ABD ve Rusya’nın, Ukrayna ve Avrupa Birliği’ni tamamen yok sayarak gizlice hazırladığı iddia edilen 28 maddelik bir barış planı, uluslararası diplomasinin gündemine bomba gibi düştü. Ortaya atılan bu şok edici taslağa Kiev ve Brüksel’den sert tepkiler gelirken, Moskova’nın plana daha sıcak baktığı biliniyor. Uzmanlar, Ukrayna’nın elini kolunu bağlayacak ve Rusya’nın lehine işleyecek olan bu metnin, sadece bir “müzakereye başlama metni” olduğunu ve Rusların kendi çıkarları doğrultusunda metni daha da ileriye taşımak isteyeceklerini dile getiriyor.
Planın arka planındaki mesajlar ve çıkış noktası incelendiğinde, kaynağının doğrudan doğruya bir Rus yetkiliye dayandığı belirtiliyor. Rus müzakereci Dimitriv ile birlikte, ismi planın yürütülmesinde geçen Witkof’un da işin içinde olduğu söyleniyor. Ancak Witkof’un neyi ne kadar anladığının dahi belli olmadığı yönündeki şüpheler, planın ciddiyetini gölgeliyor. Planda adı geçen bir diğer önemli isim, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun dahi, kendi özel Twitter hesabından yavaş yavaş kendisini bu süreçten soyutlamaya çalışması, durumun ne kadar karmaşık ve tartışmalı olduğunu gözler önüne seriyor.
Bu 28 maddelik gizli girişimin sadece Dimitriv, Witkof ve Rubio’nun işi olmadığı anlaşılıyor. Gaza’da olduğu gibi, eski ABD Başkanı Trump’ın damadı Kushner de bu süreçte aktif rol almış durumda. Planın sonlarına doğru gelindiğinde, kurulacak bir "Barış Konseyi"nin başkanının da Trump olacağının belirtilmesi, uluslararası arenada şaşkınlık yaratıyor. Analistler, Trump’ın her şeye elinin değmesini istemesi ve “elinin değdiği her şeyde kendi adının olması geliyor” yorumunu yapıyor. Barış yolu da, tüneli de, işi de hep Trump adıyla anılıyor.
Bu planın, Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski tarafından sindirilmesi oldukça zor görünüyor. Öyle ki, geçtiğimiz hafta Zelenski’nin Ankara ziyareti sırasında, normalde Witkof’un da gelmesi beklenirken, gelmemesi üzerine zirve bir anda boşa düşmüş bir atmosfere bürünmüştü. Daha sonra Witkof’un Miami’de Ukraynalı yetkililerle görüştüğü iddiaları ortaya atılmış olsa da, konunun tam olarak anlaşılamadığı belirtiliyor. Öte yandan, Zelenski’nin siyasi pozisyonu da oldukça parlak değil; zira Ukrayna’da patlak veren bir skandal nedeniyle iş ortağının 100 milyon dolarlık bir zimmet olayına karışması, Zelenski’nin elini zayıflatan en büyük etkenlerden biri olarak öne çıkıyor.
Bazı yorumcular planı her ne kadar gerçekçi bulsa da, konuya daha derinlemesine eğilen ve itibar edilen yorumcular, bu girişimin “büyük bir satış operasyonu” olduğu görüşünde birleşiyor. Plan, doğası gereği Rusların çıkarlarına çok fazla hizmet ediyor ve Ukrayna’nın durumu halihazırda zor iken, bu 28 madde Kiev’i daha da köşeye sıkıştırıyor.
Tüm bu yaşananlar ışığında, planın asıl mağdurları ise Avrupalılar olarak görülüyor. Avrupalıların, kendilerinden pek çok şey talep edilecek olmasına rağmen, hazırlanan bu metin hakkında ne yapıldığından tamamen haberlerinin olmaması durumu, verilen birtakım sözlerin havada kaldığına işaret ediyor. Ukrayna’nın eli kolu bağlıyken ve Avrupa gelişmelerden bihaberken, bu planın yalnızca Rus dezenformasyonunun bir ürünü olduğu ve Rusya’nın çok işine geleceği şahsen düşünülüyor.
Nihayetinde, tüm bu karmaşık durumlar ve tarafların güçlü pozisyonları göz önüne alındığında, bu 28 maddelik planın belki sadece geçici bir ateşkese yol açabileceği düşünülüyor. Ancak uzmanlar, hem Ukrayna’nın hem de Rusya’nın bu ateşkese “bir nefes alma fırsatı olarak kullanıp ondan sonra devam etmeye çalışacak” bir ihtimali yabana atılır derecede zayıf görmüyor. Dolayısıyla, planın uzun vadede kalıcı bir barış getirme potansiyeli yerine, çatışmaların sadece kısa bir süre askıya alınma tehlikesini barındırdığı değerlendiriliyor.