Türkiye siyasetinde son günlerde yaşanan gelişmeler, özellikle CHP lideri Özgür Özel'in çıkışları ile adeta bir fırtına estiriyor. Ekrem İmamoğlu'na yönelik hazırlanan iddianamenin ortaya çıkmasıyla birlikte Özel'in stratejiyi tamamen değiştirdiği gözlemleniyor. Sultanbeyli mitinginde yaptığı konuşmada doğrudan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a seslenen Özel, Türkiye siyaseti için bir dönüm noktası olabilecek bir çağrıda bulundu.
Özel, İmamoğlu davasında yargılananların ve ailelerinin mağdur edilmemesi gerektiğini vurgulayarak, Erdoğan'dan özür dilenmesi halinde siyasi mücadelenin bundan sonra sadece sandıkta yapılmasını önerdi. Konuşmasında şu çarpıcı sözlere yer verdi: "Buradan Erdoğan’a Türkiye siyaseti açısından bir dönüm noktası olabilecek bir çağrı yapıyorum. Ben bundan sonra siyasi mücadeleyi seninle sandıkta yapmaya varım. Önümüzdeki baharda diyorsan baharda, yok iki ay sonra karda kışta diyorsan karda kışta sandığın gelmesine aday olursan seninle yarışmaya hazırım."
Bu çağrı, Erdoğan'ın ellerini ovuşturduğuna dair yorumları da beraberinde getirdi. Erdoğan'ın her zaman alternatif planlar hazırlayan, ihtiyatlı bir lider olduğu biliniyor. Özellikle oğlu Bilal Erdoğan'ı siyasi arenada daha aktif hale getirme hazırlıkları içinde olduğu konuşuluyor. Öte yandan Özgür Özel'in CHP içinde köklü değişikliklere gittiği, Parti Meclisi ve Merkez Yönetim Kurulu'nu tamamen yenileyeceği belirtiliyor. Kongre öncesi iç yapıyı domine etmek için harekete geçen Özel'in ekibine katması muhtemel isimler arasında Salih Uzun, Ervin Rızvanoğlu, Bahadır Erdem ve Serkan Özcan gibi genç ve dinamik isimler öne çıkıyor.
İmamoğlu cephesinde ise durum oldukça kritik. İletişim ofisi sorumlularının operasyon dışı bırakıldığı, Şamil Tayyar'ın işaret ettiği iki ek iddianamenin daha yolda olduğu iddia ediliyor. Bu davaların Balyoz sürecine benzediği, İmamoğlu'nu en az 2-3 yıl siyasi arenadan uzak tutabileceği yorumları yapılıyor. Mansur Yavaş ise bu fırtınadan etkilenmeden yoluna devam ediyor, farklı bir kulvarda konumlandığı görülüyor.
Siyasi partilerin genel yapısına da değinen yorumlarda, Türkiye'de partilerin tek adam rejimine dönüştüğü eleştirisi sıkça dile getiriliyor. AK Parti'nin kuruluşunda 100-150 kişiyle başlayan kadronun tamamının tasfiye edildiği örnek veriliyor. CHP'de ise Kemal Kılıçdaroğlu'nun tasfiye etmediği bir yapının Özel tarafından yeniden şekillendirildiği, olası bir mahkeme kararıyla Kılıçdaroğlu'nun dönüşü halinde Özel ve ekibinin partiden uzaklaştırılabileceği senaryoları tartışılıyor.
Erdoğan'ın terörle mücadeledeki "terörsüz Türkiye" vizyonu da gündemde. Ahmed Al Shara ve Jolani'nin Beyaz Saray'da ağırlanması, SDG ile yapılan anlaşmalar, Raqqa'daki son çatışmalar dikkat çekiyor. HTS içindeki anlaşmazlıklar, SDF/YPG'nin monoblok yapısı, PKK'nın Suriye'ye kaydırılması gibi detaylar öne çıkıyor. Anlaşmada PKK dağ kadrosu dışından üç ismin corps komutanlığı seviyesinde yer alacağı, Türkiye kontrolündeki alanlarda PKK'nın etkisizleştirildiği belirtiliyor.
Af süreci ise Erdoğan'ı en çok düşündüren konulardan biri. Selahattin Demirtaş, Can Atalay gibi isimlerin serbest bırakılması baskısı artsa da, FETÖ tutuklularını etkileyecek geniş bir af konusunda tereddüt yaşanıyor. Hüseyin Çelik, Numan Kurtulmuş, Orhan Miroğlu ve Mehmet Metiner gibi isimlerin demokratikleşme çağrıları bu bağlamda değerlendiriliyor.
Ekonomik çöküş nedeniyle erken seçimde Erdoğan'ın şansının düşük olduğu yorumları yapılırken, Suriye'nin yeniden inşası için Gulf ülkelerinden 50-80 milyar dolarlık finansman yaratma ihtimali konuşuluyor. Erdoğan'ın Trump ile Rusya ve İran konusunda verdiği vaatler, içerdeki Can Hold Holding ve altın rafineri operasyonlarında yaşanan 100 milyar dolarlık kayıplar, Ukrayna açıklarındaki gemi vurulması gibi olaylar da gündemi meşgul ediyor.
Türkiye'nin gerçek sorunlarına da dikkat çekiliyor: Çocuklarda açlık ve uyuşturucu patlaması, İstanbul deprem riski için 1.5 milyon evin yenilenmesi gerekliliği ki bu 10-20 yıl sürecek bir süreç. Yetenekli mühendislerin depreme dayanıklı beton gibi çözümlerinin AK Parti tarafından reddedildiği örnekler veriliyor.
Özgür Özel'in bu çıkışıyla cumhurbaşkanlığı adaylığını netleştirdiği, İmamoğlu'nu arka plana attığı yorumları yapılırken, Erdoğan'ın acele etmediği, siyasetin ego zehirlenmesiyle ilerlediği vurgusu yapılıyor. Türkiye'nin önündeki bu kritik dönemeçte sandığın ne zaman kurulacağı, erken seçim olup olmayacağı milyonların merak ettiği soru haline geldi. Siyaset arenasındaki bu hamleler, önümüzdeki ayları oldukça hareketli kılacak gibi görünüyor.