Ömer Faruk Gergerlioğlu, Türkiye'nin siyasi sahnesinde adaletin ve insan haklarının en gür seslerinden biri olarak yükselirken, bir anda yargı mekanizmasının hedefi haline geldi. 90 bin Kocaelili seçmenin iradesiyle milletvekili seçilen bu doktor-politikacı, sadece kendi halkının değil, tüm mağdurların sesi olmayı seçti. Ancak, milletin vekili olarak koltuğuna oturduktan kısa süre sonra gelen bir mahkeme kararı, onu parlamentodan uzaklaştırdı. Bu olay, demokrasinin temel taşlarını sarsarken, Gergerlioğlu'nun mücadelesi hâlâ devam ediyor. Peki, bu adam kim ve neden bu kadar tartışılıyor? Hikayesi, bir doktorun vicdan yolculuğundan siyasi arenaya uzanan, engellerle dolu bir destan gibi.
Gergerlioğlu'nun kökeni, Anadolu'nun zorlu coğrafyasına dayanıyor. 2 Kasım 1965'te Şarkışla, Isparta'da doğan Ömer Faruk, Urfa kökenli bir aileden geliyor. Babası, ona adını verirken derin bir anlam yüklemiş: "Oğlum, sana bu ismi adaletli ol diye verdim." Bu isim, hayatı boyunca peşini bırakmayan bir pusula olmuş. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni 1990 yılında bitiren Gergerlioğlu, göğüs hastalıkları ve tüberküloz uzmanı olarak İzmit SSK Bölge Hastanesi'nde göreve başladı. Doktorluk yılları, sadece hastaları tedavi etmekle sınırlı kalmadı; o, aynı zamanda toplumsal yaralara merhem arayan bir aktivistti. Siyasi olaylara duyarlılığı, insan hakları ihlallerine karşı sessiz kalamaması, onu erken yaşlarda aktivizmin kucağına attı. Daha o yıllarda, başörtüsü yasağı gibi zulümleri, Kürt meselesini ve kadınlara yönelik şiddeti gündeme taşıyan basın açıklamaları yapıyordu. Bosna işgali, Filistin sorunu gibi uluslararası krizlerde de sesini yükseltti; yürüyüşlere katıldı, mitinglerde konuştu. Bu çabalar, yavaş yavaş meyvesini vermeye başladı ve Kocaeli'nde tanınan bir figür haline geldi.
Hastane koridorlarından siyasi partilerin kapılarına uzanan yol, Gergerlioğlu için tesadüf değildi. Yoğun bir tempoda hem hastalarını muayene ediyor hem de parti şubesi başkanlığı görevini üstleniyordu – ki bu, HDP'nin Kocaeli kolu olarak biliniyor. Basın açıklamaları, halkla buluşmalar, yerel yönetimlerle diyaloglar... Her şey, daha adil bir dünya için atılan adımlardı. Ancak, 2015'te barış süreci sona erdiğinde, her şey değişti. Sosyal medya paylaşımlarında, çatışmaların Kürt sorununa fayda sağlamayacağını, barışın esas olduğunu dile getirdi. Bu sözler, pahalıya patladı: Görevden alındı, işini kaybetti. Oysa daha önce AKP politikalarına mesafeli durmuş, tüm partilere eşit uzaklıkta bir profil çizmişti. Tek derdi, insan haklarıydı – ideolojiden öte, vicdan meselesi.
Siyasi arenaya girişi, 2015 seçimleriyle hız kazandı. Kasım ayında 66 bin oy alan ekip, Haziran 2018'de yoğun kampanyalarla 90 bin oya ulaştı. Bu sıçrama, Gergerlioğlu'nu HDP Kocaeli Milletvekili olarak meclise taşıdı. Zafer, annesi Aksu'nun adıyla taçlandırılmıştı; oylar, alın teriyle kazanılmıştı. Meclise girdikten sonra, "Buraya sizi rahatsız etmeye geldim. Partimiz sizi rahatsız edebilir, ama biz buradayız ki insan hakları ihlallerini dile getirelim," diyordu. Amacı netti: Sadece kendi çevresinin değil, tüm Türkiye'nin mağdurlarının sesi olmak. Gelen her ihbarı, her çığlığı meclis kürsüsünden haykırıyordu. Bu, onu hem kahraman hem de hedef haline getirdi.
Gergerlioğlu'nun meclis performansı, rakamlarla da ortadaydı. Soru önergelerinde, basın toplantılarında ve Adalet Bakanlığı sorgularında en üst sıralardaydı. Özellikle cezaevlerindeki açlık grevleri, İmralı'daki tecrit politikalarına karşı eylemler, Kürt gençlerinin hapis cezaları... Bunlar, onun gündeminin merkezindeydi. "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir," diye hatırlatıyor, mahkeme kararlarının kesinleşmeden millet iradesini yok sayamayacağını vurguluyordu. Ama en çarpıcı olanı, somut insan hakları vakalarıydı. Örneğin, 500 gün boyunca kaçırılan Yusuf Bilge Tunç vakası. "Beyaz Toroslar"ı andıran "siyah transiter"lerle yaşanan adam kaçırmaları, modern bir karanlık olarak tanımlıyordu onu. Bu konuyu meclise taşıdığında, benzer mağdurlar sıraya girdi. Bir asker, işkence gördüğünü ilk ona anlattı. Ankara Emniyet Müdürlüğü'ndeki işkence iddialarını anında duyurdu. Soyu tükenmez bir çaba: Cezaevlerinden gelen mektuplar, yıllardır süren çıplak arama uygulamaları... İzmir Kırıklar Cezaevi'nden bir mahkum, Güven Usta, ona şöyle diyordu: * "Haklısın, geri adım atma. Biz bunları yaşadık. Bunlar gerçekler." * Farklı kesimlerden insanlar – erkekler, kadınlar, Aleviler, Sünniler, Türkler, Kürtler, Ermeniler, Hristiyanlar, Müslümanlar – ona "Doğru yoldasın" diye mesajlar yağdırıyordu.
Bu mücadele, sadece yerel değildi; evrensel bir adalet arayışıydı. Gergerlioğlu, bir hadisi hatırlatıyordu: * "İnsanların en hayırlısı, insanlara hizmet edendir." * Milletvekilliği, onun için hizmet demekti. Dokunulmazlığı, halkın ifade özgürlüğünün teminatıydı. Anayasa'nın 83. maddesi uyarınca, seçildikten sonra devam eden davaların durması gerekiyordu; 14. madde kapsamına girmiyordu. Ama yargı, 24 Haziran 2018 seçimlerinden sonra bile süreci sürdürdü. Sonuç? Koltuğu elinden alındı. Bu, 90 bin seçmenin iradesine, milyonlarca HDP destekçisine bir darbe gibiydi. "Hayatımda hiç eğilmedim. Kürt halkının ve demokratik Türk toplumunun onurunu koruyacağım," diyordu direnişle. Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkını kullanacağını, gerekirse AİHM'e gideceğini belirtiyordu. "Bu koltuk benim hakkım, milletin hakkı. Kolay kolay alamazlar. Türkiye ve dünya bu adaletsizliği görecek."
Gergerlioğlu'nun hikayesi, umutla da örülü. Değişime inanıyor: "Bir şeye tutkuyla inanır ve çaba gösterirsen, değişim mümkün." Dünya yenileniyor, gençler öncü olmalı. Onlarla yürümek, kapıları açmak, renkli fikirlerini dinlemek... Gençler, yeni bir dünya kurabilir; beklenmedik tartışmalarla çatışmaları çözebilir. Cezaevlerindeki Kürt gençleri, açlık grevleriyle barış talep ederken, o da meclisten sesleniyordu: İzolasyon politikalarına son verilmeli, kardeşlik korunmalı. "Adalet için geldim, hukuka inandım, halkların kardeşliğini yüreğimde taşıyorum."
Bu kriz, Türkiye'nin demokrasi sınavını bir kez daha gözler önüne seriyor. Bir doktorun vicdanı, siyasi baskılara karşı nasıl direnir? 90 bin oy, yargı önünde ne kadar değerlidir? Gergerlioğlu'nun mücadelesi, sadece bir vekilin değil, tüm mağdurların hikayesi. İşkence iddiaları, adam kaçırmalar, çıplak aramalar... Bunlar, karanlıkta kalan gerçekler. O, rahatsız etmeyi göze alarak aydınlatıyor. Ve bu yol, hâlâ devam ediyor. Belki yarın, belki öbür gün, millet iradesi galip gelecek. Çünkü adalet, er ya da geç tecelli eder – tıpkı bir babanın oğluna verdiği isim gibi.