Memduh Bayraktaroğlu, kamuoyunun dikkatini son zamanlarda yaşanan adalet skandallarına çekiyor. Özellikle enflasyon rakamlarının açıklanmasındaki tutarsızlıkların milyonlarca memur ve emekliyi nasıl mağdur ettiğine değinen Bayraktaroğlu, bu durumun ardında yatan asıl sorunun yargı bağımsızlığındaki erozyon olduğunu öne sürüyor. Bayraktaroğlu'na göre, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) gibi anayasal kurumlar bağımsız çalışmak zorundayken, iktidarın etkisi altında kaldığına dair ciddi şüpheler bulunuyor.
Bayraktaroğlu, hukukun üstünlüğü ve anayasal kurumların bağımsızlığı konularına atıfta bulunarak, hukuk devletinde hiçbir makam, hiçbir kişi, hiçbir partinin emrinde anayasal kurumların çalışamayacağını belirtiyor. Bu temel ilkenin çiğnenmesi, Türkiye'de yaşanan siyasi ve hukuki karmaşanın ana kaynağı olarak gösteriliyor. Konuşmacı, 2008 yılında dönemin Başbakanı Erdoğan'ın AK Parti'nin kapatılma davasının reddedilmesi üzerine "Demokrasimiz büyük bir ayıpla yaşamak zorunda bırakılmadı" sözlerini hatırlatarak, bugün yaşanan olaylarla tezat oluşturduğunu vurguluyor.
Ancak asıl şok edici gelişme, bir asliye hukuk mahkemesinin CHP İstanbul İl Kongresi'ni iptal etmesi ve yerine kayyum atanması kararıyla ortaya çıkıyor. Bu karar, Bayraktaroğlu'na göre hukukun temel ilkelerine aykırılık teşkil ediyor. Konuşmacı, daha önce dokuz farklı mahkemenin benzer talepleri reddettiğini belirtirken, bu tek kararın arkasındaki niyetin sorgulanması gerektiğini dile getiriyor. Bu durum, yargının siyasete alet edildiği iddialarını güçlendiriyor ve kamuoyunda büyük bir endişeye yol açıyor.
Bayraktaroğlu, devam eden bir dava hakkında görüş bildiren Adalet Bakanı'nı da Anayasa'nın mahkeme ve hakimlerin bağımsızlığını düzenleyen maddesini ihlal etmekle suçluyor. Bakanın, bir mahkeme kararını referans göstererek başka bir mahkemeden de benzer bir karar talep etmesini "haddi bilmezlik" olarak nitelendiriyor. Bu olay, yargı bağımsızlığına yönelik endişeleri daha da artırıyor ve adalet sisteminin güvenilirliğini tartışmalı hale getiriyor.
Tüm bu gelişmelerin yanı sıra, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik "yüzyılın en büyük yolsuzluk dosyası" iddiasıyla başlatılan soruşturmada henüz bir iddianamenin dahi hazırlanmamış olması da dikkat çekiyor. Bayraktaroğlu, bu durumun hukukun temel prensiplerinden olan "delilden suçluya gidilmesi" ilkesine aykırı olduğunu belirtiyor ve süreci eleştiriyor.