Gece yarısı gibi ansızın çöken bir hüzün, Yeşilçam'ın sokaklarını dolaşıyor; o eski stüdyolarda yankılanan kahkahalar, şimdi yerini derin bir sessizliğe bırakmış durumda. Siyah beyaz ekranlardan renkli türlere uzanan bir kariyerin sahibi, beklenmedik bir şekilde aramızdan ayrıldı. Bu veda, sadece bir kayıp değil; aynı zamanda bir dönemin son notası gibi, izleyicilerin yüreğinde uzun süre silinmeyecek bir iz bırakıyor. Hatırlanacak sahneler, unutulmaz replikler ve o masum gülümseme, hepsi birden zihinlerde canlanıyor, sanki bir an için zaman geri sarılmış gibi.

Neşe Aksoy'un hikayesi, Yeşilçam'ın o büyülü yıllarıyla iç içe geçmişti. 1962'de hayata gözlerini açan bu yetenekli kadın, henüz yirmili yaşlarının başında sahnelere adım attı ve hızla spot ışıklarının altına yerleşti. Dönemin en sevilen yapımlarında rol aldı; romantik komedilerden dramalara kadar geniş bir yelpazede kendini gösterdi. Özellikle 1982 yapımı 'Arkadaşım' filmi, kariyerinin dönüm noktalarından biriydi. Bu filmde, Tarık Akan ve Fikret Hakan gibi dev isimlerle başrolü paylaşması, onu bir anda yıldızlar kervanına kattı. Ekranlarda o enerjik hali, izleyicileri büyülemişti; sahnelerdeki doğallığı, sanki gerçek hayattan kopup gelmiş gibiydi. 'Arkadaşım'ın setinde yaşanan anekdotlar bile, bugün hâlâ kulaktan kulağa dolaşıyor; Tarık Akan'ın esprileriyle kahkaha atan bir Neşe Aksoy, Fikret Hakan'ın derin bakışlarıyla uyum sağlayan bir partner... Bu film, sadece bir hikaye anlatmakla kalmamış, aynı zamanda Türk sinemasının dostluk ve dayanışma ruhunu da yansıtmıştı.

Neşe Aksoy'un filmografisi, Yeşilçam'ın zengin mirasını taşıyan bir hazine gibiydi. 'Arkadaşım' dışında, pek çok yapımda iz bıraktı; bazıları nostalji dolu aile filmleri, diğerleri ise dönemin sosyal meselelerini işleyen derinlikli eserler. Onun oyunculuğu, abartısız ve içtendi; seyirciyi zorlamadan kalbine dokunurdu. 1980'lerin başında zirveye tırmanan kariyeri, zamanla farklı yollara evrildi; sinema setlerinden uzaklaştı ama tutkusu hiç sönmedi. Belki de o yıllarda yazmaya yönelmesi, içindeki hikaye anlatıcılığını başka bir forma döktü. Hayranları, onun röportajlarını hatırlar; her kelimesinde, Yeşilçam'a duyduğu sevgiyi iliklerine kadar hissettirirdi. O dönemin oyuncularıyla kurduğu bağlar, bugün bile anılarda yaşıyor; set arkası sohbetleri, gece çekimlerinde paylaşılan çaylar, hepsi birer masal parçası.

Son yıllarda Neşe Aksoy, daha çok yazar kimliğiyle ön plana çıkmıştı. Deneme yazıları, anılarını döktüğü satırlar ve sinema üzerine düşünceleri, okurlarını mest ediyordu. Bu yazılar, Yeşilçam'ın perde arkasını aydınlatan birer fener gibiydi; o eski günlerin tozlu anılarını, taze bir solukla canlandırıyordu. Takipçileri, onun kaleminden dökülen her cümleyi sabırsızlıkla beklerdi. Ama hayat, bazen en beklenmedik anda sahneyi değiştirir. Bir ay kadar önce, Aksoy bir paylaşım yaptı ki, o satırlar yürekleri dağladı. Akciğer kanseri teşhisiyle yüzleştiğini açıklarken, sözleri hem cesur hem de kırılgandı. "On ay önce, bana akciğer kanseri teşhisi konulunca zorlu bir sürece girdim ve yazılarıma ara vermek zorunda kaldım," diye başlamıştı o mesaja. Devamında, ameliyat olduğu akciğerinde ve beyninde yeni kitleler görüldüğünü, belirsizliklerin onu sardığını itiraf etmişti. "Biraz toparlanınca yazarım dedim ancak son tetkiklerimde... Bundan sonra neler olur bilmiyorum. Bu bugüne kadar duyulmasını istemedim ama artık bilinmezlerdeyim. Onun için benden duyun istedim." Bu sözler, sadece bir hastalık haberi değil; bir veda gibiydi, ama o anda kimse bunu tam olarak anlayamamıştı. Takipçileri, umut dolu mesajlarla destek yağdırmıştı; bazıları dua etmiş, diğerleri anılarını paylaşmıştı.

Tedavi süreci, Neşe Aksoy için uzun bir mücadele olmuştu. Hastalığın ilk belirtileri on ay öncesine dayanıyordu; o zamandan beri doktorlar, cerrahlar ve ilaçlarla dolu bir yolculuk başlamıştı. Ameliyat masasında verdiği savaş, onun direncini bir kez daha göstermişti. Yeşilçam'daki gibi, zorlu sahnelerde pes etmeyen bir ruhtu bu. Ama kanser, sessiz bir düşman gibi ilerlemişti; beynindeki kitleler, her şeyi daha karmaşık hale getirmişti. Yakın çevresi, son haftalarda durumunun ağırlaştığını fısıldıyordu. Hastane odalarında geçen günler, eski film sahnelerini andırıyordu belki de; ziyaretçiler, elini tutup eski günlerden bahsediyordu. Neşe Hanım, her zamanki gibi gülümsemeye çalışıyordu, ama gözlerindeki yorgunluk ele veriyordu. Bu süreçte, ailesi ve eski meslektaşları yanından ayrılmamıştı; sessiz bir destek ağı, onu ayakta tutmaya çalışıyordu.

Ve nihayet, o acı haber geldi: Neşe Aksoy, 62 yaşında hayata veda etti. Acı dolu bir sonbahar sabahında, akciğer kanseriyle girdiği savaşta yenik düştü. Haber, sosyal medyada yıldırım gibi yayıldı; Yeşilçam'ın köşeli hesaplarından, hayran sayfalarına kadar her yer hüzünlendi. Tarık Akan'ın anısını yaşatan dernekler, ilk paylaşanlar arasındaydı; "Arkadaşım'ın Neşe Abla'sı aramızdan ayrıldı," diye yazmışlardı. Fikret Hakan'ın ailesi de benzer bir yas mesajı yayınladı; eski bir fotoğrafı paylaşarak, set anılarını hatırlattılar. Ünlü yönetmenlerden biri, "O, Yeşilçam'ın unutulmaz gülüşüydü," diye tweet attı. Hayranlar, kendi hikayelerini döktü ortaya: "Çocukluğumun kahramanıydı, 'Arkadaşım'ı defalarca izledim." Bazıları, filmlerini yeniden açtı; eski VHS kasetler tozlandı, dijital platformlarda aramalar patladı.

Bu kayıp, Yeşilçam camiasını derinden sarstı. Dönemin diğer yıldızları, telefonla birbirlerini aradı; anılar tazelendi, gözyaşları aktı. Bir yapımcı, "Neşe, bizim neslin en parlaklarından biriydi; onun yokluğu, bir filmin yarım kalması gibi," dedi röportajında. Yazar arkadaşları, onun son yazısını derleyip yayınlama kararı aldı; belki de bu, kalemine son bir saygı duruşu olurdu. Cenaze töreni için hazırlıklar başladı; İstanbul'un bir köşesinde, sade ama duygusal bir veda planlanıyor. Ailesi, kalabalıktan uzak tutmak istiyor; sadece yakınlar ve eski dostlar. Ama biliyoruz ki, Yeşilçam ailesi geniştir; kapıda sıraya girenler olacak, çiçekler yığılacak.

Tamer Karadağlı'ya Sert İtirazlar: Otel Masrafları, Kayırma, Teşvik Çifte Standardı
Tamer Karadağlı'ya Sert İtirazlar: Otel Masrafları, Kayırma, Teşvik Çifte Standardı
İçeriği Görüntüle

Neşe Aksoy'un vedası, sadece bireysel bir hikaye değil; Türk sinemasının kırılganlığını da hatırlatıyor. O yıllarda çekilen filmler, bugün hazine gibi korunuyor; ama oyuncular birer birer gidince, boşluk büyüyor. 'Arkadaşım' gibi eserler, yeni nesillere miras kalıyor; okullarda, aile sohbetlerinde anılıyor. Belki de bu kayıp, daha fazla restorasyon projesini tetikler; eski filmleri dijitalleştirmek, sesleri yeniden duyurmak için. Hayranlar zaten harekete geçti; bir imza kampanyası başladı, Neşe Aksoy'un adını yaşatacak bir anıt için. Yeşilçam'ın ruhu, böyle anlarda diriliyor; kayıplar, yeni başlangıçlara dönüşüyor.

Yine de, o son mesajı okumak iç burkuyor: Bilinmezliklerin ortasında, sevdiklerine seslenişi. Neşe Hanım, muhtemelen son nefesinde bile bir hikaye düşünüyordu; belki yarım kalmış bir senaryo, belki eski bir set anısı. 62 yıl, kısa gibi geliyor şimdi; ama bıraktığı izler, sonsuz. Tarık Akan'la o sahnedeki gülüşü, Fikret Hakan'la paylaştığı sessiz bakışlar... Hepsi, birer mücevher. Cenazede söylenir belki: "O, arkadaşımızdı; en iyisiydi." Ve perde kapanır, ama alkışlar sürer. Yeşilçam, bir yıldızını daha gökyüzüne bıraktı; oradan, bize gülümsemeye devam edecek.