Avrupa'nın enerji haritası, kış aylarının yaklaşmasıyla birlikte yeniden şekilleniyor ve bu değişimin merkezinde Türkiye'nin stratejik rolü yer alıyor. Macaristan Başbakanı Viktor Orban'ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile gerçekleştirdiği İstanbul zirvesi, sadece ikili ilişkileri değil, kıtanın gaz tedarik zincirini de kökten etkileyen bir anlaşmayla sonuçlandı. Orban'ın doğrudan açıkladığı üzere, Türkiye Rus gazının Macaristan'a kesintisiz akışını garanti altına aldı; bu, TürkAkım boru hattı üzerinden yıllık 7,5 milyar metreküp doğal gazın güvenilirliğini teyit eden bir adım. Bu gelişme, Avrupa Birliği'nin (AB) Rusya'dan gaz ithalatını 2027'ye kadar tamamen durdurma kararına rağmen, Macaristan'ın Moskova'ya bağlılığını sürdürdüğünü gösteriyor. Zirve sırasında imzalanan 16 anlaşma, savunma sanayinden ekonomiye kadar geniş bir yelpazeyi kapsarken, ticaret hacmi hedefi 6 milyardan 10 milyara çıkarıldı. Peki, bu garanti nasıl bir kış enerjisi stratejisinin parçası? AB'nin LNG ve boru hattı ithalatlarını sıfırlama planı, Macaristan'ı nasıl bir ikileme sokuyor? Bu makalede, zirvenin tüm detaylarını, arka planı ve küresel yansımalarını adım adım ele alarak, Avrupa'nın enerji geleceğinin anahtarlarını açığa çıkaracağız. Bu anlaşma, sadece gaz akışı değil; jeopolitik dengelerin yeniden yazılması anlamına geliyor ve Türkiye'yi vazgeçilmez bir köprü konumuna yükseltiyor.
İstanbul'daki Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin 7'nci toplantısı, Dolmabahçe Sarayı'nda gerçekleşen bir diplomatik şölen olarak tarihe geçti. Erdoğan ve Orban, eğitim, savunma sanayi, teknoloji, havacılık ve ekonomi gibi kritik alanlarda kapsamlı bir iş birliği mutabakatı imzaladı. Toplantı sonrası düzenlenen ortak basın toplantısında Erdoğan, iki ülke arasındaki bağların gücünü vurgulayarak, mevcut ticaret hacminin hızla büyüdüğünü belirtti. Ticaret potansiyelinin farkında olduklarını ifade eden Erdoğan, "Sayın Orban'la belirlediğimiz 6 milyar dolar ticaret hacmi hedefimize ulaşmak üzereyiz. Aramızdaki güçlü ticaret potansiyeli dikkate alınarak hacim hedefimizi 10 milyar dolar olarak güncellemeyi görüştük. Mevcut ekonomi ve ticaret mekanizmalarının en verimli şekilde işletilmesinde mutabık kaldık" şeklinde konuştu. Bu güncelleme, sadece ekonomik bir hedef değil; pandemi sonrası toparlanma ve küresel tedarik zinciri krizlerinde iki ülkenin birbirine destek olma iradesini simgeliyor. Savunma sanayi alanında ise, Avrupa'daki değişen güvenlik dinamikleri –Ukrayna savaşı ve NATO'nun genişlemesi gibi– ön planda tutuldu. Erdoğan, "Avrupa'da değişen güvenlik koşulları dikkate alındığında savunma sanayi işbirliğimizi daha da ileri seviyelere taşıyacak ortak üretimi de öngören projeleri değerlendiriyoruz" diyerek, ortak üretim modellerini işaret etti. Bu projeler, drone teknolojilerinden zırhlı araçlara kadar uzanabilir ve Macaristan'ın NATO içindeki konumunu güçlendirebilir. Zirve, iki liderin kişisel uyumunu da yansıttı; Orban, Erdoğan'ı "stratejik ortak" olarak nitelendirerek, Türkiye'nin Avrupa Birliği adaylık sürecinde Macaristan'ın desteğini yineledi. Ancak, asıl dikkat çeken unsur, enerji gündemiydi: Rus gazının garantisi, zirvenin en somut çıktısı olarak öne çıktı.
Orban'ın basın toplantısındaki açıklaması, enerji bağımlılığının Avrupa'daki kırılganlığını bir kez daha gözler önüne serdi. Macaristan Başbakanı, Erdoğan'a dönerek, "Gazın bu güzergahtan taşınması konusunda Sayın Cumhurbaşkanıyla anlaştım. Bize bunu garanti ettiği için Sayın Cumhurbaşkanına bu vesileyle tekrar teşekkür ediyorum" dedi. Bu garanti, TürkAkım boru hattı üzerinden Macaristan'a ulaşan Rus gazının kış ve gelecek yıl için kesintisiz akışını kapsıyor. Orban, bu yılki ithalat rakamlarını paylaşarak, "Macaristan bu yıl TürkAkım boru hattı üzerinden 7,5 milyar metreküp gaz aldı" bilgisini verdi. Bu rakam, Macaristan'ın toplam gaz ihtiyacının önemli bir kısmını oluşturuyor ve ülke ekonomisinin belkemiğini temsil ediyor. TürkAkım, Karadeniz altından geçen ve Türkiye'yi transit ülke yapan stratejik bir hat; Rusya'nın Gazprom şirketi tarafından işletiliyor ve Bulgaristan üzerinden Avrupa'ya uzanıyor. Orban'ın bu garantiyi alması, ABD'nin son dönemde uyguladığı yaptırımlara rağmen Macaristan'ın Rusya'yla ilişkilerini koruma çabasının bir uzantısı. Hatırlanacağı üzere, ABD, Kasım ayı sonunda Orban'ın Washington ziyaretinden sonra Budapeşte'ye Rus petrolü ve gazı kullanımı için bir yıllık muafiyet tanıdı. Bu muafiyet, Macaristan'ı AB'nin genel yaptırımlarından kısmen muaf tutuyor ve Orban'ın "enerji güvenliği" odaklı politikalarını meşrulaştırıyor. Orban, bu muafiyetin hemen ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le Moskova'da bir araya geldi; sosyal medya paylaşımında, ziyaretin amacını "Macaristan'ın kış ve gelecek yıl için enerji arzını güvence altına almak" olarak tanımladı. Bu görüşme, Batı medyasında eleştirilere yol açsa da, Orban için pragmatik bir adım olarak değerlendiriliyor. Türkiye'nin bu garantiyi vermesi, Erdoğan'ın "enerji diplomasisi"nin bir zaferi: Ülke, hem Rusya'yla hem de Avrupa'yla dengeli ilişkiler yürüterek, transit ülke avantajını maksimize ediyor.
Macaristan'ın Rusya'yla uzun vadeli enerji bağları, bu anlaşmanın arka planını anlamak için kritik. 2021 yılında imzalanan 15 yıllık anlaşma kapsamında, Macaristan Gazprom'dan yıllık 4,5 milyar metreküp gaz almayı taahhüt etti. Ancak, Ukrayna savaşı sonrası tedarik rotaları değişti ve geçen yıl bu miktar artırıldı; TürkAkım üzerinden yaklaşık 7,5 milyar metreküp ithal edildi. Bu artış, Macaristan'ın Ukrayna üzerinden geçen eski Sovyet hatlarının savaş nedeniyle kesintiye uğramasından kaynaklanıyor. Orban hükümeti, enerji fiyatlarının Avrupa genelinde fırladığı dönemde, Rus gazına bağımlılığı azaltmak yerine çeşitlendirme stratejisi izliyor. TürkAkım, bu stratejinin kilit unsuru: Hat, 2019'da tam kapasiteye ulaştı ve yıllık 31,5 milyar metreküp kapasiteye sahip. Macaristan, gazın %80'ini bu hat üzerinden alıyor; kalan kısım ise Azerbaycan ve Norveç'ten geliyor. Orban'ın Erdoğan'la anlaşması, olası kış kesintilerine karşı bir sigorta poliçesi niteliğinde. Uzmanlar, bu garantinin Macaristan ekonomisine 2026'da milyarlarca euro tasarruf sağlayabileceğini öngörüyor; çünkü alternatif LNG ithalatı, spot piyasada iki kat pahalı. Ancak, bu bağımlılık AB içinde tartışma yaratıyor: Macaristan, AB'nin Rusya yaptırımlarına veto koyarak, gaz akışını koruyor. Orban, bunu "ulusal çıkar" olarak savunurken, Brüksel'den "Rusya'nın elini güçlendiriyorsun" eleştirileri geliyor. Türkiye açısından ise, bu anlaşma ekonomik getirileri artırıyor: Transit ücretleri yıllık yüz milyonlarca doları buluyor ve Erdoğan, "enerji merkezi" vizyonunu pekiştiriyor. TürkAkım'ın genişletilmesi tartışmaları da gündemde; belki de yeni hatlar, Balkanlar'a uzanacak.
Avrupa Birliği'nin Rus gazı yasağı, Orban'ın hamlesini daha da anlamlı kılıyor. AB, geçen hafta tarihi bir kararla, Rusya'dan doğal gaz ithalatını 2027 sonuna kadar tamamen durdurma kararı aldı. Bu uzlaşma, sıvı doğal gaz (LNG) ithalatının 1 Ocak 2027'de, boru hatları üzerinden taşınan gazın ise 1 Ekim 2027 itibarıyla sona ermesini öngörüyor. Uzun vadeli anlaşmalar için son tarih 1 Kasım 2027. Karar, Ukrayna savaşının tetiklediği enerji krizine yanıt olarak alındı; AB, 2022'de Rus gazına bağımlılığını %40'lardan %8'e düşürdü. Ancak, Macaristan gibi ülkeler için bu yasak, kış faturalarını kabartma riski taşıyor. Orban, AB zirvesinde veto tehdidiyle gaz muafiyeti kopardı; şimdi Türkiye garantisiyle, yasağa rağmen akışı sürdürebilecek. Bu durum, AB'nin "enerji birliği" politikasını test ediyor: LNG terminalleri Norveç ve ABD'den gaz getirse de, fiyatlar rekor kırıyor. Macaristan'da enflasyonun %5'e yaklaştığı bir ortamda, Orban'ın Putin ve Erdoğan'la görüşmeleri "hayatta kalma stratejisi" olarak görülüyor. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, yasağı "stratejik bağımsızlık" olarak nitelendirirken, Orban "gerçekçilik" diyor. Türkiye, bu gerilimde denge unsuru: Hem Rus gazını taşırken, hem de AB'ye aday ülke olarak LNG projelerine ev sahipliği yapıyor. TürkAkım'ın rolü, Karadeniz gaz forumlarında tartışılıyor; belki de yeni anlaşmalar, Yunanistan ve Bulgaristan'ı da kapsayacak.
Bu enerji garantisi, savunma ve ekonomik anlaşmalarla bütünleşerek, Türkiye-Macaristan eksenini güçlendiriyor. Zirvede imzalanan 16 protokol, havacılıkta ortak uçak bakım merkezlerinden, teknolojide veri paylaşımına kadar uzanıyor. Erdoğan'ın savunma vurgusu, Macaristan'ın Leopard tankı alımlarını tamamlayıcı nitelikte: Ortak üretim, Türk SİHA'larının Macar ordusuna entegre olmasını hızlandırabilir. Ticaret hacminin 10 milyar dolara çıkarılması ise, otomotiv ve tekstil sektörlerini canlandıracak. Orban, Erdoğan'ı "Avrupa'nın köprüsü" olarak överken, Türkiye'nin AB üyelik sürecinde Macaristan'ın "tam destek" vaadini yineledi. Ancak, enerji boyutu en kritik: Rus gazı akışı, Macaristan'ın sanayi üretimini korurken, Türkiye'ye stratejik leverage sağlıyor. Gelecek yıl için öngörülen 7,5 milyar metreküp, kış kesintilerini önleyecek; ama AB yasağı yürürlüğe girerse, Macaristan alternatif arayışlara girecek. Uzmanlar, bu anlaşmanın "enerji diplomasisinin zaferi" olduğunu söylüyor: Erdoğan, Putin'le ilişkilerini kullanarak, Orban'a can simidi uzattı. Bu, sadece ikili bir anlaşma değil; Avrupa'nın Rusya'yla "soğuk barış" arayışının bir parçası.
Zirvenin yankıları, küresel enerji piyasalarını da sarsıyor. Brent petrolün varil fiyatı 80 dolar civarında seyrederken, gaz spot fiyatları kış öncesi yükseliyor. TürkAkım'ın garantisi, Balkanlar'daki gaz fiyatlarını stabilize edebilir; Sırbistan ve Bulgaristan gibi ülkeler de dolaylı fayda görecek. Orban'ın ABD muafiyeti, Washington'un "seçici yaptırımlar" politikasını yansıtıyor: Biden yönetimi, Avrupa müttefiklerini tamamen izole etmek istemiyor. Ancak, Trump'ın olası dönüşüyle, bu muafiyetler değişebilir. Türkiye, bu belirsizlikte kazanan taraf: Enerji transitçisi olarak, yıllık 1 milyar dolar gelir elde ediyor. Savunma anlaşmaları ise, NATO'nun doğu kanadını güçlendiriyor; Macaristan'ın Rusya'ya yakınlığı, Erdoğan'ın arabuluculuğuyla dengeleniyor. Ticaret hedefi, 2026'ya kadar %20 büyüme vaat ediyor; otomotiv ihracatı artacak. Bu zirve, "kazan-kazan" modelinin örneği: Orban enerji güvenliğini, Erdoğan ekonomik ve diplomatik etkiyi kazanıyor.
Sonuç olarak, Orban'ın Türkiye garantisi, Avrupa'nın enerji ikilemini somutlaştırıyor. AB'nin 2027 yasağına rağmen, Rus gazı akışı devam edecek; bu, kıtanın "yeşil geçiş" hayallerini zorluyor. Erdoğan-Orban ittifakı, savunma ve ticareti de kapsayarak, yeni bir stratejik blok oluşturuyor. Kış enerjisi krizi kapıdayken, bu anlaşma nefes aldırıyor; ama uzun vadede, AB-Macaristan gerilimi artabilir. Türkiye'nin rolü ise büyüyor: Enerji köprüsü olarak, Avrupa'nın geleceğini şekillendiriyor. Bu gelişme, sadece gaz akışı değil; jeopolitik bir dönüm noktası – izlemeye devam edin, çünkü enerji savaşları yeni başlıyor.