Suriye'deki siyasi geçiş süreci, ülkeyi yeniden şekillendirmeye devam ederken, kuzeydoğu bölgelerindeki özerk yapılarla merkezi yönetim arasındaki ilişkiler kritik bir sınavdan geçiyor. Uzun yıllardır süren iç savaşın ardından imzalanan anlaşmalar, barış ve istikrar umutlarını artırırken, uygulama aşamasındaki zorluklar yeni soru işaretleri doğuruyor.
Mart ayında imzalanan sekiz maddelik mutabakat, kuzeydoğu bölgelerdeki sivil ve askeri yapıların yıl sonuna kadar merkezi yönetime entegrasyonunu öngörüyordu. Bu anlaşma, özerk yönetimlerin feshini ve Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) devlet kurumlarına dahil edilmesini hedefliyordu. Ancak süreçte yaşanan tıkanıklıklar, taraflar arasında karşılıklı suçlamalara yol açtı.
Halep'te yaşanan son olaylar, gerilimin sahaya yansıdığını gösterdi. Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerinde çıkan çatışmalarda 3 kişi hayatını kaybetti, 12 kişi yaralandı. Çatışmalar, dört aydır devam eden kuşatma ve kışkırtıcı eylemlerin bir sonucu olarak değerlendiriliyor. Halep Valisi, vatandaşlara evlerinden çıkmamaları uyarısında bulundu.
Arabulucuların çabalarıyla ateşkes sağlandı. Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı'nın SDG'ye ait ateş kaynaklarını etkisiz hale getirdikten sonra saldırıları durdurduğunu açıkladı. Bakanlık, ordunun yalnızca yerleşim alanlarını hedef alan ateşe karşılık verdiğini ve kontrol hatlarını değiştirmeye çalışmadığını vurguladı.
Şam yönetimi, anlaşmanın yıl sonuna kadar uygulanmasında ısrarcı olurken, Kürt tarafı bu sürenin genel bir yol haritası olduğunu savunuyor. YPG Genel Komutanı, mahallelerin kuşatma altında olduğunu ve eylemlerin silahlı çatışmaya çekme amacı taşıdığını belirterek, güçlerinin meşru savunma hakkını kullandığını ifade etti. Ateşkesi sürdüreceklerini ancak tehditlere karşılık vereceklerini ekledi.
Diplomatik hareketlilik de yoğunlaştı. Dışişleri ve Savunma Bakanları, Moskova'da Rus yetkililerle ortak çıkarlar üzerine görüşmeler yaptı. Kaynaklar, SDG'nin anlaşmaya uymaması durumunda askeri güç kullanımına hazır olunduğu mesajının iletildiğini belirtti.
Daha önce Şam'da gerçekleşen görüşmelerde, SDG entegrasyon süreci ve bölgesel durum ele alındı. Bu temaslar, uluslararası aktörlerin sürece dahil olduğunu gösteriyor.
Anlaşmanın uygulanmasındaki engeller, birbirini sabote etmekle suçlayan tarafların tutumlarından kaynaklanıyor. Kuşatma altındaki mahallelerdeki gerginlik, ateşkelerin ihlal edildiği iddialarını beraberinde getiriyor.
Gerilim, yalnızca iç dinamiklerle sınırlı kalmıyor. Bölgesel güvenlik kaygıları, sınır ötesi tehdit algıları ve uluslararası arabuluculuk çabaları, sürecin karmaşıklığını artırıyor.
Yıl sonu yaklaşırken, entegrasyonun somut adımlarla ilerlemesi için yoğun çaba sarf ediliyor. Ön anlaşmalar, bazı birimlerin orduya dahil edilmesi yönünde işaretler verse de, detaylar üzerindeki görüş ayrılıkları devam ediyor.
Halep'teki çatışmaların sivilleri etkilemesi, insani boyutunu ön plana çıkarıyor. Ateşkesin sağlanması rahatlama getirirken, kalıcı çözüm için diyaloğun önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.
Suriye'nin birliği ve istikrarı açısından kritik olan bu süreç, gelecekteki gelişmeleri doğrudan etkileyecek. Tarafların iradesi ve uluslararası destek, barışçıl bir çözüme kapı aralayabilir.
Bölgedeki güvenlik durumu, komşu ülkeleri de yakından ilgilendiriyor. Entegrasyonun başarısı, bölgesel dengeleri olumlu yönde değiştirebilir potansiyeli taşıyor.
Sonuç olarak, Suriye'deki bu gerilim, geçiş döneminin en zorlu sınavlarından biri olarak öne çıkıyor. Ateşkeslerin sürdürülebilirliği ve anlaşmanın uygulanması, ülkedeki umutları belirleyecek.