Şanlıurfa'nın Seyrantepe Mahallesi'nde, bir sünnet düğününün neşeli havası aniden cehenneme döndü. 44 yaşındaki bedensel engelli Mehmet Eski, evinin önünde aracını park etmek için yer ararken sokakta kurulan çadırlar ve kalabalıkla karşılaştı. Sünnet düğünü sahipleriyle başlayan basit bir tartışma, saniyeler içinde kanlı bir saldırıya dönüştü. Eski'nin pompalı tüfeğini aracından alıp kalabalığa peş peşe ateş açmasıyla, kadınlar, çocuklar ve gençler arasında panik patladı. Bu trajik olay, bir park yeri kavgasının nasıl ölümcül bir faciaya yol açabileceğini gözler önüne serdi ve Şanlıurfa'yı yasa boğdu. Olayın detayları, hem yerel halkı hem de ülke genelini dehşete düşürdü; zira masum bir kutlama, bir anda savaş alanına çevrildi.
Olay, akşam saatlerinde patlak verdi. Mahalle sakinleri, geleneksel sünnet düğünü coşkusunu yaşarken, sokakta araç trafiği iyice sıkışmıştı. Mehmet Eski, iddiaya göre evine döndüğünde, düğün çadırlarının ve konuk araçlarının yolunu kapattığını fark etti. Park yeri bulamayınca sinirlenen Eski, düğün sahipleriyle yüksek sesle tartışmaya başladı. Tartışma giderek büyüdü; bağrışmalar arasında Eski, aracına yöneldi ve bagajdan pompalı tüfeğini çıkardı. Kalabalığa doğru ateş açmaya başladığı anda, ortalık karıştı. Kurşunlar, düğün konuklarının arasında dağıldı; çığlıklar yükseldi, insanlar kaçışmak için birbirini ezdi. Bu korkunç anlar, mahallede yaşayan tanıkların anlattığına göre, adeta bir film sahnesini andırıyordu – neşe yerini gözyaşlarına ve acıya bırakmıştı.
Saldırıda en çok etkilenenler, düğünün masum konukları oldu. 16 yaşındaki İklimya Subay, göğsünden vurularak ağır yaralandı ve olay yerine gelen sağlık ekiplerine rağmen kurtarılamadı. Genç kızın ani ölümü, ailesini ve mahalleyi perişan etti; cenaze hazırlıkları, olayın üzerinden saatler geçmeden başladı. Yaralılar arasında dört çocuk bulunuyordu; isimleri henüz kamuoyuna açıklanmayan bu küçükler, vücutlarında kurşun yaralarıyla hastanelere taşındı. Toplamda altı yaralı, Şanlıurfa'daki çeşitli hastanelerde tedavi altına alındı. Bazıları hayati tehlike atlatmış olsa da, çocukların durumları hala kritik; doktorlar, psikolojik desteklerin de devreye girdiğini belirtiyor. Pompalı tüfeğin saçmalarının dağılımı, saldırının ne kadar rastgele ve vahşi olduğunu gösteriyor – tek bir mermi bile bu kadar yıkıma yol açmamalıydı.
Polis ekipleri, ihbarı alır almaz olay yerine akın etti. Çok sayıda ekip arabası ve ambulans, mahalleyi siren sesleriyle inletirken, şüpheli Mehmet Eski çoktan kaçmıştı. Bedensel engelli olmasına rağmen hızlı hareket eden Eski'nin izini sürmek için geniş çaplı bir operasyon başlatıldı. Güvenlik kameraları tarandı, tanık ifadeleri alındı ve mahalle giriş-çıkışları ablukaya alındı. Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü, saldırıyı "kasten adam öldürme ve yaralama" suçlamalarıyla soruşturuyor; tüfeğin ruhsatlı olup olmadığı da inceleniyor. Yetkililer, Eski'nin daha önce benzer tartışmalara karışıp karışmadığını araştırıyor. Bu tür park yeri kavgaları, büyük şehirlerde sıkça duyuluyor olsa da, Şanlıurfa gibi geleneksel değerlerin hakim olduğu bir yerde böylesine kanlı bir son, herkesi şaşırttı. Mahalleli, "Biz burada komşuyuz, nasıl olur da bir park yeri için canlar gider?" diye yakınıyor.
Sünnet düğünü, Türk kültüründe neşe ve dayanışmanın simgesi olarak kutlanırdı; ancak bu olay, o geleneği gölgede bıraktı. Düğün sahipleri, çadırı kurarken polisten izin almışlardı, ama kimse böyle bir şiddeti öngörememişti. Saldırı sonrası sokakta kalan kan izleri, dağılmış süslemeler ve terk edilmiş hediyelikler, facianın boyutunu anlatıyor. Aileler, çocuklarını korumak için evlere çekildi; mahallede tedirginlik hâkim. Yaralı çocukların tedavisi sırasında, aileler hastane koridorlarında gözyaşı döktü – bir anne, "Oğlum daha dün sünnet olmuştu, şimdi yatıyor burada" diye feryat etti. Bu trajedi, trafik ve park sorunlarının ne kadar derin yaralar açabileceğini bir kez daha hatırlattı. Şehir planlamacıları, benzer olayları önlemek için acil önlemler alınmasını talep ediyor; dar sokaklarda araç parkı için alternatif alanlar şart.
Şüpheli Mehmet Eski'nin yakalanması, soruşturmanın dönüm noktası olacak. Bedensel engelli olması, olayı daha da karmaşık hale getiriyor; savunma tarafı, belki de öfke kontrolü sorunlarını öne sürecek. Ancak polis, kaçış rotalarını takip ederek onu köşeye sıkıştırmaya kararlı. Şanlıurfa Valiliği, yaralılara maddi destek sözü verdi; cenaze masrafları da devlet tarafından karşılanacak. Bu olay, sadece bir mahalle dramı değil; ülke genelinde park yeri kavgaları ve silahlı saldırıların artan grafiğini yansıtıyor. İstatistiklere göre, son yıllarda benzer tartışmalar yüzde 20 oranında çoğaldı – pompalı tüfeklerin kolay erişimi, en büyük tehlike. Toplum, bu tür vahşetleri önlemek için eğitim ve yasal düzenlemeler bekliyor.
Seyrantepe Mahallesi, yaralarını sarmaya çalışıyor. Düğün konukları, travmayı atlatmak için psikolog desteği alıyor; çocuklar, okulda bile tedirgin. İklimya Subay'ın anısına, mahalleli bir anma etkinliği planlıyor – çiçekler bırakılacak, dualar edilecek. Bu facia, komşuluk ilişkilerinin ne kadar kırılgan olduğunu gösterdi; bir tartışma, saniyeler içinde hayatları yok edebiliyor. Şanlıurfa polisi, benzer riskleri azaltmak için mahalle devriyelerini artırdı. Gelecekte, sünnet gibi kutlamalarda güvenlik önlemleri daha sıkı tutulmalı. Olayın yankıları, sosyal medyada da büyüyor; #ŞanlıurfaSaldırısı etiketiyle paylaşımlar çoğalıyor. Herkes, adaletin tecellisini ve benzer trajedilerin son bulmasını umut ediyor.
Bu kanlı park yeri kavgası, Şanlıurfa'nın huzurunu bozdu ama aynı zamanda dayanışmayı pekiştirdi. Mahalle sakinleri, birbirine kenetlendi; yemekler paylaşıldı, teselliler edildi. Mehmet Eski'nin yakalanmasıyla birlikte, mahkeme süreci başlayacak – cezalar, caydırıcı olmalı ki başka masumlar zarar görmesin. Pompalı tüfek gibi ölümcül silahların günlük hayatta yer almaması için, ruhsat kontrolleri sertleştirilmeli. Yaralı çocukların iyileşme süreci uzun sürecek; fiziksel yaralar kapanacak ama psikolojik izler kalacak. Şanlıurfa, bu acıyı unutmayacak; zira bir sünnet düğünü, sonsuza dek kana bulanmış bir anı olarak kalacak hafızalarda. Toplum olarak, öfkeyi kontrol etmeyi öğrenmeliyiz – yoksa her sokak, potansiyel bir tehlike alanına dönüşür.



