Türkiye ekonomisi, son günlerde ardı ardına gelen şok edici gelişmelerle çalkalanıyor. İş dünyasının devlerinden Ciner Grubu'na yönelik operasyonlar, durdurulamayan enflasyon ve Merkez Bankası'nın tartışmalı faiz kararları, piyasalarda ve kamuoyunda büyük bir belirsizlik ve endişe dalgası yarattı. Ekonomist Atilla Yeşilada'nın Mesele Ekonomi'deki çarpıcı analizleri ve güncel veriler ışığında, Türkiye'yi bekleyen fırtınalı günleri ve bu gelişmelerin perde arkasını mercek altına alıyoruz.
İş Dünyasında Deprem: Ciner Grubu'na Kayyum ve Yakalama Kararı
Türkiye, yakın tarihin en büyük ekonomik operasyonlarından birine sahne oldu. Can Holding'e yönelik başlatılan soruşturmanın genişletilmesiyle, Ciner Şirketler Grubu'nun sahibi Turgay Ciner hakkında yurt dışında olduğu belirtilerek yakalama kararı çıkarıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü soruşturma kapsamında, Ciner'in sahibi olduğu Park Holding ve bağlı şirketlerine, "suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama" şüphesiyle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) kayyum olarak atandı. Bu şok edici gelişme, iş dünyasında adeta bir deprem etkisi yarattı.
Ekonomist Atilla Yeşilada, Mesele Ekonomi programında bu operasyonu, "pasta küçüldükçe kavganın büyümesi" olarak yorumluyor. Yeşilada'ya göre, hükümetin artık dağıtacak rantı kalmadığı için özel sektöre yöneldiğini ve bu durumun, hükümetle iyi geçinen ancak doğrudan yandaş olmayan büyük şirketler için ciddi bir tehdit oluşturduğunu belirtiyor. Yeşilada, "İlk gününden itibaren Erdoğan'ın yanında yer alan o çok dar gruba dahil değilseniz, kıymetli bir şirketiniz varsa her an sizin başınıza da çökebilirler" diyerek durumun ciddiyetine dikkat çekiyor. Turgay Ciner'in, hükümetle yakın ilişkileri olan ancak eleştirel mesafesini koruyan bir isim olması, bu operasyonun hedeflerinin ne kadar genişleyebileceği konusunda endişeleri artırıyor.
Soruşturma kapsamında Ciner Grubu'na bağlı Park Holding, AFC İthalat İhracat Turizm, Zeyfa İthalat İhracat ve Silopi Elektrik Üretim gibi şirketlere kayyum atanırken, Kasımpaşa Spor Kulübü'nün de TMSF yönetimine geçmesi, operasyonun ne kadar geniş kapsamlı olduğunu gözler önüne seriyor. Bu durum, Türkiye'de mülkiyet hakkının geleceği ve yatırım ortamının güvenliği konusunda ciddi soru işaretleri doğuruyor. Yeşilada, bu tür adımların sermayenin yurt dışına kaçışını hızlandıracağı ve yabancı yatırımcıları ürküteceği uyarısında bulunuyor.
TMSF Dev Bir Holding Haline Geldi
Ciner Grubu'na yönelik operasyonla birlikte, TMSF'nin yönettiği şirket sayısı da rekor bir seviyeye ulaştı. Eylül 2024'te 699 olan TMSF'nin kayyum olarak atandığı şirket sayısı, son operasyonlarla birlikte 1.050'yi aştı. Bu rakam, Türkiye'nin en büyük holdingleri olan Koç (81 şirket) ve Sabancı (yaklaşık 30 şirket) gibi devleri bile katbekat geride bırakıyor. Atilla Yeşilada, TMSF'nin bu kadar çok şirketi yönetecek profesyonel bir kadroya sahip olup olmadığını sorgularken, bu durumun milli servetin kaybına yol açabileceği endişesini dile getiriyor. Mahkeme kararı olmadan şirketlerin satılmasının, ileride hukuki sorunlara yol açabileceği ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde Türkiye aleyhine davaların açılabileceği uyarısında bulunuyor.
Enflasyon Ateşi Sönmüyor: 2026 Hedefleri Hayal mi?
Türkiye ekonomisinin bir diğer kanayan yarası ise enflasyon. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, yıllık enflasyon Eylül 2025'te %33,29'a yükselerek beklentileri aştı. Bu durum, hükümetin ve Merkez Bankası'nın enflasyonla mücadeledeki etkinliğini bir kez daha tartışmaya açtı. Atilla Yeşilada, Merkez Bankası'nın enflasyon hedeflerine kimsenin inanmadığını ve 2026 için açıklanan %16'lık hedefin "ulaşılabilir" olmaktan çok uzak olduğunu belirtiyor. Yeşilada'ya göre, ücret ayarlamaları, vergi artışları ve kira kontratları gibi faktörler, 2026'da enflasyonun %25 bandına sıkışmasına neden olacak.
Merkez Bankası'nın son toplantısında politika faizini 250 baz puan indirerek %40,5'e çekmesi de piyasalarda şaşkınlıkla karşılandı. Beklentilerin üzerinde gelen bu faiz indirimi, Merkez Bankası'nın enflasyonla mücadeledeki kararlılığını sorgulatıyor. Yeşilada, bu faiz indiriminin, enflasyonu düşürmek yerine ekonomiyi canlandırma amacına hizmet ettiğini ve bunun da enflasyonla mücadeleye zarar vereceğini savunuyor. Bu durumun, konut ve taşıt gibi sektörlerde yeni bir tüketim dalgası başlatabileceği ve enflasyonu daha da körükleyebileceği endişesi hakim.
Gelecek Ne Getirecek?
Türkiye ekonomisi, bir yandan siyasi ve hukuki belirsizliklerin gölgesinde iş dünyasında yaşanan depremlerle sarsılırken, diğer yandan da kronikleşen enflasyon sorunuyla boğuşuyor. Atilla Yeşilada'nın da belirttiği gibi, yapısal reformlar yapılmadığı, mali disiplin sağlanmadığı ve kurumsal bağımsızlıklar güvence altına alınmadığı sürece, açıklanan hedeflerin kağıt üzerinde kalmaya mahkum olduğu bir gerçek. Önümüzdeki dönemde, Türkiye'yi hem ekonomik hem de siyasi anlamda zorlu bir sürecin beklediği aşikar. Bu fırtınalı denizde, Türkiye ekonomisinin hangi limana sığınacağı ise büyük bir merak konusu.




