Türkiye ekonomisinin nabzının attığı en kritik anlardan birini yaşıyoruz. Merkez Bankası'nın 5 kurul üyesi, 23 Ekim'de toplanacak ve piyasaların haftalar öncesinden tartıştığı faiz kararını verecek. Bu karar sadece politika faizinin seviyesini belirlemekle kalmayacak, aynı zamanda Merkez Bankası'nın kendi sözlerine ne kadar bağlı kaldığını da ortaya koyacak.

Piyasalardaki atmosfer oldukça ilginç bir hal almış durumda. Herkes faiz indirimi bekliyor ama kimse bunun ekonomik olarak doğru bir karar olduğunu söylemiyor. Bu çelişki nereden kaynaklanıyor? Çünkü piyasa katılımcılarının çoğu, siyasi baskının Merkez Bankası'nı faizi yüzde 40'ın altına çekmeye zorlayacağını düşünüyor. Enflasyon verileri ve beklentiler tam tersi bir politikayı işaret etse bile, faiz indirimi gelecek varsayımı hakimlik kurmuş.

Eylül ayında yaşanan 2.5 puanlık faiz indirimi öncesinde de benzer tartışmalar vardı. O dönemde enflasyon verilerine bakıldığında daha düşük oranlı bir indirimin gelebileceği konuşuluyordu. Ancak Merkez Bankası 2.5 puanlık bir indirime giderek bir yandan önceki 3 puanlık indirimi küçülttüğünü göstermeye çalıştı, bir yandan da indirimi yüksek tuttu. Ne oldu peki? Eylül kararının ardından gelen enflasyon rakamları ve beklenti anketleri, o indirimin aslında çok yüksek olduğunu gözler önüne serdi.

Şu anda elimizdeki veriler çok net bir tablo çiziyor. Enflasyon beklentileri yükselişte, çekirdek enflasyon göstergeleri hala yüksek seviyelerde ve artık faiz indirimlerinin duraklaması gerektiği ortada. Aksi takdirde Merkez Bankası'nın belirlediği enflasyon hedeflerine güven tam anlamıyla sarsılacak. Herkes bu gerçeği görüyor ama yine de faiz indirimi beklentisi zirvede.

Piyasalarda bir başka çelişki daha var. İktidarin istediği ve reel sektörün durumunu düzeltmeye yetmeyecek kadar küçük bir indirimin geleceğini tahmin edenler bile, bu indirimin gerçekleşeceğinden neredeyse emin. Bu durum, ekonomi politikalarının rasyonel temellere değil, politik tercihlere göre şekilleneceği endişesini besliyor.

2.5 puanlık yeni bir indirim beklentisi son günlerde iyice zayıfladı. Bunun yerine piyasalarda farklı senaryolar konuşulmaya başlandı. Bir süre önce 1.5 puanlık bir indirimin geleceği ve politika faizinin yüzde 39'a ineceği tahminleri güç kazanmıştı. Ancak son saatlerde bu tahminler de değişmeye başladı.

Uluslararası finans devi JP Morgan, konuya dair yeni bir analiz yayınladı ve tahminlerini güncelledi. Bankanın son değerlendirmesine göre, ekim ayında yapılacak faiz indirimi 1 puan olacak. JP Morgan ayrıca aralık ayında da 1 puanlık bir indirim daha beklediğini belirterek, yıl sonunda politika faizinin yüzde 38.5 seviyesine gerileyeceğini öngördü.

JP Morgan'ın raporunda dikkat çeken bir diğer nokta, kurumun Merkez Bankası'nın faiz indirimlerini daha da yavaşlatacağı öngörüsü. Banka aynı zamanda 2025 sonu için enflasyon tahminini yüzde 31.5'ten yüzde 32'ye yükseltti. Bu revizyon, enflasyonla mücadelede sıkıntılar yaşanabileceğine işaret ediyor. JP Morgan, hem 2025'te hem de 2026'da enflasyon ve faizlerde yukarı yönlü riskler bulunduğunu vurguladı.

Kurum, 2026 yılı için de bir projeksiyon paylaştı. Buna göre Merkez Bankası gelecek yıl her toplantıda 1'er puanlık indirim yapmaya devam edecek ve 2026 sonunda politika faizi yüzde 30.5 seviyesine inecek. Bu tahmin, aslında çok ciddi bir mesaj içeriyor: Yabancı finans kurumları, Türkiye'nin enflasyonu tek haneye düşürme hedefinden vazgeçtiğini ve yüzde 25 civarında bir enflasyona razı olacağını düşünüyor.

Yabancı banka ve aracı kurumların tahminlerini sık sık değiştirdikleri bilinen bir gerçek. Ama bu sürekli revizeler bile bir gerçeği gizleyemiyor: Piyasaların, Türkiye'nin orta vadeli enflasyon hedeflerine ulaşma konusunda ciddi şüpheleri var. Tahminlerdeki bu kayma, iktidarin enflasyonu tek haneye çekmekten vazgeçip, yüzde 25-30 aralığında bir enflasyonla seçime kadar idare etmeyi tercih edebileceği algısını güçlendiriyor.

Merkez Bankası'nın 23 Ekim'de atacağı adım, bu algıları ya kırabilir ya da pekiştirebilir. Eğer kurul 1 puan bile olsa bir faiz indirimine giderse, piyasaların bu yorumu yapması kaçınılmaz olacak. Çünkü bu karar, yüzde 25-30 aralığında bir enflasyona razı olunduğu ve durumun seçime kadar idare edileceği mesajını verecek.

Hatırlayalım, Merkez Bankası henüz ağustos ayında enflasyon hedeflemesine resmen geçtiğini açıklamış ve hedefe ulaşmak için her türlü kararı almaya hazır olduğunu belirtmişti. Bu açıklama piyasalarda olumlu karşılanmış ve Merkez Bankası'nın bağımsızlığına dair umutlar yeşermişti. Ancak şimdiki tablo ve buna rağmen faiz indirimine gidilmesi durumunda, o açıklamaların ne kadar içi boş olduğu ortaya çıkacak.

2026 için belirlenen yüzde 16'lık enflasyon hedefi var ortada. Eğer mevcut koşullarda faiz indirimine devam edilirse, bu hedefin çöpe atıldığı anlaşılacak. Yüksek ve dalgalı yeni bir enflasyon döneminin temellerinin atıldığı gözler önüne serilecek. Bu sadece ekonomik bir kayıp değil, aynı zamanda güven kaybı anlamına geliyor.

Merkez Bankası'nın Eylül'deki kararından sonra enflasyon rakamları zaten beklentilerin üzerinde geldi. Ekim ayı enflasyon verileri de yüksek seyrediyor. Çekirdek enflasyon göstergeleri ısrar ediyor, beklentiler yukarı kayıyor. Bu ortamda faiz indirimi yapmak, yangına benzin dökmek gibi bir şey. Herkes bunu biliyor ama siyasi iradenin baskısıyla bu kararın gelebileceği düşünülüyor.

Yarınki karar aslında ekonomik bir karar olmaktan çıkmış durumda. Bu karar, Merkez Bankası kurul üyelerinin kendi sözlerine ne kadar bağlı olduklarını, verdikleri taahhütleri yerine getirip getirmeyeceklerini gösterecek. Dolayısıyla 23 Ekim'de oylanacak şey sadece faiz oranı değil, aynı zamanda Merkez Bankası'nın güvenirliği ve itibarı olacak.

Beş kurul üyesi yarın bir araya geldiğinde, önlerinde iki seçenek olacak. Birinci seçenek, enflasyon verilerine ve beklentilere kulak vermek, hedeflere bağlı kalmak ve faiz indirimini duraklatmak. İkinci seçenek ise, siyasi baskılara boyun eğmek ve kısa vadeli rahatlama uğruna orta vadeli hedefleri feda etmek. Hangi yolu seçecekleri, sadece piyasaları değil, Türkiye ekonomisinin önümüzdeki yıllardaki seyrini de belirleyecek.

Piyasalar yarını büyük bir merakla bekliyor. Sadece ekonomistler, yatırımcılar veya finans profesyonelleri değil, vatandaşlar da bu kararın etkilerini yakından hissedecek. Çünkü faiz kararları eninde sonunda enflasyona, enflasyon da alım gücüne yansıyor. Merkez Bankası'nın atacağı adım, milyonlarca insanın günlük yaşamını, tasarruflarını, gelecek planlarını doğrudan etkiliyor.

Avustralya Faiz Sabit, Japon Yeni Rekor Düşük
Avustralya Faiz Sabit, Japon Yeni Rekor Düşük
İçeriği Görüntüle

Sonuç olarak 23 Ekim 2025, Türkiye ekonomi tarihi açısından önemli bir tarih olarak anılabilir. Bu gün, Merkez Bankası'nın bağımsızlığının, enflasyon hedeflemesinin ve kurumsal itibarın gerçek bir sınavı olacak. Kurul üyeleri sadece faiz oranını değil, kendi geleceklerini ve Merkez Bankası'nın uzun vadeli güvenilirliğini de oylamış olacaklar. Yarın sabah beklenen karar, ekonominin kaderini uzun süre etkileyecek bir dönüm noktası olma potansiyeli taşıyor.