İstanbul'un Eyüpsultan semtinde, sonbahar yapraklarının hışırdadığı bir sabah, her şeyin değişeceği bir an yaşandı. Günlük kiralanan lüks villalar, turistlerin ve kaçamak sevenlerin uğrak yeri; sessiz sokaklar arasında gizlenen bu yapılar, genellikle huzur vaat eder. Ama o gün, kapıyı açan bir kadın, o huzuru paramparça eden bir manzarayla karşılaştı. Yıllardır bu evleri temizleyen, tozlu köşeleri silen, yatak örtülerini düzelten sıradan bir hayat... Kim bilebilirdi ki, bu rutin bir iş, hayatının en korkunç anına dönüşecek? Sokaklar hâlâ uykudayken, o kapı aralandı ve bir çığlık, sessizliği yırttı. Peki, bu villa neden bir mezara dönüştü? İçerideki sırlar, dışarıdaki fırtınayı nasıl tetikledi? Merakınızı biraz daha körükleyelim: Bu cinayet, sadece bir adamın sonu mu, yoksa daha karanlık bir zincirin halkası mı?

İşte o şok edici keşif anı, her şeyi değiştirdi. Temizlik görevlisi, her zamanki gibi anahtarı çevirdi ve villanın kapısından içeri adım attı. Saatler sabahın erken saatlerini gösteriyordu; güneş henüz pencere pervazlarını ısıtmamıştı. Koridorda bir tuhaflık sezdi belki – hava ağır, perdeler hafifçe sallanıyordu. Ama asıl dehşet, salona doğru ilerlediğinde patladı. Yerde, hareketsiz bir erkek yatıyordu; cansız beden, halının üzerinde bir gölge gibi uzanmış. Kadın, neye uğradığını şaşırdı; elindeki temizlik kovası yere düştü, su dört bir yana sıçradı. Çığlığı, komşu villaları bile titretti. "Ne oldu burada? Bu adam kim?" diye mırıldandı kendi kendine, elleri titreyerek telefonu kaptı. 112 ekiplerine bağlandığında, sesi kesik kesik çıkıyordu: Bir cinayet, bir villa hapishanesi... Bu an, sadece bir kadının travması değil; bir semtin uyanışıydı. Eyüpsultan'ın sakin sokakları, birden polis sirenleriyle doldu.

Şehri Zehir Bulutu Sardı: Yapay Yağmurla Çözüm Arayışı Sürüyor
Şehri Zehir Bulutu Sardı: Yapay Yağmurla Çözüm Arayışı Sürüyor
İçeriği Görüntüle

Sağlık ekipleri, sirenlerin aciliyetiyle villaya ulaştı. Ambulansın kırmızı-mavi ışıkları, yaprakların arasında dans ederken, paramedikler içeri daldı. Hızlı bir muayene, nabız kontrolü, solunum testi... Ama nafile; erkek cansızdı. Vücudunda belirgin yaralar, belki bir darbe izi, belki zehirlenme belirtisi – detaylar henüz netleşmemişti. En dikkat çekici kısım? Üzerinde hiçbir kimlik yoktu. Ne cüzdan, ne ehliyet, ne de bir telefon. Sanki bir hayalet gibi, iz bırakmadan gelmiş ve gitmişti – ama gitmemişti, sonsuza dek kalmıştı. Ekipler, cesedi özenle sedyeye yerleştirdi; siyah torbaya sarılırken, villanın mermer zemininde kan lekeleri parladı. Adli Tıp Kurumu'na doğru yola çıkarken, soru işaretleri çoğaldı: Bu adam kimdi? Neden burada? Ve en önemlisi, kim son darbeyi vurmuştu? Sağlık görevlileri, raporlarında "ölüm nedeni belirsiz" diye not düştü; otopsi, sır perdesini aralayacaktı.

Polis, o andan itibaren sahneyi bir savaş alanına çevirdi. Eyüpsultan Emniyet Müdürlüğü ekipleri, villayı sardı; şeritler çekildi, giriş-çıkış yasaklandı. Dedektifler, eldivenli ellerle her köşeyi taradı: Mutfakta yarım kalmış bir kahve fincanı, yatak odasında dağınık çarşaflar, banyoda taze su damlaları... Her eşya, bir ipucu olabilirdi. Temizlik görevlisinin ifadesi alındı; kadın, gözyaşları içinde anlattı: "Dün gece temizlik yapmıştım, her şey normaldi. Sabah gelince... Tanrım, inanamıyorum." Komşular sorgulandı; biri, gece yarısı bir arabanın farlarını gördüğünü söyledi, diğeri ise yabancı aksanlu sesler duyduğunu iddia etti. Ama asıl altın madeni, villanın güvenlik kameralarıydı. Polis, bu görüntüleri hemen kopyaladı; saatlerce süren inceleme odalarında, her kare didik didik edildi. Ve bingo: Villadan çıkan en son kişi tespit edildi. Karanlık bir siluet, kapıdan sızıp geceye karışan bir figür... Yüzü net değil miydi? Plaka takibi mi yapılacak? Bu görüntü, soruşturmanın dönüm noktasıydı; şüpheli, bir adım öndeydi ama polis, peşindeydi.

Bu olay, Eyüpsultan'ı adeta bir film setine çevirdi. Günlük kiralık villalar, son yıllarda popülerdi; Airbnb benzeri platformlar üzerinden saatlik, günlük kiralar uçuşuyordu. Turistler, iş adamları, hatta yerel çiftler... Ama bu villa, bir tuzak mıydı? Kiracı kayıtları tarandı; son rezervasyon, belirsiz bir isimle yapılmıştı – sahte mi, gerçek mi? Polis, ev sahibini de çağırdı; adam, "Her şey yasal, ama bu... Kabul edilemez" diye haykırdı. EKOL TV'nin haberine göre, kamera kayıtları bu tespiti doğruluyordu: En son çıkan kişi, soruşturmanın hedefi haline gelmişti. Peki, motive neydi? Soygun mu, kavga mı, yoksa daha derin bir intikam mı? Cesedin Adli Tıp'taki yolculuğu, cevapları getirecekti; otopsi raporu, yarın sabah bekleniyordu. Parmak izleri, DNA örnekleri... Laboratuvarlar gece gündüz çalışacaktı.

Temizlik görevlisinin şoku, günlerce sürecekti. O kadın, şimdi evinde, perdeleri kapalı oturuyor; her kapı zili, yüreğini hoplatıyor. "Neye uğradığımı şaşırdım," demişti polise; bu cümle, haberlere damga vurdu. Semtte fısıltılar yayıldı: "Yabancı uyruklu muymuş? Uyuşturucu bağlantısı var mı?" Polis, bu spekülasyonları bastırdı; resmi açıklama: "Soruşturma titizlikle sürüyor." Ama sokaklar başka söylüyordu. Bir komşu, kahvehanede anlattı: "Gece yarısı bağrışmalar duydum, ama korktum çıkmadım." Başka biri, "Villalar ucuz diye kiracı seçmiyorlar, başımıza bela açacak." Bu cinayet, sadece bir ölüm değil; bir semtin güven krizini tetikledi. Yerel muhtar, toplantı çağrısı yaptı; "Güvenlik kameralarını çoğaltalım" önerileri havada uçuştu.

Günler geçtikçe, soruşturma derinleşiyor. En son çıkan kişinin izi, trafiğe karışmış; MOBESE kameraları taranıyor, telefon sinyalleri izleniyor. Belki bir havalimanı görüntüsü, belki bir otobüs durağı... Polis, her ihtimali değerlendiriyor. Adli Tıp'tan ilk raporlar sızıyor: Ölüm, darbe sonucu olabilir; ama kesinleşmek için beklemek lazım. Bu arada, villa mühürlendi; o mermer zemin, tozlanmayı bekliyor. Temizlikçi, işine ara verdi; travma uzmanları devrede. Eyüpsultan, bu olayın gölgesinde yaşıyor; her villanın ışığı, bir şüphe uyandırıyor artık.

Bu hikaye, sadece bir cinayetin özeti değil; günlük hayatın kırılganlığını anlatıyor. İstanbul'un kalabalığında, bir villa bile ölümcül sırlar saklayabilir. En son çıkan o kişi, yakalanacak mı? Kimliksiz ceset, ailesine mi ulaşacak? Sorular çoğalıyor, cevaplar gecikiyor. Ama adalet, yavaş da olsa ilerliyor; polis, her kareyi, her ipucunu takip ediyor. Eyüpsultan'ın sokakları, bir romanın sayfaları gibi; her köşe, yeni bir sürpriz vaat ediyor. Ve biz, bu gerilim dolu bekleyişte, nefesimizi tutmuşuz – çünkü bu cinayet, son olmayabilir. Hazır olun; sırlar, bir bir dökülecek.