Gerçek Gündem Haberleri

S-400 ve F-35 Krizinde Büyük Dönüşüm: Stratejik Çözüm Masada mı?

Savunma sanayiinde heyecan yaratan son dakika gelişmeleri! Hava savunma sistemleri ve yeni nesil jetler hakkında merak edilen tüm sırlar ve beklenen hamleler gün yüzüne çıkıyor.

Savunma sanayiinin son yıllardaki en büyük bilmecesi haline gelen hava savunma sistemleri ve beşinci nesil savaş uçağı projeleri, uluslararası siyasetin en sıcak gündem maddesi olmaya devam ediyor. Hava sahasının güvenliğini sağlamak adına atılan adımlar ve bu süreçte karşılaşılan diplomatik engeller, başkent koridorlarında yeni senaryoların konuşulmasına neden oluyor. Küresel güç dengelerini sarsan bu süreçte, savunma doktrinlerinin yeniden yazıldığı ve stratejik ortaklıkların test edildiği kritik bir eşikten geçiliyor. Herkesin merakla beklediği o büyük düğümün nasıl çözüleceğine dair ipuçları, derinlemesine analizlerle netlik kazanmaya başlıyor.

Yüksek irtifa hava savunma ihtiyacını karşılamak amacıyla envantere dahil edilen Rus menşeli sistemler, müttefiklerle olan ilişkilerde ciddi bir kırılma noktası yarattı. Bu alımın ardından devreye giren CAATSA yaptırımları, savunma ekosistemini doğrudan etkileyerek en prestijli havacılık projelerinden biri olan yeni nesil jet programından çıkarılma sonucunu doğurdu. Ancak son dönemde Washington ve Ankara hattında esen yeni rüzgarlar, bu çıkmazdan kurtulmak için somut formüllerin masaya yatırıldığını gösteriyor. Senato Dış İlişkiler Komitesi’nin önde gelen isimlerinden gelen açıklamalar, sorunun çözümüne yönelik kapının aralandığına dair en güçlü sinyal olarak değerlendiriliyor.

Çözüm yollarından ilki, son dönemde sıkça telaffuz edilen ve "Hindistan Modeli" olarak adlandırılan stratejiye dayanıyor. Bu modelde, halihazırda Rus ekipmanlarına sahip olan ülkelerin, bu sistemlerden aşamalı olarak vazgeçmeleri karşılığında modern Batı teknolojilerine erişiminin önü açılıyor. Başkentin savunma stratejistleri, envanterdeki sistemlerin aktif kullanılmaması veya üçüncü bir ülkeye devredilmesi gibi seçenekleri değerlendiriyor. Ancak bu noktada, sistemlerin satın alındığı ülke ile imzalanan "son kullanıcı sertifikası" ve hukuki bağlayıcılıklar en büyük engel olarak duruyor. Moskova’nın onayı olmadan sistemlerin başka bir aktöre devredilmesi, uluslararası hukuk açısından karmaşık bir süreç barındırıyor.

Bu devasa sorunu kökten çözmesi beklenen en önemli hamle ise yerli imkanlarla geliştirilen "Çelik Kubbe" projesi olarak öne çıkıyor. Alçak irtifadan en yüksek irtifaya kadar tüm hava sahasını katmanlı bir şekilde korumayı hedefleyen bu yerli şemsiye, dışa bağımlılığı bitirmeyi amaçlıyor. Yerli savunma sanayii devlerinin imzasını taşıyan bu proje, S-400 sistemlerine olan operasyonel ihtiyacı minimize ederek, bu sistemlerin depoya kaldırılması veya etkisizleştirilmesi tartışmalarına teknik bir zemin hazırlıyor. Uzmanlar, yerli sistemlerin tam kapasiteyle devreye girmesinin, müttefiklerle yürütülen F-35 pazarlıklarında en güçlü koz olacağını vurguluyor.

F-35 programına geri dönüş için ödenen 1,4 milyar dolarlık meblağın akıbeti de bu stratejik denklemin bir parçası. Eğer hava savunma sistemleri krizi "Çelik Kubbe" veya benzeri bir ara formülle aşılırsa, hem bu dev bütçenin iadesi hem de modern savaş uçaklarının teslimatı hız kazanabilir. Amerikan tarafı, Rus sistemlerinin toprakta fiziksel olarak bulunmamasını şart koşarken; yerli karar vericiler egemenlik haklarından ödün vermeden güvenliği en üst düzeye çıkaracak formüller üzerinde çalışıyor. Bu kapsamda, sistemlerin bir müttefik kontrolündeki bölgeye (örneğin İncirlik veya benzeri statüdeki yerler) konuşlandırılması gibi yaratıcı ancak bir o kadar da riskli öneriler de tartışma konuları arasında yer alıyor.

Sonuç olarak, savunma sanayiinde yaşanan bu devasa satranç maçında, her hamle bir sonrakini doğrudan etkiliyor. Yerli ve milli projelerin başarısı, sadece hava sahasını korumakla kalmayacak, aynı zamanda küresel siyasetin en büyük yaptırım krizlerinden birini de sona erdirecek anahtar niteliği taşıyor. Aşamalı olarak hayata geçirilmesi beklenen bu yeni stratejiyle birlikte, yakın gelecekte semalarda yerli sistemlerin ve yeniden hayata geçirilen jet projelerinin yükselmesi kaçınılmaz görünüyor. Düğümün çözülmesiyle birlikte, savunma kabiliyetlerinin daha bağımsız ve çok daha güçlü bir seviyeye ulaşması hedefleniyor.