Sudan'ın güneyindeki Kordofan bölgesinde yaşanan trajik saldırılar, ülkenin zaten kan gölüne dönmüş iç savaşını daha da karanlık bir boyuta taşıdı ve masum çocukların hayatlarını hedef aldı. 4 Aralık günü art arda gerçekleştirilen baskınlarda, bir anaokulu ve yakındaki Kalogi Rural Hastanesi en az üç kez vuruldu; bu saldırıların paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri (RSF) tarafından düzenlendiği belirtiliyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Başkanı Tedros Adhanom Ghebreyesus'un resmi açıklamasına göre, 63'ü çocuk olmak üzere toplam 114 kişi hayatını kaybetti, 35 kişi ise yaralandı. Bu olay, Nisan 2023'ten beri devam eden ordu ile RSF arasındaki çatışmaların en korkunç örneklerinden biri olarak tarihe geçti ve uluslararası toplumun acil müdahale çağrılarını yeniden alevlendirdi. Kordofan, petrol ve altın rezervleriyle zengin bir bölge olarak biliniyor; RSF'nin son hamleleri, El Faşir'in ele geçirilmesinin ardından rotasını buraya çevirdiğini gösteriyor. Saldırılar, yoğun top atışları, insansız hava aracı bombardımanları ve kitlesel yerinden edilmelerle dolu bir kaos ortamında gerçekleşti; iletişim kesintileri nedeniyle tam boyutlar hâlâ netleşmiyor, ancak BM ve yardım kuruluşları, El Faşir'deki vahşetlere benzer yeni katliamlar yaşanabileceği konusunda uyarıyor. Bu trajedi, Sudan'daki iç savaşın sadece yetişkinleri değil, en savunmasız kesimleri –çocukları– nasıl hedef aldığını gözler önüne seriyor ve küresel vicdanın sessizliğini sorgulatıyor. Analistler, RSF'nin bu saldırılarla iç bölgelerdeki askeri savunma hatlarını yararak Hartum'u yeniden kuşatma planı yaptığını değerlendiriyor; zira Kordofan, ikmal hatları, tarım arazileri ve stratejik kaynaklar açısından kritik bir tampon bölge. Saldırganların anaokuluna ve hastaneye odaklanması, savaşın etik sınırlarını aştığını kanıtlıyor ve bu durum, uluslararası hukuk açısından savaş suçu iddialarını güçlendiriyor. DSÖ'nün X hesabından paylaşılan veriler, yaralıların çoğunun çocuk olduğunu vurgularken, sahada kalan yardım ekiplerinin bile tahliye edildiğini belirtiyor. Bu olay, Sudan'ın 12 milyon yerinden edilmiş nüfusunun karşı karşıya olduğu açlık, hastalık ve şiddet döngüsünü derinleştirirken, petrol sahalarının da çatışmanın yeni cephesi haline gelmesini sağladı. Heglig petrol sahasının RSF tarafından ele geçirildiği iddiaları, ekonomik boyutu da ekleyerek felaketi karmaşıklaştırıyor; zira bu saha, Sudan ekonomisinin belkemiği konumunda.

Saldırıların detayları, Kordofan'ın tozlu yollarında ve dar sokaklarında cehennemvari bir senaryo çiziyor. 4 Aralık sabahı başlayan baskınlar, RSF militanlarının anaokuluna baskın düzenlemesiyle zirveye ulaştı; çocuklar oyun oynarken veya ders sırasında hedef alındı ve patlamalarla dolu dakikalar, bölgeyi enkaza çevirdi. Kalogi Rural Hastanesi, aynı gün içinde en az üç kez vuruldu; burası, kırsal kesimdeki tek tıbbi tesis olarak yüzlerce çocuğun ve ailenin umut kapısıydı. Tanıklar, top mermilerinin hastane binasını delip geçtiğini, duvarların çöktüğünü ve çığlıkların saatlerce yankılandığını anlatıyor. DSÖ Başkanı Tedros Adhanom Ghebreyesus, "Bu saldırı, savaşın en masum kurbanlarını hedef aldı; 63 çocuğun ölümü, insanlığın utancıdır," diyerek olayı X hesabından duyurdu ve acil ateşkes çağrısı yaptı. Yerel yetkililer, saldırganların RSF'ye bağlı olduğunu doğrularken, ordu tarafı da karşı ateşi yoğunlaştırdı; bu karşılıklı bombardıman, sivil kayıplarını katladı. İletişim hatlarının kesilmesi, haber akışını yavaşlattı; ancak Fransız haber ajansı AFP'nin sahada çalışan bir mühendise dayandırdığı rapora göre, RSF militanları anaokulundan sonra hastaneye ilerleyerek kalan personeli tahliye etmek zorunda bıraktı. Bu mühendis, "Çocukların cesetleri her yerdeydi; hastane enkaz altında kaldı, biz Güney Sudan'a kaçtık," diye konuştu ve bu ifade, saldırının planlı bir vahşet olduğunu ima ediyor. Kordofan'ın coğrafi yapısı –geniş tarım ovaları, hayvancılık alanları ve dağlık geçitler– çatışmaları daha da zorlaştırıyor; RSF'nin Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey (SPLM-N) ile ittifakı, yerel kabileleri de savaşa sürükledi. Ordu, Çin yapımı tanklar, Sovyet döneminden kalma uçaklar ve Türkiye ile İran'dan temin edilen insansız hava araçlarıyla savunma yapıyor; ancak RSF'nin mobil taktikleri, bu ağır ekipmanları etkisiz kılıyor. Saldırılar sırasında yaşanan kitlesel tahliyeler, binlerce aileyi yollarda bıraktı; yollar tıkanırken, açlık ve susuzluk ikinci bir felaket dalgası yarattı. BM raporlarına göre, bu bölge zaten 2 milyondan fazla mülteciye ev sahipliği yapıyor; anaokulu saldırısı, bu sayıyı patlatacak bir tetikleyici oldu. Yetkililer, yaralıların çoğunun patlama şokundan muzdarip olduğunu ve tıbbi malzeme eksikliğinin ölüm oranlarını artırdığını belirtiyor. Bu detaylar, savaşın sadece askeri değil, insani bir yıkım olduğunu kanıtlıyor ve Kordofan'ı Sudan'ın unutulmuş cehennemine dönüştürüyor.
Saldırgan Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (RSF) rolü, Sudan iç savaşının karmaşık yapısını bir kez daha aydınlatıyor. RSF, devrik lider Ömer El Beşir döneminde Darfur'daki isyanları bastırmak için kurulan Cancavid milislerinden evrilmiş bir paramiliter güç; bugünkü lideri Mohamed Hamdan Dagalo (Hemedti), bu köklü mirası taşıyor. Nisan 2023'te başlayan çatışmalar, ordu ile RSF arasındaki güç paylaşımı anlaşmazlığından doğdu ve ülke genelinde on binlerce ölümü tetikledi. RSF'nin El Faşir'i ele geçirmesiyle momentum kazandığı bu aşamada, Kordofan'a yönelmesi stratejik bir hamle; zira bölge, Heglig ve Balila gibi petrol sahalarıyla ekonomik bir hazine. AFP'nin iddiasına göre, RSF Heglig'i kontrol altına aldı; bu saha, Sudan petrol üretiminin yüzde 40'ını sağlıyor ve ele geçirilmesi, RSF'nin finansal gücünü katlayacak. Sahadaki mühendis, "RSF militanları sahayı bastı, personeli kovdu ve üretimi durdurduk; biz Güney Sudan'a sığındık," diyerek bu iddiayı doğruluyor. Enerji ve Petrol Bakanlığı, ilk etapta sessiz kalsa da, ordu kaynakları RSF'yi "terörist unsurlar" olarak nitelendirerek karşı operasyon sözü verdi. RSF'nin SPLM-N ile ittifakı, kuzeydeki isyancı grupları da savaşa dahil ediyor; bu ittifak, etnik ve kabile temelli gerilimleri alevlendiriyor. Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) RSF'ye silah, paralı asker ve yakıt desteği sağladığı iddiaları, uluslararası boyutu ekliyor; Abu Dabi bu suçlamaları reddetse de, BM soruşturmaları devam ediyor. Ordu tarafı ise, Türkiye ve İran'dan insansız hava araçları alarak hava üstünlüğü sağlamaya çalışıyor; ancak bu destekler, sivil hedefleri de riske atıyor. RSF'nin anaokulu ve hastane gibi yerleri vurması, taktiksel bir hata mı yoksa kasıtlı bir korku yayma stratejisi mi, tartışılıyor; analistler, ikinciyi daha olası buluyor zira bu, yerel halkı demoralize ederek direnişi kırıyor. İç savaşın bu evresi, RSF'nin merkezi kuşatmayı hızlandırma peşinde olduğunu gösteriyor; Hartum'un eteklerindeki savunma hatları, Kordofan üzerinden yarılmak isteniyor. Bu dinamik, Sudan'ı parçalanma eşiğine getirirken, RSF'nin kaynak kontrolüyle güçlenmesi, barış umutlarını gölgeliyor. Yetkililer, RSF militanlarının soygun ve infaz taktikleri kullandığını belirtiyor; anaokulu saldırısında yakalanan birkaç militanın sorgusu, planlı bir operasyon olduğunu ortaya koydu.
Arka plan, Sudan'ın jeopolitik ve ekonomik kırılganlıklarını derinlemesine ortaya koyuyor. Kordofan, üç eyalete ayrılmış geniş bir tarım ve maden bölgesi; batıda RSF hakimiyetindeki Darfur, doğu ve kuzeyde ordu kontrolündeki alanlarla sınırlı. Bölge, verimli ovaları, hayvancılık sürüleri ve yeraltı zenginlikleriyle –petrol sahaları Heglig ve Balila, altın madenleri– gelir rekabetinin merkezi. Heglig, 1990'lardan beri Güney Sudan'la sınır anlaşmazlıklarının odağı; RSF'nin burayı ele geçirmesi, hem ekonomik hem de diplomatik bir deprem yaratıyor. İç savaş, altyapıyı yok ederken, 12 milyon kişiyi yerinden etti; açlık krizi, 25 milyon insanı etkiliyor ve BM'nin en acil uyarılarını tetikliyor. El Beşir'in devrilmesinden sonra başlayan bu kaos, ordu-RS F rekabetini kabile savaşlarına dönüştürdü; Darfur kökenli RSF, Arap kökenli milislerle özdeşleşirken, ordu Afrika kökenli gruplarla ittifak kurdu. Bu etnik gerilim, anaokulu saldırısını daha trajik kılıyor; zira Kordofan'daki çocuklar, bu mirasın kurbanı oluyor. Analistler, RSF'nin Hartum'u kuşatma planının, Kordofan'ı köprü olarak kullanmak olduğunu söylüyor; iç hatlardaki savunma çökertilirse, başkent düşebilir. İletişim kesintileri, haber akışını engellese de, uydu görüntüleri top atışlarının yoğunluğunu gösteriyor. Yardım kuruluşları, El Faşir'deki gibi kitlesel infazlar yaşanmasından korkuyor; zira RSF'nin ilerleyişi, sivil koridorları tıkadı. Bu arka plan, saldırının tesadüf olmadığını kanıtlıyor; stratejik kaynaklar uğruna masum hayatlar feda ediliyor. Sudan ekonomisi, petrol ihracatına bağımlı; Heglig'in kapanması, günlük 100 bin varil kaybı demek ve bu, savaşın finansmanını etkiliyor. Ordu'nun Sovyet dönemi uçakları ve Çin tankları, RSF'nin drone'larına karşı yetersiz kalıyor; Türkiye ve İran destekleri, dengeyi sağlasa da, sivil kayıpları artırıyor. Bu karmaşa, Sudan'ı Afrika'nın unutulmuş yarasına dönüştürürken, anaokulu saldırısı sembolik bir kırılma noktası haline geliyor.
Uluslararası tepkiler, DSÖ'nün ötesinde sınırlı kalsa da, BM ve yardım örgütlerinin uyarıları giderek yükseliyor. Tedros Adhanom Ghebreyesus'un "Bu, savaş suçu; acil ateşkes şart," çağrısı, küresel medyada yankılandı ve DSÖ ekiplerini bölgeye sevk etti. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), Kordofan'daki yerinden edilmelerin 500 bini aştığını tahmin ediyor; yardım konvoyları, RSF ablukası nedeniyle gecikiyor. Afrika Birliği, arabuluculuk girişimlerini yeniledi ancak RSF'nin reddi umutları söndürdü. BAE iddiaları, Abu Dabi'yi köşeye sıkıştırdı; BM Güvenlik Konseyi, yaptırımları tartışıyor. ABD ve AB, insani yardım fonlarını artırdı; ancak askeri müdahale reddedildi. Bu tepkiler, Sudan'ın jeopolitik önemini –Nil Nehri, petrol rotaları– vurguluyor; Çin ve Rusya, orduyu desteklerken, Körfez ülkeleri RSF'ye eğilimli. Yardım kuruluşları, "El Faşir tekrarı olmasın," diye uyarıyor; zira o vahşette binlerce çocuk öldü. DSÖ, yaralı çocuklara ilaç gönderdi; ancak lojistik engeller, teslimatı geciktiriyor. Uluslararası sessizlik, eleştiriliyor; zira Gazze veya Ukrayna kadar gündeme gelmiyor. Bu dinamik, Sudan'ı izole ederken, anaokulu saldırısı farkındalığı artırabilir.
Sonuç olarak, Sudan'daki anaokulu saldırısı, iç savaşın vahşi yüzünü simgeliyor ve 63 çocuğun ölümüyle küresel bir utanç kaynağı haline geliyor. RSF'nin Kordofan hamlesi, Hartum'u tehdit ederken, petrol ve altın savaşları masumları eziyor. BM'nin uyarıları ve DSÖ'nün çağrıları, acil barış için yetersiz kalıyor; ancak bu trajedi, diplomatik baskıyı artırabilir. Sudan'ın geleceği, bu kanlı döngüden kurtuluşa bağlı; yoksa daha fazla anaokulu enkaza dönecek. Gelişmeleri izlemek, insanlığın vicdanını test ediyor.




