Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik destek tabanında yaşanan beklenmedik değişim, siyasi kulisleri ve Ankara'daki güç odaklarını derinden sarsıyor. 15 Kasım 2025 tarihinde Sözcü Gazetesi'nin okuyucularıyla buluşturduğu haberde yer alan Sonar Araştırma Şirketi'nin son anket verileri, AK Parti seçmeni içinde bile ciddi bir hoşnutsuzluk olduğunu ortaya koyuyor. Bu durum, 2025 yılındaki siyasi dengeleri yeniden şekillendirebilecek güçte bir sinyal olarak değerlendiriliyor.
Anket çalışmasının detaylarına yakından bakıldığında, araştırmanın 3.200 kişilik bir örneklem grubu üzerinde gerçekleştirildiği ve Türkiye genelindeki 12 büyükşehirde yüz yüze görüşme tekniği ile uygulandığı belirtiliyor. Katılımcıların demografik dağılımı incelendiğinde, farklı yaş grupları, eğitim seviyeleri ve sosyoekonomik statülerden temsilcilerin dengeli bir şekilde yer aldığı görülüyor. Bu metodolojik titizlik, anketin güvenilirliğini artıran temel unsurlar arasında öne çıkıyor. Veri toplama sürecinin 8 ile 12 Kasım 2025 tarihleri arasında tamamlandığı ifade edilirken, katılımcıların yüzde 42'sinin kadın, yüzde 58'inin erkeklerden oluştuğu bilgisi de paylaşılıyor.
Sonuçlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mevcut politikalarına yönelik olarak kendi seçmen tabanında dahi ciddi bir sorgulama ortamı bulunduğunu gösteriyor. Ankete katılan AK Parti tercihini belirten seçmenlerin yüzde 34'ünün, son dönemdeki ekonomik kararları ve enflasyonla mücadele stratejisini "yetersiz" olarak değerlendirdiği ortaya çıkıyor. Bu oranın, 2023 genel seçimlerindeki benzer anketlere göre neredeyse üç katına çıkmış olması, parti yönetimi için alarm zillerinin çalmaya başladığının açık bir işareti olarak yorumlanıyor.
Özellikle ekonomik gündeme odaklanan sorularda elde edilen cevaplar, seçmenin sabrının sınandığını ortaya koyuyor. Katılımcıların yüzde 41'i "alım gücünüz son bir yılda ne kadar değişti" sorusuna "ciddi oranda düştü" yanıtını verirken, bu grubun içindeki AK Parti seçmeninin oranı yüzde 28 olarak kaydediliyor. Bu durum, partisine sadık kalmaya devam eden ancak ekonomik şartlardan dolayı hükümete eleştirel bakan önemli bir kitle olduğunu gösteriyor. Sosyal hayatı etkileyen zamlar ve enflasyonist baskı, siyasi sadakati zorlayan temel faktörler arasında sıralanıyor.
Ankette dikkat çeken bir diğer husus ise genç seçmen grubunun eğilimleriyle ilgili. 18 ile 30 yaş arasındaki katılımcılar arasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son dönem açıklamalarını "ikna edici bulmayan"ların oranı yüzde 67'ye ulaşıyor. Bu yaş grubu içerisinde daha önce AK Parti'ye oy verdiğini belirtenlerin yüzde 19'unun ise "bir dahaki seçimde kararsızım" diyerek siyasi tercihini netleştirmediği göze çarpıyor. Genç kuşağın ekonomik gelecek kaygısı ve istihdam beklentileri, geleneksel siyasi kimliklerden öte pragmatik bir değerlendirme sürecine girdiğini ortaya koyuyor.
Cumhur İttifakı'nın diğer bileşeni MHP seçmeni arasında da benzer bir eğilim gözlemleniyor. Anket verilerine göre, MHP tercihini belirten katılımcıların yüzde 23'ü, "Cumhurbaşkanı'nın son dönemdeki açıklamalarının MHP tabanında olduğu kadar kendi seçmeninde de karşılık bulmadığını" düşünüyor. Bu oran, ittifakın iç dinamikleri açısından dikkatle izlenmesi gereken bir gelişme olarak kaydediliyor. Ülkücü camianın ekonomik sıkıntılardan duyduğu rahatsızlığın, siyasi tercihlerde sabit kalmayacağına dair güçlü bir sinyal olduğu yorumları yapılıyor.
Kadın seçmenler arasında yapılan değerlendirmede ise pazara yönelik fiyat artışları ve günlük hayatın pratik zorlukları öne çıkıyor. Kadın katılımcıların yüzde 45'i "hane bütçesini yönetmede zorluk çektiğini" belirtirken, bu grubun içindeki AK Parti seçmeninin oranının yüzde 31 olduğu tespit ediliyor. Kadın seçmenin siyasi tercihlerini belirleme konusundaki kararlılığını koruduğu ancak taleplerinin karşılanmaması durumunda tercih değiştirme olasılığının yükseldiği analiz ediliyor.
Marmara ve Ege bölgelerinden gelen veriler ise özellikle dikkat çekici. Bu bölgelerde yaşayan ve geçmişte AK Parti'ye destek verdiğini belirten katılımcıların yüzde 38'i, "yerel yönetimlerle merkezi hükümet arasındaki uyumsuzluğun" kendilerini rahatsız ettiğini belirtiyor. Büyükşehir belediyelerinin CHP'li olduğu bu bölgelerde, merkezi hükümetin politikalarının yerel dinamiklerle çatışması, seçmen nezdinde olumsuz bir karşılık buluyor.
Ankette "Türkiye'nin en önemli sorunu nedir" sorusuna verilen cevaplar da dikkate değer. Katılımcıların yüzde 58'i "ekonomik sorunlar" derken, bu grubun içindeki AK Parti seçmeninin oranı yüzde 41 olarak gerçekleşiyor. "Terör" ve "güvenlik" konularının ekonomik sorunların gerisinde kalması, seçmenin gündemindeki değişimi gösteriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın güvenlik vurgusuna rağmen seçmenin önceliğinin ekonomi olduğu net bir şekilde ortaya çıkıyor.
Seçmenin kararsızlar ile ilgili tutumu da araştırma kapsamında değerlendiriliyor. "Kararsızım" diyen katılımcıların yüzde 21'inin, geçmişte AK Parti'ye oy verdiğini belirtmesi dikkat çekici. Bu grubun, "ekonomik koşullar düzelmezse tercihini değiştirebileceği" yönündeki açıklamaları, muhalefetin hedef kitlesi olarak görülüyor. Kararsız seçmenin ne kadarının sandığa gideceği ve tercihini ne yönde kullanacağı, 2025 seçimlerinin belirleyici unsurlarından biri olacak gibi duruyor.
Anketin en çarpıcı bulgularından biri, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Cumhur İttifakı'na yakınlık düzeyi" sorusuna verilen cevaplar. Katılımcıların yüzde 47'si ittifakı "yeterince güçlü bulmadığını" ifade ederken, bu grubun içindeki kendi seçmeninin oranı yüzde 19'da kalmıyor. İttifakın iç dinamiklerinin ve seçmen tabanındaki karşılığının yeniden gözden geçirilmesi gerektiği yorumları yapılıyor.
Araştırma, seçmenin "lider tercihleri" konusundaki eğilimlerini de ortaya koyuyor. "Cumhurbaşkanı adayı olarak farklı bir isim görmek ister misiniz" sorusuna, AK Parti seçmeni arasında yüzde 12'si "evet" yanıtı veriyor. Bu oran, partinin kuruluşundan bu yana liderine bağlı profil çizen seçmeninin dahi farklı bir arayış içinde olduğunu gösteriyor. İsim belirtmekten kaçınan bu katılımcıların, "tecrübe ve değişim" arasında sıkıştığı gözleniyor.
Anketin "güven" konusundaki soruları da dikkat çekici sonuçlar doğuruyor. Katılımcıların yüzde 39'u "Cumhurbaşkanı'nın ekonomi ekibine güvenim tam" ifadesine katılmadığını belirtirken, bu grubun içindeki kendi seçmeninin oranı yüzde 15 olarak ölçülüyor. Ekonomi yönetimine duyulan güvenin sarsılmış olması, siyasi desteğin de temel taşlarından birinin yerinden oynadığı anlamına geliyor.
Seçmenin "yönetim tarzı" ile ilgili değerlendirmeleri de araştırmaya konu oluyor. "Karar alma sürecinde daha çok uzman görüşü alınmalı" diyen katılımcıların yüzde 71'i, bu konuda adeta bir fikir birliği oluşturuyor. Bu oranın kendi seçmeni arasında yüzde 58'e ulaşması, tek adam yönetiminin tartışılmaya başlandığını gösteriyor. Seçmenin, hızlı karar alma yerine daha katılımcı ve istişareye dayalı bir yönetim modeli talep ettiği anlaşılıyor.
Medyanın etkisi ve seçmenin bilgilenme kaynakları konusundaki sorularda da ilginç eğilimler gözlemleniyor. Katılımcıların yüzde 33'ü "siyasi kararlarımı sosyal medyadan alıyorum" derken, bu grubun içindeki AK Parti seçmeni yüzde 21 oranında. Geleneksel medyadan uzaklaşma eğilimi, parti iletişim stratejilerinin de yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini işaret ediyor.
Anket, seçmenin "başkanlık sistemi"nden memnuniyetini de ölçüyor. "Mevcut sistemin işlediğini düşünüyor musunuz" sorusuna, katılımcıların yüzde 44'ü "hayır" yanıtı verirken, bu oranın kendi seçmeni arasında yüzde 18 olduğu görülüyor. Sistemin kendi tabanında dahi sorgulanması, 2025 seçimlerinde bu konunun merkezi bir tartışma konusu olacağını gösteriyor.
Araştırma, "seçim ekonomisi" ve "popülist politikalar"ın seçmen nezdindeki karşılığını da ele alıyor. "Seçim yaklaşırken yapılan harcamaların halka faydası olur mu" sorusuna katılımcıların yüzde 55'i "kısa vadeli çözümler" olarak bakarken, bu grubun içindeki AK Parti seçmeni yüzde 24'te kalıyor. Seçmenin artık vaatler yerine somut ve kalıcı çözümler beklediği anlaşılıyor.
Sonuçlar, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kişisel popülaritesinin" de tartışıldığını gösteriyor. "Liderin kişisel başarısı ile ülkenin durumu arasındaki bağlantı" sorusuna, katılımcıların yüzde 51'i "başarısız" yanıtı verirken, bu oranın kendi seçmeni içinde yüzde 13'e ulaşması dikkat çekiyor. Liderin kişisel karizmasının bile ekonomik gerçekler karşısında yıprandığı görülüyor.
Anketin "yeni kurulan partilere" ilgi düzeyini ölçen soruları da yanıt buluyor. "Yeni siyasi oluşumlara şans verir misiniz" sorusuna, AK Parti seçmeni arasında yüzde 9'luk bir kesim "evet" diyerek dikkatleri çekiyor. Bu oran, partinin asi çekirdek tabanında dahi farklı arayışların olduğunu gösteriyor.
Araştırma, seçmenin "seçime gitme eğilimini" de ortaya koyuyor. "Kesinlikle sandığa gideceğim" diyen katılımcıların yüzde 78'i, bu konuda kararlı olduğunu gösterirken, kendi seçmeni arasında bu oran yüzde 88'e ulaşıyor. Katılım oranının yüksek olması beklenirken, kararsızların son dakika tercihlerinin belirleyici olacağı tahmin ediliyor.
Sonar Araştırma Şirketi'nin 15 Kasım 2025 tarihinde açıkladığı bu anket, siyaset bilimciler ve analistler tarafından "seçime giden yolda en önemli kilometre taşı" olarak değerlendiriliyor. Verilerin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendi destekçileri nezdinde dahi ciddi bir güven kaybı yaşandığını göstermesi, muhalefetin iştahını kabartırken, iktidar kanadında ise "acil eylem planları" hazırlığına yol açıyor. Özellikle ekonomiye yönelik somut adımların atılması gerektiği konusunda hem muhalefet hem de iktidar kanadında hemfikir olunması dikkat çekici.
Anketin "kamuoyuna yansıması" da tartışılmaya devam ediyor. Sosyal medyada günlerce TT listesinde kalan "Erdoğan'a şok" etiketi, milyonlarca paylaşıma konu olurken, iktidar kanadından konuya ilişkin henüz resmi bir açıklama gelmemesi dikkatleri çekiyor. Ancak kulislerde, "anketin manipülatif olduğu" ve "gerçek seçmenin sandıkta ne yapacağının belli olmadığı" yönünde değerlendirmeler yapıldığı öğreniliyor.
Araştırma, "Cumhurbaşkanı'nın seçim stratejisini" de etkileyecek gibi duruyor. Ekonomiye yönelik yeni paketlerin açıklanması, toplu açılış törenlerinin hızlandırılması ve yeni vaatlerin gündeme getirilmesi, bu anketin etkileri arasında sayılıyor. Özellikle "kendi seçmenini konsolide etmek" için yeni bir iletişim stratejisinin devreye alınacağı iddia ediliyor.
Son olarak, anketin "seçim takvimine" etkisi de merak konusu. 2025 yılındaki seçimler öncesinde böylesi bir verinin yayınlanması, muhalefetin "erken seçim" taleplerini artırırken, iktidarın "sandığa zamanında gidileceğini" yinelemesine yol açıyor. Ancak bu anketin, siyasi partilerin iç değerlendirmelerinde ciddi bir "önlem alma" nedeni olarak görüldüğü kulislerden sızan bilgiler arasında yer alıyor. Seçime giden yolda yaşanan bu "şok" dalgasının, Türkiye siyasetinin yeni bir dönemece girdiğinin en net işaretlerinden biri olduğu yorumları yapılıyor.