Aralık ayının dördüncü gününde, Ankara'nın yoğun siyasi trafiği, yılların birikmiş adalet arayışlarını yeniden gündeme taşıyor. Meclis koridorlarında yankılanan tartışmalar, sadece yasa maddeleriyle sınırlı kalmıyor; toplumun en hassas damarlarına dokunan bir dizi konuyu su yüzüne çıkarıyor. Bu hareketlilik, reform vaatlerinin gerçek sınavını verirken, karar vericilerin yüzlerindeki ifadeler bile merak uyandırıyor. Peki, bu yoğunluk hangi kapıları aralayacak?
İşte tam bu noktada, Adalet Komisyonu'ndaki kritik görüşmelerin detayları devreye giriyor ve tabloyu aydınlatmaya başlıyor. Dün gece saatlerine kadar süren oturumlarda, 38 maddelik yargı paketinin 15 maddesi kabul edildi. Paket, pandemi mağdurları olarak nitelendirilen tutukluların haklarını düzenleyen hükümleri içeriyor; terör suçları dışındaki tüm mahkumların yararlanabileceği bir yapı öngörülüyordu. Ancak bu yaklaşım, özellikle kadına yönelik şiddet ve çocuk istismarı suçlarından hüküm giyenlerin de tahliye potansiyelini doğurması nedeniyle iç ve dış tepkileri tetikledi. AKP sıralarından yükselen rahatsızlık sesleri, kamuoyunun sosyal medyada ve sokaklarda dile getirdiği endişelerle birleşince, paket hızla revizyon sinyalleri verdi.
Dünkü gelişmelerin en çarpıcı unsuru, Cumhurbaşkanı'nın özel bir hamlesiydi. AKP Grup Toplantısı'nın hemen ardından, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ile AKP Grup Başkanı Abdullah Güler'i bir araya getiren kapalı kapılar ardındaki görüşme, sürecin dönüm noktasını oluşturdu. Bu üçlü toplantıda, Erdoğan gelen eleştirileri tek tek masaya yatırdı ve net bir talimat verdi: "Çok eleştiri var, düzenleme yapın." Bu direktif, sadece bir uyarı değil, yargı paketinin toplumsal vicdana uygun hale getirilmesi için acil bir adım olarak yorumlanıyor. Bakan Tunç'un adalet mekanizmalarındaki rolü, Bakan Göktaş'ın aile koruma politikalarındaki uzmanlığı ve Güler'in grup içindeki koordinasyon gücü, bu toplantıyı stratejik bir zirve haline getirdi. Erdoğan'ın bu müdahalesi, reform sürecinin tepeden inme bir yaklaşımdan ziyade, halkın sesine kulak veren bir denge arayışını yansıtıyor.
Toplantının hemen ertesinde, paketin mimarlarından bir AKP'li milletvekili harekete geçti. Komisyon görüşmelerinin bugün saat 18.00'de kaldığı yerden devam edeceği biliniyor; ancak vekil, özel bir açıklamada önergeyle yapılacak değişiklikleri önceden duyurdu. Buna göre, kadına şiddet ve çocuk istismarı suçları, tahliye kapsamından tamamen çıkarılacak. Bu revizyon, pandemi dönemindeki mağduriyetleri gidermeyi amaçlarken, toplumun en hassas suç türlerini koruma altına alacak. Milletvekilinin ifadesiyle, "Bu düzenleme, eleştirileri gidermek için zorunlu bir adım." Önergenin komisyonda kabul edilmesi bekleniyor; zira grup içindeki rahatsızlık, bu maddelerin paketten çıkarılmasını kaçınılmaz kılıyor. Bu değişiklik, sadece hukuki bir ayar değil, aile bütünlüğünü ve çocuk haklarını ön plana çıkaran bir siyasi iradenin göstergesi.
Yargı paketinin genel çerçevesi, yıllardır tartışılan reform ihtiyacını ele alıyor. 38 maddenin 15'i zaten yeşil ışık gördü; kalanlar arasında infaz rejimi düzenlemeleri, alternatif çözüm yolları ve mahkeme yükünü hafifletici hükümler yer alıyor. Pandemi mağdurları maddesi, en tartışmalı unsur olarak öne çıksa da, diğer maddeler adaletin erişilebilirliğini artırmayı hedefliyor. Örneğin, tutukluluk sürelerinin gözden geçirilmesi ve şartlı salıverme kriterlerinin netleştirilmesi, ceza infaz sistemindeki tıkanıklıkları gidermeyi vaat ediyor. Ancak eleştiriler, bu maddelerin geniş yorumlanmasının istismar edilebileceğini ortaya koydu; kadına şiddet vakalarında artan mağduriyet raporları, sosyal hizmetlerin yetersiz kalma riskini artırıyordu. Bakan Göktaş'ın toplantıdaki rolü burada kritik; zira Aile Bakanlığı, şiddet mağdurlarına yönelik koruma programlarını güçlendirmek için ek protokoller hazırlıyor.
Kamuoyunun tepkisi, sürecin hızlanmasında belirleyici oldu. Sosyal medyada #AdaletReformu etiketi altında binlerce paylaşım yapılırken, kadın dernekleri ve çocuk hakları örgütleri, paketin ilk halini sert eleştirdi. "Şiddet suçlularını affetmeyin" kampanyaları, milletvekillerini doğrudan etkiledi; bazı AKP'li isimler bile grup içinde itirazlarını dile getirdi. Bu baskı, Erdoğan'ın toplantı talimatını tetikleyen unsurlardan biriydi. Muhalefet kanadından ise karmaşık bir tablo var: Bazıları revizyonu "gecikmiş bir adım" olarak nitelendirirken, diğerleri paketin genel yapısını yetersiz buluyor. CHP'li vekiller, komisyonda daha geniş tartışma talep ederken, MHP destekleyici bir duruş sergiliyor. Bu dinamik, yargı reformunun sadece teknik değil, siyasi bir arena olduğunu gösteriyor.
Bu değişikliklerin olası etkileri, adalet sisteminin geleceğini şekillendirecek nitelikte. Kadına şiddet ve çocuk istismarı suçlarının kapsam dışı bırakılması, infaz yasasının vicdani sınırlarını çizecek; ancak pandemi mağdurlarının diğer suçlardaki hakları korunarak, eşitlik ilkesi güçlenecek. Uzmanlar, bu revizyonun mahkeme yükünü azaltacağını, ancak uygulama aşamasında denetim mekanizmalarının şart olduğunu vurguluyor. Örneğin, şartlı tahliyelerde sosyal inceleme raporlarının zorunlu hale getirilmesi, istismar riskini minimize edebilir. Erdoğan'ın üçlü zirvesi, karar alma süreçlerindeki şeffaflığı artırırken, grup başkanının rolü, Meclis'teki uyumu pekiştirecek. Toplam 38 maddenin kalan kısmı, bugünkü oturumda masaya yatırılacak; önergenin kabulüyle paket, daha dengeli bir forma kavuşacak.
Sonuçta, bu hamleler yargı paketini toplumsal bir uzlaşıya dönüştürme potansiyeli taşıyor. Eleştirilerin dikkate alınması, reformun meşruiyetini artırırken, Cumhurbaşkanı'nın direktifi, siyasi iradenin esnekliğini kanıtlıyor. Milyonlarca vatandaş, bu sürecin adaletin erişilebilirliğini nasıl etkileyeceğini merakla izliyor; zira her madde, günlük hayattaki hak arayışlarını doğrudan ilgilendiriyor. Komisyonun bugünkü görüşmeleri, paketin nihai halini belirleyecek; gelişmeler, adaletin nabzını tutmaya devam ediyor.