Adalet mekanizmalarının işleyişi, toplumun en hassas konularından biri olmayı sürdürüyor. Özellikle kamuoyunun yakından takip ettiği davalar, zaman zaman beklenmedik gelişmelerle geniş yankı uyandırıyor ve tartışmaları alevlendiriyor.
Son dönemde önemli bir yargı sürecinde yeni bir aşamaya geçildi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin tutuklu cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun yargılandığı dava, üçüncü duruşmasında esas hakkında mütalaanın hazırlanması için dosyanın savcılığa gönderilmesi kararıyla birlikte 108 gün sonraya ertelendi. Bir sonraki duruşma, 30 Mart 2026 tarihinde görülecek.
Bu dava, "yargı görevini yapan bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs" ile "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" suçlamalarına dayanıyor. Suçlamaların kökeni, İmamoğlu'nun "Turpun Büyüğü" başlıklı basın toplantısında bilirkişi S.B.'nin adını açıklayarak sarf ettiği sözlere uzanıyor. O toplantıda, bilirkişinin özellikle belirli belediyelere yönelik davalarda sıkça görevlendirildiği iddiaları dile getirilmişti.
Duruşma, son Hâkimler ve Savcılar Kurulu kararnamesiyle asıl hakimin başka bir mahkemeye atanması ve yeni hakimin izne ayrılması nedeniyle geçici bir hakim tarafından yönetildi. Bu durum, sürecin işleyişine dair yeni soru işaretleri doğurdu.
İmamoğlu, duruşmada kürsüye çıkarak yaklaşık 1 saat 25 dakika savunma yaptı. Savunması sırasında izleyicilerden alkış alan İmamoğlu, davanın siyasi niteliğini güçlü bir şekilde eleştirdi. "Bu işi organize edenlere sesleniyorum. En büyük duruşma salonu yapılıyor. Görüyorum ki inşaatı başlamış. Boynunuza asacağınız o kara leke madalyonu, hayırlı uğurlu olsun" diyerek, yeni inşa edilen büyük duruşma salonuna atıfta bulundu.
İmamoğlu, savunmasında tarihi benzetmeler de yaptı: "Ey iktidar, 64 yıl sonra aynı ayıbı, aynı utancı tekrar ediyorsunuz. Bu zihniyet, bu ülkeye Silivri'de Yassıada'yı kuruyor, hayırlı uğurlu olsun. Tarihe kara bir leke olarak geçtiniz." Bu ifadeler, salonu dolduran izleyicilerden yoğun alkış aldı.
Savunmasının devamında, "Hakikati söyleme cesaretini yargılıyorsunuz. Bir cümlem, bir teşebbüsüm değil; çürümüş düzeni söylememdir. Bu kötülükleri söylemek ne zamandır ihanet sayılıyor. Asıl teşebbüs, milleti etkisiz bırakmayı teşebbüstür. Siyaseti kelepçelemeye teşebbüstür" diyerek suçlamaları reddetti. İmamoğlu, "Bana diyorsunuz ki 'Yanlış yapanı anlatamazsın'. Bunu bana kim söyleyebilir? Hiçbir yurttaşa kimsenin söyleme hakkı yok" şeklinde konuştu.
İmamoğlu, kararlılığını şu sözlerle vurguladı: "Benim sustuğum gün bu ülke konuşamaz hâle gelir. O yüzden susmuyorum. Doğruları söylemeye, hak, hukuk mücadelesini büyütmeye devam edeceğim. Hiçbir fert de durmasın." Bu ifadeler, sürecin siyasi boyutuna dair tartışmaları daha da derinleştirdi.
İmamoğlu, 19 Mart 2025 tarihinde tutuklanmıştı. Bu dava, onun yargılandığı birden fazla süreçten biri olarak dikkat çekiyor. Erteleme kararı, mütalaa hazırlanması için dosyanın savcılığa gönderilmesiyle birlikte alındı ve geçici hakimin yönetiminde gerçekleşti.
Bu tür ertelemeler, yargı süreçlerinin uzaması konusunda geniş kesimlerde tepki çekiyor. Hakim değişiklikleri ve izin durumları gibi idari nedenler, davaların tempo kaybetmesine yol açarken, siyasi iddialar da kamuoyunda yankı buluyor.
Duruşmadaki alkışlar ve İmamoğlu'nun sert ifadeleri, salon dışına taşarak sosyal medyada ve haberlerde geniş yer buldu. Savunmanın tarihi referansları, özellikle Yassıada benzetmesi, geçmişteki siyasi yargılamaları hatırlatarak yeni tartışmalar başlattı.
Gelecek duruşmanın 30 Mart 2026'ya ertelenmesi, sürecin uzayacağına işaret ediyor. Bu süre zarfında mütalaanın hazırlanması, davanın seyrini belirleyecek önemli bir adım olarak görülüyor. İmamoğlu'nun tutuklu statüsü devam ederken, cumhurbaşkanı adaylığı bağlamında bu gelişmeler daha fazla dikkat çekiyor.
Yargı süreçlerindeki bu tür gelişmeler, adaletin işleyişine dair güven tartışmalarını da beraberinde getiriyor. Ertelemelerin nedenleri, hakim atamaları ve siyasi eleştiriler, toplumun farklı kesimlerinde farklı yorumlara yol açıyor.
Bilirkişi S.B.'nin adı, basın toplantısındaki açıklamalarla kamuoyuna mal olmuş ve dava bu sözler üzerine inşa edilmişti. İmamoğlu'nun savunmasında bu konuya da değinerek hakikati söyleme özgürlüğünü savunması, sürecin ana temalarından biri haline geldi.
Bu dava, İmamoğlu'nun Beylikdüzü Belediye Başkanlığı dönemine uzanan diğer soruşturmalarla da bağlantılı olarak değerlendiriliyor. Ancak bu süreç, özellikle "Turpun Büyüğü" toplantısındaki ifadelerle doğrudan ilgili.
Toplumsal huzur açısından yargı süreçlerinin şeffaf ve hızlı ilerlemesi beklentisi yüksek. Ertelemeler ve idari değişiklikler, bu beklentiyi karşılamada zorluklar yaratırken, savunmalardaki güçlü ifadeler de destekçilerde moral kaynağı oluyor.
Gelecek aylar, mütalaanın içeriği ve bir sonraki duruşmayla yeni gelişmelere sahne olacak. Bu tür davaların toplum üzerindeki etkisi, siyasi atmosferi de şekillendirmeye devam ediyor. Kamuoyu, adil yargılama ilkelerinin korunması konusunda hassasiyetini sürdürüyor ve benzer süreçlerin sonuçlarını merakla bekliyor.