Gerçek Gündem Haberleri

Suriye'deki Anlaşmazlıklar Türkiye'yi Nasıl Etkiliyor?

Komşu ülkedeki askeri ve diplomatik gerilimler, Ankara'nın sınır güvenliğini doğrudan tehdit ediyor. Entegrasyon baskıları ve uluslararası müdahaleler, barış arayışını karmaşıklaştırıyor. Bu dinamikler, bölgesel istikrarı nasıl dönüştürecek?

Suriye'nin kuzeyindeki gelişmeler, yıllardır Türkiye'nin ajandasını meşgul ediyor. Sınır ötesi hareketlilik, hem mülteci akınlarını hem de güvenlik risklerini artırırken, diplomatik çabalar da hız kazanıyor. Bu süreçte, Ankara'nın tutumu, hem müttefiklerle hem de rakiplerle ilişkileri dengeleme sanatı olarak öne çıkıyor. Peki, son anlaşma tıkanıklıkları ne anlama geliyor ve Türkiye'nin rolü nasıl şekilleniyor?

Suriye Demokratik Güçleri (SDF) ile Heyet Tahrir el-Şam (HTS) arasındaki Mart ayındaki anlaşma görüşmeleri, üç aydır durma noktasında. Bu tıkanıklık, askeri hareketliliği tetiklemiş durumda; Ankara'nın Kürt unsurların entegrasyonu konusundaki baskısı, karşı taraftan dirençle karşılaşıyor. ABD ve İsrail'in entegrasyona karşı çıktığı, aksine Kürt devletinin kurulmasını önceliklendirdiği iddiaları, tabloyu daha da karanlık kılıyor. Türkiye ve Suriye'nin mevcut gücü, bu tür bir savaşı ilan etmeye yetmiyor; Kuzey Irak'taki gibi net kırmızı çizgiler çizmek imkansızlaşıyor.

Erdoğan'ın ABD ilişkilerini germek istememesi, stratejik bir zorunluluk olarak görülüyor. Bu noktada, Öcalan'a yüklenen "Suriye'yi çöz" misyonu devreye giriyor: SDF'nin Suriye ordusuna tam entegrasyonu ve unified bir Suriye yapısı hedefleniyor. Ancak pratikte bu, teknik engellerle dolu. SDF'nin ayrı bir ordu, polis teşkilatı, kurumlar ve hatta hazine sistemi var; Kürt yönetimi kendi vergilerini topluyor ve bağımsız bir ekonomi işletiyor. Bu yapıların bir anda eritilmesi, lojistik ve siyasi olarak neredeyse imkansız.

Eğer Suriye'de federal bir bölge modeli kabul edilirse –Irak örneğindeki gibi– süreç dramatik bir şekilde hızlanabilir. PKK'nın dağlardaki varlığının anlamı kalmaz, tartışma sadece tutuklulara iner. Suriye sorunu çözülürse, kalan meseleler hızla hallolur; ancak şu anki tıkanıklık, her iki tarafı da beklemeye itiyor. PKK'nın tehditkar açıklamaları, Türkiye'yi rahatsız ediyor ve Erdoğan'ın sert üslubunu tetikliyor. Her iki taraf da Suriye'deki gelişmeleri beklerken, bu bekleyiş uzadıkça gerilim artıyor.

Ankara'nın entegrasyon baskısı, HTS'nin Colani yönetimindeki yapısıyla sınırlı kalmıyor; daha geniş bir diplomatik ağ gerektiriyor. ABD'nin YPG'ye müdahale edememesi, entegrasyonun Büyük Orta Doğu Projesi'yle çeliştiği tezini güçlendiriyor. Türkiye'nin tek başına adım atamaması, ittifak dengelerini bozabilir; bu da çok taraflı müzakereleri zorunlu kılıyor. Uzmanlara göre, bu tıkanıklık aşıldığında, sadece Suriye değil, tüm bölge için yeni bir sayfa açılabilir. Öte yandan, askeri hareketlilik artarsa, mülteci ve güvenlik sorunları Türkiye'yi daha da zorlayabilir.

Bu gelişmeler, Türkiye'nin dış politika yelpazesini genişletiyor. Sınır güvenliği için atılan adımlar, ekonomik ve insani boyutları da içeriyor. Kamuoyunda en çok merak edilen, bu tıkanıklığın ne kadar süreceği ve Ankara'nın alternatif senaryoları. Diplomatik kanallar açık tutulurken, her an yeni bir hamle gelebilir; bu da izleyicileri ekranlara kilitleyen bir belirsizlik yaratıyor.