Siyasi arenada tansiyon her geçen gün yükselirken, uzman yorumcuların yaptığı değerlendirmeler dikkat çekiyor. Özellikle başkanlık sisteminin getirdiği yapısal sorunlar, erken seçim olasılıklarını ve olası felaket senaryolarını gündeme taşıyor. Bu tartışmalar, dış politikadaki gelişmelerle birleşince, önümüzdeki yılın belirsizliklerini daha da artırıyor. (Video görüntüsü makalenin aşağısında verilmiştir.)

Başkanlık sisteminin erken seçim mekanizmalarını zorlaştırdığı sıkça vurgulanıyor. Erken seçim kararı için ya iktidar partisinin muhalefetten destek alması ya da cumhurbaşkanının bu yetkisini kullanması gerekiyor. Ancak mevcut siyasi tabloya bakıldığında, böyle bir ittifakın oluşması neredeyse imkansız görünüyor. Muhalefet partilerinin mecliste yeterli çoğunluğa ulaşamaması, sistemi bir çıkmaza sürüklüyor. Bu durum, ülkenin ellerinin bağlı kalmasına neden oluyor ve karar alma süreçlerini felç ediyor.

Yönetim kadrolarındaki yetersizlikler de eleştirilerin odağında yer alıyor. Ülkelerin başarısızlığının sistemlerden değil, cahil yöneticilerden kaynaklandığı görüşü savunuluyor. Geçmiş dönemlerde uzmanlara yetki devriyle başarı elde edildiği örnekler veriliyor. Örneğin, erken yıllarda enflasyonun yüksek seviyelerden tek hanelere indirilmesi, doğru delegasyonla mümkün olmuştu. Ancak son dönemlerdeki politika değişiklikleri, enflasyonu yeniden yükselişe geçirdi ve ekonomik dengeleri bozdu.

İç güvenlik olayları da tartışmaları alevlendiriyor. Yalova'da gerçekleştirilen bir operasyonda, terör örgütü üyeleriyle çıkan çatışmada üç polis şehit düştü. Altı teröristin etkisiz hale getirildiği operasyon, ihmal iddialarını beraberinde getirdi. Terör örgütünün faaliyetleri ve alınan önlemler sorgulanırken, yetkililerin yanıtlarının yetersiz kaldığı eleştirileri yükseliyor.

Dış politikada ise dikkat çekici gelişmeler yaşanıyor. İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs'ın Doğu Akdeniz'de askeri işbirliği anlaşması imzalaması, bölgesel gerilimleri artırıyor. Bu hamle, enerji kaynakları ve deniz yetki alanları konusundaki anlaşmazlıkları derinleştiriyor. Ülkenin haklarını koruma konusunda daha dikkatli olunması gerektiği uyarılarda bulunuluyor, Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesine atıf yapılarak vigilance vurgusu yapılıyor.

Suriye'deki durum da yakından izleniyor. Belirli grupların silahsızlanma yükümlülüklerini yerine getirmemesi, çatışmaları körüklüyor. Tartus ve Lazkiye bölgelerindeki gerilimler, bölgesel istikrarsızlığı artırıyor. Bu gelişmeler, dış politikadaki beceriksizliklerin ağır yükünü gelecek yıla taşıyacağı endişelerini doğuruyor.

Bir başka tartışma konusu ise drone olayı. Muhalefet liderlerinin iddialarına göre, belirli bir olayda yetkisiz müdahale gerçekleşti ve bu durum gecikmelere yol açtı. Belgelerin doğruluğu geçmişte kanıtlanmış isimler tarafından dile getirilen suçlamalar, genelkurmay ve hava kuvvetleri komutanlıklarında istifa çağrılarını beraberinde getiriyor.

Yargı süreçlerinde yaşanan gelişmeler de gündemde. Yeni infaz yasası kapsamında bazı gazetecilerin serbest bırakılması, adaletin tecellisi olarak yorumlanıyor. Ancak bu kararların kalıcılığı konusunda şüpheler var. Kariyerlerini bitirme girişimlerine karşı çıkan sesler yükseliyor.

Aralık Ayında Finansal Deprem ve Büyük Çözülme Tehlikesi
Aralık Ayında Finansal Deprem ve Büyük Çözülme Tehlikesi
İçeriği Görüntüle

Siyasi figürler arasındaki övgü ve eleştiri döngüsü de analiz ediliyor. Devlet Bahçeli'nin belirli isimleri tarihi figürlerle karşılaştırması, oy oranlarındaki düşüşle ilişkilendiriliyor. Tarihsel benzetmelerle, övgülerin bazen ters etki yaratabileceği fabllara atıf yapılarak anlatılıyor.

Muhalefete sızan belgelerin doğruluğu, iktidar içindeki çatlakları işaret ediyor. Anketlerde partiler arası yakınlık, siyasi dengeleri değiştirebilir. Sahte dindarlık eleştirileri, hak ihlalleri, yalan ve hırsızlık iddialarıyla birleşince, vicdan vurgusu ön plana çıkıyor.

Kişisel sağlık mücadeleleri ve davalar da paylaşılıyor. Çoğu davadan beraat eden yorumcular, hakaretlere karşı conscience çağrısı yapıyor. Sürgündeki isimlerin dönmesi için kanıt sunulması öneriliyor.

Tüm bu unsurlar bir araya geldiğinde, ya erken seçim ya da ciddi kriz senaryoları ortaya çıkıyor. Dış politikadaki distractions, iç sorunlarla birleşince, 2026 yılının zor geçeceği öngörülüyor. Siyasi yorumcular, ülkenin bu çıkmazdan kurtulması için radikal adımlar atılması gerektiğini savunuyor. Belirsizlikler artarken, vatandaşların geleceğe dair kaygıları da büyüyor. Bu tartışmalar, siyasi arenayı daha da hareketlendirecek gibi görünüyor.