Türkiye'de her yıl milyonlarca çalışanın ve ailelerinin geleceğini doğrudan etkileyen asgari ücret belirleme maratonu, yine büyük bir heyecanla devam ediyor. Ekonomik koşullar, enflasyon baskıları ve taraflar arasındaki görüşmeler, yeni rakamın şekillenmesinde belirleyici rol oynuyor. Bu süreç, sadece maaşları değil, genel ekonomik dengeleri de yakından ilgilendiriyor.
Görüşmelerde dikkat çeken bir gelişme, işçi tarafını temsil eden bir konfederasyonun komisyon toplantılarına katılmama kararı oldu. Bu tercih, sürecin dinamiklerini değiştirirken, masada işveren ve hükümet temsilcilerinin ağırlığı arttı. İlk toplantı zaten bu yapıda gerçekleştirildi ve ikinci toplantı kısa süre içinde planlandı. Uzmanlar, bu durumun geçmiş yıllardaki benzer uygulamalara benzediğini ve rakamı etkileyebileceğini belirtiyor.
Kulislerde en çok konuşulan konulardan biri, zam oranlarının hangi seviyede olacağı. Mevcut net asgari ücret 22 bin 104 lira seviyesinde bulunurken, işverene toplam maliyet ise 30 bin 621 lira civarında. Açlık sınırı ise 29 bin 282 liraya ulaşmış durumda. Bu rakamlar, yeni ücretin alım gücünü koruma açısından kritik önem taşıyor. Enflasyonun yıl sonu için yüzde 31-32 bandında gerçekleşmesi beklenirken, sene başındaki yüzde 30'luk artışın büyük ölçüde eridiği vurgulanıyor.
Masada tartışılan zam senaryoları ise geniş bir yelpazede yer alıyor. Yüzde 20 artış durumunda net ücret yaklaşık 26 bin 524 liraya, yüzde 25'te 27 bin 630 liraya, yüzde 30'da 28 bin 735 liraya, yüzde 35'te 29 bin 840 liraya ve yüzde 40'ta ise 30 bin 945 liraya yükselebiliyor. En güçlü ihtimaller arasında yüzde 28 civarı bir artış öne çıkıyor; çünkü bütçe tahminlerinde sigorta gelirlerindeki artış bu orana yakın hesaplandı.
Ekonomistlerin değerlendirmelerine göre, alım gücünün korunması en öncelikli konu olmalı. Geçen yıl hedef enflasyon ve gerçekleşen oran ortalaması baz alınmıştı ancak bu yıl ara zam yapılmaması nedeniyle gerçekleşen enflasyona daha yakın bir artış bekleniyor. Devlet tarafı, asgari ücret üzerinden vergi almayarak önemli bir destek sağlıyor ve işçiyi ezdirmemek için ek önlemler alıyor.
Sürecin politize olduğu yorumları da yapılıyor; işveren tarafının maliyeti dikkate alınırken, devletin dengeleyici rolü vurgulanıyor. Komisyonun üçüncü toplantıda kararını vermesi ve sürecin uzamaması öngörülüyor. 2026 boyunca ara zam yapılmayacağı beklentisi de hakim.
Ankara kulislerinde dolaşan bir sürpriz senaryo ise, son dokunuşla net ücretin 30 bin lira seviyesine tamamlanabileceği yönünde. Bu, oransal artış ne olursa olsun alım gücünü güçlendirecek bir müdahale olarak görülüyor. Geçmiş yıllardaki benzer durumlar hatırlatılarak, bu ihtimalin güçlü olduğu ifade ediliyor.
Tarafların talepleri arasında işçi tarafının açlık sınırı vurgusu öne çıkarken, işveren maliyeti ve enflasyonla mücadele dengesi de masada. Ekonomik sıkılaştırma politikalarının devam edeceği ortamda, refah payı eklenmesi gibi adımlar da tartışılıyor.
Bu süreç, sadece bireysel gelirleri değil, genel tüketim alışkanlıklarını, iş piyasasını ve enflasyon beklentilerini de etkileyecek. Yeni rakamın açıklanmasıyla birlikte, milyonlarca kişi için 2026 yılındaki ekonomik tablo netleşecek. Görüşmelerin nasıl sonuçlanacağı, önümüzdeki günlerde daha da heyecan verici hale gelecek gibi görünüyor.