Suriye, uzun yıllardır devam eden karmaşık çatışmaların gölgesinde yeni bir evreye doğru hızla ilerliyor. Bölgedeki aktörlerin karşılıklı hamleleri, uluslararası güçlerin müdahaleleri ve iç dinamikler, herkesi merak içinde bırakan bir tablo çiziyor. Özellikle kuzeydoğu bölgelerdeki oluşumlar ve merkezi yönetim arasındaki ilişkiler, önümüzdeki günlerin en kritik konuları arasında yer alıyor.
Bu süreçte, Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) geleceği yoğun tartışmalara konu oluyor. Mart ayında imzalanan anlaşma kapsamında entegrasyon süreci için belirlenen süre dolmak üzereyken, taraflar arasında yeni görüşmelerin başladığı konuşuluyor. Şam yönetiminin SDG'ye gönderdiği yazılı taslak metin, önceki bireysel katılım taleplerinden farklı olarak üç tümen şeklinde bir yapı öngörüyor. Bu taslak, Ekim ayında ABD arabuluculuğunda duyurulan anlaşmaya benzer şekilde, üç tümen ve ek tugaylar şeklinde bir entegrasyonu işaret ediyor.
SDG komutanları ve önde gelen isimler, bu gelişmeleri olumlu değerlendirirken, tümenlerin Savunma Bakanlığı'na, iç güvenlik birimlerinin ise İçişleri Bakanlığı'na bağlanacağını belirtiyor. Ayrıca, İçişleri Bakan Yardımcısı'nın özerk yönetim kökenli olması ve Suriye Genelkurmay Başkanı'nın Kürt kökenli bir isimden seçilmesi gibi öneriler masada. SDG tarafı, Savunma, İçişleri ve Genelkurmay pozisyonları için yetmişin üzerinde isim listesi sundu. Bu adımlar, ABD, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerin merkeziyetçi yapıyı desteklemesiyle paralel ilerliyor.
Ancak süreçte hala birçok belirsizlik var. Komuta yetkisi, sorumluluk alanları, Fırat'ın doğusu bölgelerinin kontrolü, maaş ödemeleri ve bağımsız operasyonlar gibi konular netleşmeyi bekliyor. Yeni yönetimdeki esneklik sinyalleri olsa da, askeri özerklik talepleri merkeziyetçi anlayışla çelişiyor. Petrol, gaz kaynakları, barajlar, eğitim sistemi ve kültürel haklar – özellikle ana dilde eğitim ve Kürtçe'nin resmi statüsü – gibi hassas başlıklar çözülmeden duruyor. Sınır kontrolleri de tartışmanın önemli bir parçası.
Federalizm önerileri, yerel yönetim yasalarının genişletilmesiyle sınırlı tutulmaya çalışılırken, merkezi otoriteyi güçlendirme çabaları ön plana çıkıyor. Palmyra bölgesinde yaşanan IŞİD saldırısı, bu entegrasyon tartışmalarını daha da alevlendirdi. Saldırıda Suriye ve ABD güçleri hedef alınırken, yönetim değişikliği sonrası güvenlik boşlukları sorgulanıyor.
Bölgesel dinamikler de süreci doğrudan etkiliyor. Türkiye, Suriye ve İsrail üçgeninde ABD'nin konumlanması, karmaşık bir çıkmaz yaratıyor. Trump yönetiminin Orta Doğu vizyonu, Suriye, Lübnan ve Gazze'yi ortak bir operasyon alanı olarak görüyor. Ancak İsrail'in agresif adımları, bu planları zorlaştırıyor. Özel elçi aracılığıyla iletilen mesajlarda, Suriye'deki saldırıların durdurulması, güvenlik anlaşmaları için koordinasyon zorunluluğu ve Türkiye'nin dışlanmaması vurgulanıyor.
Hamas konusundaki rolüyle Türkiye'nin katkı sağlaması halinde dengelerde değişiklikler olabileceği konuşuluyor. Önümüzdeki Florida görüşmesi, bu tıkanıklıkların aşılması için kritik görülüyor. Yeni yılda büyük duyurular hedeflenirken, Yahudi lobisinin Kongre'deki etkisi ve yaptırımlar tartışmaları da gündemi meşgul ediyor.
SDG'ye yönelik askeri tehditler artsa da, ABD'nin desteği devam ediyor. Bütçede ayrılan fonlar ve operasyon yasakları, Fırat doğusunda çatışmasız bir ortamı işaret ediyor. Ankara'daki operasyon söylentileri gerçek dışı bulunurken, anlaşmanın uzatıldığı yönünde işaretler var. Eski müttefiklerin eleştirileri ve radikal unsurların tepkileri, yeni yönetimi zor durumda bırakıyor.
Suriye'deki bu keskin viraj, hızlı değişikliklere gebe. Taraflar arasındaki boşluklar kapanırken, petrol kaynaklarından kültürel haklara, komuta zincirinden sınır güvenliğine kadar her detay belirleyici olacak. Bölgesel güçlerin hamleleri, uluslararası arabuluculuk ve iç uzlaşı çabaları, önümüzdeki senaryoları şekillendirecek. Bu dinamik süreç, Orta Doğu'nun geleceğini doğrudan etkileyecek gelişmelere sahne olabilir.
Entegrasyon görüşmelerinin yeniden hız kazanması, taslak metinlerin detayları ve büyük güçlerin kırmızı çizgileri, herkesin dikkatle izlediği unsurlar. Palmyra sonrası sorgulamalar, Caesar Yasası tartışmaları ve bütçe ayrılıkları, dengeleri daha da hassas hale getiriyor. Suriye'nin kuzeydoğusu, merkezi yönetimle nasıl bütünleşecek? Hangi tavizler verilecek, hangi talepler kabul edilecek?
Bu soruların cevapları, sadece Suriye'yi değil, tüm bölgeyi etkileyecek. Heyecan verici gelişmeler kapıda, ve her an yeni bir dönemeç mümkün. Orta Doğu'daki bu satranç tahtası, stratejik hamlelerle dolu bir oyuna dönüşmüş durumda. İzlemeye değer bir süreç, çünkü sonuçlar uzun vadeli barıştan yeni çatışmalara kadar geniş bir yelpazede olabilir.
SDG'nin üç tümenli yapıya dönüşümü, özerklik taleplerinin sınırları ve uluslararası garantiler, sürecin anahtarları. Şam'ın esnekliği, ABD'nin arabuluculuğu ve diğer aktörlerin baskıları arasında denge aranırken, kültürel ve ekonomik haklar da masada kalmaya devam ediyor. Suriye, bu virajı nasıl dönecek? Gelecek günler, tüm bu sorulara yanıt verecek gibi görünüyor.