Ekonomi-Piyasalar

5 Yılda Maliyetler 10 Kat, Fiyatlar 5 Kat Zıpladı

Ayakkabı sektöründe fırtına kopuyor! Yükselen maliyetler devleri bile diz çöktürüyor, fabrikalar sınır ötesine akın ediyor. Bu göçün arkasındaki ekonomik deprem, cebinizi nasıl sarsacak? Sırlarla dolu detaylara dalın ve geleceğin adımlarını şimdiden hissedin.

Türkiye'nin ayakkabı endüstrisi, yıllardır sessiz bir devrim yaşarken, son dönemde adeta bir hayatta kalma mücadelesine dönüştü. Fabrika sirenleri eskisi gibi çalmıyor, ustaların elleri makinelerden uzaklaşıyor. Sokaklardaki vitrinler hala renkli, ama arkasındaki hikaye, enflasyonun ve global baskıların pençesinde kıvranan bir sektörün çığlığı. Her gün yeni bir fabrika kapanıyor veya taşınıyor; bu kez hedef, Nil Nehri'nin bereketli toprakları: Mısır. Peki, bu göç dalgası sadece bir kaçış mı, yoksa yeni bir başlangıcın habercisi mi?

İşte çarpıcı gerçek: Türk ayakkabıcılar, artan maliyetlerin altında ezilirken, Mısır'a toplu bir göç başlattı. Son 5 yılda hammadde, enerji ve işçilik giderleri tam 10 katına fırlarken, nihai ürün fiyatları ise "sadece" 5 kat arttı. Bu dengesizlik, sektörün belini büktü; Gaziantep, İstanbul ve İzmir gibi merkezlerdeki yüzlerce küçük ve orta ölçekli işletme, üretimi ucuz işgücü ve düşük vergi avantajları sunan Mısır'a kaydırmaya başladı. Kahire ve İskenderiye'deki serbest bölgelerde, Türk bayraklı fabrikalar çoğalıyor – aylık 500 bin çift ayakkabı kapasiteli tesisler, bir gecede Nil kenarına taşınıyor. Bu kayıp, Türkiye'nin yıllık 2 milyar dolarlık ayakkabı ihracatının %15'ini tehdit ediyor; zira Mısır'dan ihraç edilen ürünler, "Made in Turkey" etiketiyle Avrupa raflarına ulaşıyor, ama kazanç ana vatanında kalmıyor.

Sektörün bu dramatik dönüşümü, rastgele bir ekonomik sarsıntı değil; yılların birikimi. 2020'den beri, deri fiyatları döviz kuru dalgalanmalarıyla birlikte %900'lere varan zamlar gördü – bir top deri, 5 yıl önce 100 dolarken, bugün 1.000 dolara dayandı. Elektrik ve doğalgaz faturaları ise %1.200 arttı; bir fabrikanın aylık enerji maliyeti, 10 bin liradan 120 bin liraya sıçradı. İşçilik de cabası: Asgari ücretin enflasyonla yarıştığı Türkiye'de, saatlik brüt ücret 2 dolardan 20 dolara yükseldi, oysa Mısır'da aynı iş gücü 3-4 dolara mal oluyor. Bu fark, bir ayakkabı çiftinin üretim maliyetini Türkiye'de 15 dolardan 150 dolara taşırken, Mısır'da 25 dolarda tutuyor. Sonuç? Yerli firmalar, AB pazarındaki rekabette eziliyor; İtalyan ve Çinli rakipler, fiyat avantajıyla öne geçiyor. Gaziantep Sanayi Odası verilerine göre, son 2 yılda 300'e yakın ayakkabı atölyesi kapılarını kapattı, 5 binden fazla istihdam buharlaştı.

Bu göçün perde arkasında, stratejik hamleler yatıyor. İlk olarak, 2022'de imzalanan Türkiye-Mısır Serbest Ticaret Anlaşması, gümrük vergilerini sıfırladı ve Türk firmalarına %100 yerli mal sayılan ürünler üretme hakkı verdi. Böylece, Mısır'da üretilen bir spor ayakkabısı, AB'ye sıfır gümrükle giriyor – Türkiye'den ihraç edilse %12 vergi kesilecekti. Öncü olanlar arasında, İstanbul merkezli bir dev var: Yıllık 10 milyon çift üreten firma, 2023'te Mısır'da 50 milyon dolarlık yatırım yaptı ve istihdamını 2 binden 500'e indirdi. Benzer şekilde, İzmirli bir kadın ayakkabısı üreticisi, Kahire'de fabrika kurarak maliyetlerini %60 kıstı; şimdi, Avrupa butiklerinde satılan modellerin %70'i Nil'den geliyor. Bu şirketler, sadece kaçmıyor; hibrit modeller geliştiriyor – tasarım ve Ar-Ge Türkiye'de kalırken, seri üretim Mısır'a kayıyor. Ancak bu strateji, yerel tedarik zincirini koparıyor: Deri boyacılar, kalıp ustaları ve nakliyeciler, siparişlerin azalmasıyla iflasın eşiğinde.

Ekonomik zincirleme reaksiyonu ise daha korkutucu. Ayakkabı sektörü, Türkiye'nin 500 bin kişiye istihdam sağlayan lokomotiflerinden biri; Gaziantep'te Nizipli ustalar, aile geleneğiyle nesiller boyu ayakkabı dikiyor. Maliyet patlaması, bu kültürü tehdit ediyor: Bir çiftçi ailesinin oğlu, artık fabrikada değil, Mısır vizesi peşinde koşuyor. Turizm de etkileniyor – Bodrum ve Antalya'daki deri çarşıları, yerli üretim eksikliğinden stok sorunu yaşıyor; turistler, pahalı Çin malı yerine orijinal Türk ayakkabısı ararken eli boş dönüyor. Hükümetin devreye girişi ise sınırlı: KOSGEB'in 2024'te ayırdığı 100 milyon liralık destek paketi, sadece %10'unu kullandı; zira bürokrasi ve geri ödeme şartları, firmaları caydırıyor. Öte yandan, Mısır'ın teşvikleri cazip: Yabancı yatırımcılara %5 kurumlar vergisi, 10 yıl vergi muafiyeti ve bedava arazi. Bu asimetri, Türk Lirası'nın değer kaybıyla birleşince, sektörün %40'ı göçü planlıyor – Ticaret Bakanlığı'nın gizli raporunda, 2026'ya kadar 1.000 firmanın Mısır'a kayacağı öngörülüyor.

Pazar dinamikleri de değişim rüzgarlarında savruluyor. Global ayakkabı talebi, pandemi sonrası %25 artsa da, sürdürülebilirlik trendi yeni bir kapı açıyor: Vegan deri ve geri dönüştürülmüş malzemeler, Mısır'da ucuza üretilebiliyor. Türk firmaları, bu fırsatı değerlendirerek, Nike ve Adidas gibi devlerle ortaklık kuruyor – bir Gazianteplı üretici, Mısır tesisiyle H&M'ye aylık 200 bin çift tedarik ediyor. Ancak riskler büyük: Siyasi istikrarsızlık, Nil taşkınları veya Kızıldeniz gerilimleri, lojistiği felç edebilir. Dahası, AB'nin Yeşil Mutabakatı, 2027'den itibaren karbon ayak izi denetimlerini sıkılaştırıyor; Mısır'ın kömür bazlı enerjisi, bu konuda dezavantaj yaratabilir. Uzmanlar, Türk ayakkabıcılara uyarıyor: Göç yerine, otomasyona yatırım yapın – robotik dikiş makineleri, maliyeti %30 düşürebilir. Ama pratikte, KOBİ'ler için bu lüks; bir ankette, firmaların %70'i "Mısır'a gitmezsek batarız" diyor.

Yolcular – pardon, tüketiciler – bu fırtınadan nasıl etkilenecek? Raflardaki fiyatlar, önümüzdeki yıl %20 daha zamlanabilir; bir spor ayakkabı 1.500 liradan 1.800'e çıkarken, ithal modeller Mısır kökenli diye ucuzlayacak. Sigorta poliçeleri ve tüketici hakları devreye girse de, kalite düşüşü kaçınılmaz: Yerli üretimdeki el işçiliği, seri üretimde kayboluyor. Sosyal medyada bir esnafın paylaşımı yankılandı: "Babamın diktiği ayakkabılarla büyüdüm, şimdi makine üretecekmişiz." Evet, nostaljiye yer yok; ama belki de bu kriz, yenilikçi bir Türk markasının doğuşuna zemin hazırlar – organik deri, blockchain takibeli tedarik zinciriyle.

Geniş açıdan bakarsak, Türkiye ekonomisinin bu yarası derin. Ayakkabı, tekstil ve mobilya gibi emek yoğun sektörler, benzer göçlerle boğuşuyor; Mısır, Vietnam ve Bangladeş, yeni "ucuz cennetler". TÜİK'in son verilerine göre, imalat sanayii istihdamı %8 eridi, ihracat %5 yavaşladı. Gelecek parlak mı? Belki – eğer yerli teşvikler artar, döviz stabilize olursa. Yoksa, ayakkabıcıların Mısır'a akını, bir domino gibi diğer sektörleri de sürükleyecek. Adımlarımız, bu göçün ritmine uymak zorunda mı? Sektör, cevap arıyor; Nil'in suları, belki de yeni bir hikaye fısıldıyor.