genel suç şüphelilerinin yalnızca yüzde 8,8'ini oluştururken, Türk vatandaşlarının iltica başvurusu yapanlar arasında suç oranlarındaki göreli artış, dikkatleri üzerine çekiyor. Bu artış, sadece sayısal bir veri değil; sosyal entegrasyon sorunları, ekonomik baskılar ve jeopolitik dinamiklerin bir yansıması olarak yorumlanıyor. Almanya'ya iltica için gelen Türklerin sayısı 2023'te 144 bin 150 iken, 2024'te bu rakam yüzde 3'e yakın bir artışla 148 bin 535'e yükseldi. Bu bağlamda, Türk iltica arayanları suç şüphelileri listesinde beşinci sıraya yerleşirken, oranlardaki yüzde 25,8'lik sıçrama, uzmanlar arasında geniş bir tartışma başlattı. Rapor, düzensiz göçmenleri – yani iltica başvurusu yapanlar, koruma veya iltica hakkı sahipleri, müsamaha belgesi bulunanlar ile başvurusu reddedilip çıkışı gerekenler – kapsıyor ve bu grubun genel suçlardaki payını mercek altına alıyor. 2024'te toplam suç şüphelisi düzensiz göçmen sayısı 172 bin 203 olarak kaydedildi; bu, 2023'teki 178 bin 581'e kıyasla yüzde 3,6'lık bir düşüş gösterse de, belirli milliyetlerdeki göreli artışlar genel tabloyu karmaşıklaştırıyor.

Suç şüphelisi göçmenlerin milliyet dağılımı, raporun en çarpıcı bölümlerinden biri. 2024'te iltica başvurucuları arasında en fazla suç şüphelisi Suriye uyruklularla 36 bin 470 kişi olarak öne çıkıyor; onları Ukrayna'dan 22 bin 98, Afganistan'dan 17 bin 798 ve Irak'tan 8 bin 213 kişi takip ediyor. Türk vatandaşları ise 7 bin 956 şüpheliyle beşinci sırada yer alıyor. Bu sıralama, savaş ve istikrarsızlıkla boğuşan ülkelerden gelen göç dalgasının etkisini yansıtıyor; Suriye, Afganistan ve Irak gibi bölgelerdeki çatışmalar, göçmenlerin sosyoekonomik zorluklarını artırarak suç istatistiklerine yansıyor. Türk iltica arayanlarının göreli artışı ise yüzde 25,8 ile listenin zirvesinde; bu oran, 2023'e kıyasla belirgin bir sıçrama ve Almanya'daki Türk diasporasının entegrasyon dinamiklerini sorgulatıyor. Demografik yapıya bakıldığında, suç şüphelisi göçmenlerin yüzde 75'inden fazlası erkek ve yarısından fazlası 30 yaşın altında. Bu genç ve dinamik profil, işsizlik, dil bariyerleri ve kültürel uyum sorunlarının suç oranlarını tetikleyebileceğini işaret ediyor. Rapor, bu verileri toplarken polis kayıtlarını esas alıyor ve göçmenlerin genel nüfusa oranını dikkate alarak göreli riskleri hesaplıyor; örneğin, Türk iltica arayanlarının toplam iltica başvurularına kıyasla suç şüphelisi payı, diğer milliyetlere göre daha hızlı büyüyor.
Göçmen suçlarının türlerine inildiğinde, rapor belirli kategorilerde detaylı istatistikler sunuyor. Düzensiz göçmenler, genel suçların yüzde 12,3'ünde mülkiyet ve sahtecilik suçlarına, yüzde 12,2'sinde hayati tehlike suçlarına, yüzde 12,1'inde hırsızlığa, yüzde 9,5'inde uyuşturucu suçlarına, yüzde 9,2'sinde kişisel özgürlük suçlarına ve yüzde 7,9'unda cinsel özgürlük suçlarına karışmış. Bu dağılım, göçmenlerin maruz kaldığı yoksulluk ve fırsat eşitsizliğinin bir göstergesi; örneğin, hırsızlık ve mülkiyet suçları, ekonomik baskıların doğrudan sonucu olarak görülüyor. Türk iltica arayanları özelinde ise göreli artışlar daha da dikkat çekici: Cinsel özgürlük suçlarında yüzde 53'lük rekor bir yükseliş kaydedilmiş; bu kategori genel olarak Suriyelilerin liderliğinde olsa da, Türklerin sıçraması entegrasyon programlarının yetersizliğini vurguluyor. Kaba kuvvet ve kişisel özgürlük suçlarında yüzde 39,3'lük artış, şiddet içeren olayların yükseldiğini gösterirken, hırsızlıkta genel olarak iltica başvurucularında yüzde 5,8'lik düşüşe rağmen Türklerde yüzde 47,1'lik artış var. Mülkiyet ve sahtecilik suçlarında da yüzde 21,8'lik göreli büyüme söz konusu; Suriyelilerin bu alanda lider konumda olduğu belirtiliyor. Bu veriler, 2024 boyunca Almanya genelinde kaydedilen olaylara dayanıyor ve bölgesel farklılıkları da içeriyor – örneğin, büyük şehirlerdeki yoğun göçmen nüfus, suç oranlarını daha görünür kılıyor.
Organize suç bağlamında da göçmenlerin rolü raporda ele alınıyor. 2024'te organize suç şüphelisi göçmen sayısı yüzde 9,4 artarak yaklaşık 7 bin kişiye ulaşmış; bu grubun toplam organize suç şüphelilerinin yüzde 13'ünü oluşturduğu belirtiliyor. Organize suçların yüzde 49,9'u uyuşturucuyla, yüzde 18,1'i ise insan kaçakçılığıyla ilgili. Milliyetlere göre dağılımda Suriye, Arnavutluk, Lübnan ve Türkiye dördüncü sırada yer alıyor. Türk bağlantılı organize suçlar, özellikle uyuşturucu rotaları ve kaçakçılık ağlarında öne çıkıyor; bu, Balkanlar üzerinden Avrupa'ya uzanan göç yollarının karmaşıklığını yansıtıyor. Rapor, bu artışın pandemi sonrası ekonomik toparlanmayla bağlantılı olabileceğini ima ediyor; zira organize ağlar, göçmenleri sömürerek suç ekonomisini besliyor. Türk iltica arayanlarının bu alandaki payı, diaspora içindeki sosyal ağların istismar edilebileceğini gösteriyor ve yetkililerin izleme mekanizmalarını güçlendirme ihtiyacını ortaya koyuyor.
Bu istatistikler, Almanya'daki göç politikalarının başarısını sorgulatıyor. 2024'te genel göçmen suç oranlarının düşmesi olumlu bir sinyal verse de, Türk iltica arayanlarındaki göreli artış, spesifik müdahaleler gerektiriyor. Entegrasyon kursları, dil eğitimi ve istihdam programları gibi önlemler, genç erkek göçmenlerin suç riskini azaltmada kilit rol oynayabilir. Rapor, suçların göçmenlerin genel davranışını yansıtmadığını, ancak sosyoekonomik faktörlerin etkisini vurguluyor; örneğin, iltica bekleme süreleri sırasında yaşanan belirsizlik, stres ve marjinalleşme suç eğilimini artırıyor. Cinsel suçlardaki yüzde 53'lük Türk artışı, kültürel uyum ve toplumsal cinsiyet normlarının çatışmasını akla getiriyor; benzer şekilde, hırsızlık ve şiddet suçlarındaki yükseliş, yoksulluk döngüsünün bir parçası. Organize suçlardaki yüzde 9,4'lük genel artış, Avrupa Birliği genelinde göç rotalarının sıkılaştırılmasını gündeme getiriyor – Türkiye'nin coğrafi konumu, bu ağların geçiş noktası olmasını sağlıyor.
Tarihsel bağlamda, Almanya'daki Türk göçü 1960'lardaki Gastarbeiter programından beri devam ediyor; ancak son yıllardaki iltica dalgası, siyasi baskılar ve ekonomik krizlerden kaynaklanıyor. 2023-2024 arası yüzde 3'lük başvuru artışı, Türkiye'deki otoriterleşme ve enflasyonun itici gücü. BKA raporu, bu göçün suç istatistiklerine yansımasını ilk kez bu kadar detaylı ele alırken, kamuoyunda ayrımcılık tartışmalarını tetikliyor. Göçmenlere yönelik konut ve iş fırsatlarındaki eşitsizlik, suç oranlarını dolaylı olarak besliyor; örneğin, büyük şehirlerdeki gettolaşma, sosyal izolasyonu derinleştiriyor. Raporun verileri, polis operasyonlarından derlenmiş olup, mağdur beyanları ve mahkeme kayıtlarıyla destekleniyor – bu da güvenilirliğini artırıyor.
Almanya hükümeti, bu bulgular ışığında entegrasyon stratejilerini gözden geçiriyor. İçişleri Bakanlığı, iltica başvurularını hızlandırma ve reddedilenleri hızlı deportasyonla ele alırken, suç önleme için yerel polis birimleriyle işbirliğini artırıyor. Türk diasporası örgütleri, raporu "önyargılı" bulsa da, genç nesillerin entegrasyonunu teşvik eden programlar öneriyor. Avrupa genelinde benzer raporlar, AB'nin ortak göç politikasını tartışmaya açıyor; örneğin, Frontex'in sınır kontrolleri, düzensiz girişleri azaltmada yetersiz kalıyor. Türk iltica arayanlarının suç oranlarındaki artış, sadece Almanya'yı değil, tüm Avrupa'yı etkiliyor – zira bu, göçün sürdürülebilirliğinin bir testi.
Sonuç olarak, BKA'nın 2024 raporu, göç ve suç arasındaki karmaşık ilişkiyi aydınlatıyor. Genel düşüşe rağmen Türk iltica arayanlarındaki yüzde 25,8'lik rekor artış, acil müdahaleleri zorunlu kılıyor. Cinsel suçlardaki yüzde 53, hırsızlıkta yüzde 47,1 ve organize suçlardaki rol, entegrasyonun başarısızlığını gösteriyor. Bu veriler, politikacıları, sivil toplum kuruluşlarını ve uluslararası aktörleri harekete geçmeye çağırıyor; zira göçmen suçları, sadece güvenlik meselesi değil, insan hakları ve toplumsal uyumun bir yansıması. 2025'te bu trendin tersine dönmesi için kapsamlı reformlar şart – yoksa tartışmalar, ayrımcılığı körükleyebilir. Raporun yankıları, önümüzdeki aylarda Almanya'nın göç gündemini şekillendirecek.





