Din

Ad Kavmi: Kur'an'da Güçlü Bir Toplumun Trajik Sonu

Yemen'in verimli topraklarında yükselen devasa yapılarla nam salan Ad kavmi, kibir ve zulmün bedelini nasıl ödemiş? Kur'an ayetleri ve tefsirlerle aydınlanan bu hikaye, Nuh Tufanı'ndan sonraki nesillerin unutulmaz dersi olarak yankılanıyor. Helak rüzgarlarının uğultusu, günümüz toplumlarına ibret mi yoksa uyarı mı; detaylar, tarihsel ve dini sırları aralıyor.

Ad kavmi, Kur'an-ı Kerim'in en çarpıcı kıssalarından birini temsil ederken, antik bir uygarlığın yükselişini ve ani çöküşünü gözler önüne seriyor. Yemen ile Umman arasındaki Ahkâf denilen verimli bölgede yaşayan bu iri yapılı, kuvvetli bireylerden oluşan topluluk, kayaları yontarak inşa ettikleri köşkler, saraylar ve İrem bağları gibi muhteşem bahçelerle tarihe damga vurmuş. Tarım ve ticaretteki başarıları, onları ekonomik ve siyasi bir güç haline getirmiş; ancak bu zenginlik, zamanla kibire, zulme ve sahte ilahlara tapmaya dönüşmüş. Allah, bu sapkınlığa karşı kardeşleri Hud'u peygamber olarak göndermiş; Hud, kavmine "Allah'a kulluk edin, O'ndan başka ilah yoktur" diye seslenerek tevbe çağrısında bulunmuş. Peki, bu güçlü kavim, neden bir rüzgârın uğultusuyla yok olup gitmiş? Ad kavmi'nin hikayesi, sadece bir helak kıssası değil, insanlık tarihinin ibret dolu bir dersi olarak günümüze uzanıyor.

Ad kavmi'nin kökeni, Nuh Tufanı'ndan sonraki nesillere dayanır; Kur'an'da, bu topluluğun tufandan kurtulan halifeler olarak yeryüzüne yayıldığı belirtilir. A'raf Suresi 69. ayette, Hud'un kavmine hitabı bu bağlamı aydınlatır: "Ey kavmim! Düşünün ki, Rabbiniz size Nûh kavmini gönderdi de, size büyük bir nimet verdi. Rabbinizin size verdiği nimetleri düşünün de, kavminizin azaba uğradığı gibi siz de azaba uğramaktan korkun." Bu ayet, Ad'ın Nuh toplumunun devamı olduğunu ve tufandan ders almadıklarını ima eder. Kavim, iri cüsseli ve güçlü bireylerden oluşuyordu; Fussilet Suresi 15. ayette "Âd kavmi de yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamışlar ve 'Bizden daha kuvvetli kim var?' demişlerdi" diye anlatılır. Bu kibir, onları zulme ve şirke sürüklemiş; ileri gelenler, Hud'u yalanlayarak "Eğer doğru söylüyorsan, bize azabı getir" diye alay etmiş (A'raf 67-70). Hud ise, "Rabbinizden bağışlanma dileyin ki, size gökten bol bol yağmur indirsin, kuvvetinizi artırıp oğullarınızla desteklesin" diye uyarmış (Nuh 10-12). Ancak kavim, bu çağrıyı reddetmiş; şirk ve zulümle yoluna devam etmiş.

Ad kavmi'nin helakı, Kur'an'da en detaylı şekilde Fecr, Hakka, Zâriyât ve Ahkâf surelerinde anlatılır; bu kıssa, Allah'ın adaletinin bir tecellisi olarak sunulur. Helak, Hud'un uyarılarından sonra gerçekleşmiş; Allah, kavme şiddetli bir rüzgâr göndermiş. Fecr Suresi 6-8. ayetlerde, "Görmedin mi Rabbin Âd'ı nasıl helâk etti? İrem'i, o direklilerle dolu şehri? Ki, benzeri yaratılmamış bir şehir idi" diye tasvir edilir. Bu rüzgâr, toz-duman (nahs) dolu, uğultulu bir fırtına olarak betimlenir; Hakka Suresi 6-8'de "Âd'ı helâk eden o beklenmedik, şiddetli fırtına mı? O, sekiz gece yedi gün aralıksız esip kavmi kökünden yok etti. Öyle ki, eğer orada olsaydın, onları diz çökmüş, helâk olmuş bir halde görürdün" denir. Tefsirlerde, bu rüzgârın 7 gece 8 gün sürdüğü, insanları kökünden sökülmüş hurma kütükleri gibi devirdiği belirtilir (Zâriyât 41-42). Ahkâf Suresi 24-25'te, kavmin rüzgârın gürültüsünü duyunca "Biz mahvolduk" diye haykırdığı anlatılır; evleri, bahçeleri tarumar olmuş, vadilerinde yaklaşan toz bulutuyla korkuya kapılmışlar. Helak, dünya hayatında rezillik azabıyla sınırlı kalmamış; Fussilet 16-17'de, ahiretteki cezalarının daha çetin olacağı vurgulanır. Hud ve inananlar ise, vahiy uyarısıyla hicret ederek kurtulmuş (Hud 58); inkârcıların nesli ise tamamen silinmiş (A'raf 72).

Ad kavmi'nin helakı, Nuh Tufanı ile benzer bir bağlam taşır; her ikisi de inkâr ve kibir üzerine gerçekleşmiş, ancak cezalar farklı şekillerde tecelli etmiştir. Nuh kavmi suda boğulurken, Ad rüzgârla yok olmuş; Ankebut Suresi 38-40'ta, bu kavimler zinciriyle helak edildikleri belirtilir. Tarihsel bağlamda, Ad'ın Ahkâf bölgesindeki kalıntıları –Ubar şehri gibi arkeolojik bulgular– Kur'an kıssalarını destekler nitelikte; Yemen'deki kum tepeleri altında gizli kalıntılar, rüzgârın yıkıcı gücünü doğrular. Dini bağlamda ise, Ad kıssası, peygamberlerin uyarılarının reddedilmesinin sonucunu gösterir; Hud, Nuh'un mirasçısı olarak, kavmine tevbe kapısını son kez aralamış. Bu hikaye, Kur'an'ın genel mesajıyla örtüşür: Toplumlar, kendi eylemleriyle helak olur (Hud 100-101); haksızlık, kendilerinden kaynaklanır (Nahl 118).

Ad kavmi'nin hikayesi, güncel toplumlara güçlü bir ibret sunar; ana tez, gücün ve zenginliğin kibire dönüşmesinin felakete yol açtığıdır. Politik-ekonomik üstünlükle şirk ve zulmü yaymak geçicidir; kibirli toplumlar, rezillik azabıyla cezalandırılır ve ahiret cezası daha çetindir. Makalenin sonuçlarında, Ad'ın imansızların zaferinin geçici olduğunu gösterdiği vurgulanır; inananlar hicretle kurtulur, inkârcılar silinir. Bu kıssa, ayetlerin ibret için anlatıldığını emreder (Yusuf 111); günümüzde ise, tüketim çılgınlığı ve zulümle dolu toplumlara bir uyarıdır. Ad kavmi, tarihin tozlu sayfalarında kalsa da, helak rüzgârlarının uğultusu hâlâ yankılanır; tevbe ve adalet, felaketi önleyen tek kalkan olarak kalır. Bu hikaye, sadece bir helak değil, insanlığın ortak mirası; zira her kibir, bir rüzgârı davet eder.