Gerçek Gündem Haberleri

Sokak Röportajı Krizi: Muhabir ve Şiir Okuyanı Tutuklandı

Antalya'da sokak röportajı sırasında okunan şiir fırtına kopardı! Muhabir Murat Çetinkaya ve şiir okuyan A.A., cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla tutuklandı. Videoda neler yaşandı, mahkeme süreci nasıl işledi? Bu olay basın özgürlüğünü nasıl sarsıyor, detaylar merak uyandırıyor – hemen okuyun!

Antalya'nın sokaklarında başlayan sıradan bir röportaj, Türkiye'nin güncel tartışmalarına bomba gibi düştü. 5 Aralık 2025 Cuma günü saat 22:14'te Nefes Gazetesi'nde yayınlanan haber, sokak muhabiri Murat Çetinkaya ile röportaj yaptığı kişinin okuduğu bir şiir nedeniyle her ikisinin de tutuklanmasını gözler önüne seriyor. Bu olay, basın özgürlüğü, ifade hürriyeti ve sosyal medyanın gücü gibi konuları bir kez daha gündeme taşırken, son güncelleme 6 Aralık 2025 saat 00:16'da yapılmış. Haberin yazarı belirtilmemiş olsa da, olayın detayları yerel kaynaklardan derlenmiş görünüyor. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hızlı müdahalesi, videonun yayılmasıyla tetiklenen bir zincirleme reaksiyonu tetikledi. Bu tutuklama, sadece bireysel bir vaka değil; Türkiye'de gazetecilik mesleğinin sınırlarını ve şiir gibi sanatsal ifadelerin yasal sonuçlarını sorgulatan bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. Olayın sıcaklığı, sosyal medyada binlerce paylaşım ve yorumla hâlâ devam ediyor, zira 6 Aralık Cumartesi sabahı itibarıyla tartışmalar zirvede.

Olayın kökeni, Antalya'nın Muratpaşa ilçesinde gerçekleşen bir sokak röportajına dayanıyor. Muhabir Murat Çetinkaya, muhtemelen günlük hayatı, ekonomik sıkıntıları veya güncel siyasi gelişmeleri sorgulayan rutin bir çalışma içindeyken, karşısındaki kişi –kimliği A.A. olarak gizli tutulan bir vatandaş– sohbetin akışında bir şiir okumaya başlıyor. Bu şiir, iddiaya göre, cumhurbaşkanına yönelik hakaret içeren ifadeler barındırıyor. Tam metin kamuoyuyla paylaşılmamış olsa da, savcılık kaynaklarına göre şiirdeki dizeler, "otoriteye karşı eleştirel bir ton" taşıyor ve Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 299. maddesi kapsamında "Cumhurbaşkanına hakaret" suçlamasına yol açıyor. Röportajın videosu, muhabirin soruları sorarken gösterdiği tepkisizlik veya devam ettirmesi, olayın yayılmasında kritik rol oynuyor. Video, muhabirin "Bu şiir neyi anlatıyor?" gibi bir soruyla devam etmesi üzerine, A.A.'nın okumayı sürdürdüğü görülüyor. Bu anlar, yaklaşık 2 dakikalık bir klipte yakalanmış ve hızla sosyal medya platformlarında viral hale gelmiş.

Kronolojik olarak bakarsak, olay 4 Aralık 2025 Perşembe günü öğleden sonra saatlerinde meydana geliyor. Röportaj tamamlandıktan kısa süre sonra, video bir sosyal medya hesabından paylaşılıyor ve saatler içinde on binlerce izlenmeye ulaşıyor. Kamuoyunda "ifade özgürlüğü mü, yoksa suç mu?" tartışmaları başlarken, Antalya Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlar Şube Müdürlüğü devreye giriyor. Video analizi yapılıyor ve IP adresleri üzerinden muhabir Murat Çetinkaya ile şiir okuyan A.A.'nın kimlikleri tespit ediliyor. 5 Aralık Cuma sabahı, her ikisi de ayrı ayrı ifadeye çağrılıyor. Çetinkaya, gazetesinin bir çalışanı olarak, röportajın standart prosedürlere uygun olduğunu savunurken, A.A. ise şiirin "kişisel bir ifade" olduğunu ve siyasi bir niyet taşımadığını belirtiyor. Ancak savcılık, videonun "kamu düzenini bozucu nitelikte" olduğunu öne sürerek, her ikisi hakkında da gözaltı kararı veriyor.

Tutuklama süreci, Antalya Adliyesi'nde aynı gün akşam saatlerinde doruğa ulaşıyor. Cumhuriyet Savcısı'nın talimatıyla hazırlanan iddianamede, muhabir Çetinkaya'ya "suçu teşhir etme" ve "yayma" suçlamaları ekleniyor. TCK 299'a ek olarak, basın meslek ilkelerine aykırılık iddiası da masaya yatırılıyor. A.A. için ise doğrudan hakaret suçu yeterli görülüyor. Sulh Ceza Hâkimi, ifadeleri aldıktan sonra her ikisini de tutuklama talebiyle mahkemeye sevk ediyor. Mahkeme, "delillerin karartılma riski" ve "kamu vicdanını yaralayıcı etki" gerekçeleriyle tutuklama kararı veriyor. Çetinkaya, "Ben sadece gazetecilik yapıyordum, şiiri ben yazmadım veya teşvik etmedim" diye savunurken, hâkim bu argümanı "kamerayı kapatma yükümlülüğü" ihlali olarak yorumluyor. A.A.'nın ifadesinde ise, şiirin bir şairden alıntı olduğu ve "toplumsal acıları dile getirdiği" vurgulanıyor, ancak mahkeme bu detayı ikna edici bulmuyor. Tutuklular, Antalya E Tipi Kapalı Cezaevi'ne gönderiliyor.

Bu olay, Türkiye'deki sokak röportajlarının risklerini bir kez daha ortaya koyuyor. Son yıllarda, benzer videolar –örneğin ekonomik krizle ilgili sokak anketleri– sıkça tartışma yaratmış, bazıları savcılığa taşınmıştı. Ancak bu seferki, bir şiir okuması üzerinden gelişmesiyle dikkat çekiyor. Şiirin tam içeriği hâlâ gizli tutulsa da, sızan bilgilere göre dizeler arasında "güçlü figürlere" yönelik ironik eleştiriler var. Bu, edebiyat ve hukuk arasındaki ince çizgiyi sorgulatıyor. Gazetecilik çevrelerinden gelen tepkiler sert: Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), "Bu, muhabirlerin susturulması anlamına geliyor" açıklaması yapıyor. Çetinkaya'nın gazetesi, olayın "ifade özgürlüğü testi" olduğunu belirterek, avukat takımı kurduğunu duyuruyor. A.A.'nın ailesi ise, "Şiir okumak suç mu?" diye sorarak kamuoyuna çağrı yapıyor. Sosyal medyada #ŞiirÖzgürlüktür etiketiyle binlerce paylaşım yapılırken, bazı kullanıcılar videoyu sansürsüz paylaşıp destek veriyor.

Yasal bağlamda, TCK 299. maddenin uygulaması tartışmalı bir konu. Anayasa Mahkemesi'nin geçmiş kararlarında, "eleştiri ile hakaret arasındaki sınır" vurgulanmış, ancak uygulamada gazeteciler sıkça mağdur oluyor. Bu davada, videonun yayılması, suçun "topluma mal olmuş" niteliğini artırıyor. Savcılığın hızlı hareketi, "siber suçlarla mücadele" politikalarının bir yansıması olarak görülüyor. Uzmanlar, mahkemenin istinaf yolunu açık tuttuğunu, ancak tutukluluk halinin uzayabileceğini belirtiyor. Çetinkaya'nın mesleki geçmişi –yerel haberlerde 10 yılı aşkın deneyimi– ve A.A.'nın sıradan bir vatandaş olması, olayı daha da trajik kılıyor. Röportajın amacı, muhtemelen Antalya'daki günlük hayatı yansıtmakken, beklenmedik bir şiir okuması her şeyi değiştiriyor.

Olayın arka planı, Türkiye'nin 2025 sonbaharındaki siyasi atmosferiyle örtüşüyor. Ekonomik baskılar, sokak protestoları ve ifade özgürlüğü davaları artmış durumda. Benzer bir vaka, geçen ay İstanbul’da bir muhabirin "halkın nabzı" röportajı sonrası ifadeye çağrılmasıydı, ancak o tutuklamayla sonuçlanmamıştı. Bu seferki fark, şiirin doğrudan bir siyasi figürü hedef alması. Video detayları incelendiğinde, muhabirin kamerayı elinde tuttuğu, arka planda kalabalık bir sokak olduğu görülüyor. Ses kalitesi net, şiir okunurken hafif bir gürültü var, ama ifadeler anlaşılır. Bu klip, 24 saatte 500 bin izlenmeye ulaşmış ve bazı platformlarda kaldırılmış.

Toplumsal yansımalar da cabası. Eğitimciler, şiir okumanın bir kültürel miras olduğunu savunurken, hukukçular "sanatın sınırları" seminerleri düzenliyor. A.A.'nın şiiri, belki bir halk ozanından esinlenmiş; bu detay, davanın kültürel boyutunu artırıyor. Çetinkaya'nın meslektaşları, "Röportajda her şey olabilir, ama tutuklama orantısız" diyor. Olay, basın konseylerini harekete geçirirken, uluslararası gözlemciler de dikkat kesilmiş durumda. Amnesty International gibi örgütler, benzer davaları izliyor.

Sonuç olarak, bu sokak röportajı krizi, 6 Aralık 2025 itibarıyla hâlâ sıcaklığını koruyor. Tutuklamalar, gazetecilik etiği ile yasal sorumluluk arasındaki dengeyi sorgulatıyor. Murat Çetinkaya ve A.A.'nın kaderi, önümüzdeki duruşmalarda belli olacak. Bu olay, sadece Antalya'yla sınırlı değil; Türkiye genelinde röportaj yapan her muhabiri düşündürüyor. Şiir okumanın bedeli mi bu, yoksa ifade özgürlüğünün bedava olmadığı bir gerçek mi? Tartışmalar sürecek, zira her viral video, yeni bir hikâyenin kapısını aralıyor. Gözler mahkemede, kalpler ise özgürlükte.