Gerçek Gündem Haberleri

Netanyahu'dan Türkiye'ye F-35 ve Suriye'de "Potansiyel Tehdit" İtirafı!

İsrail Başbakanı, Ankara'nın F-35 alma ihtimalini sabote ettiklerini ve T4 Üssü'nü neden vurduklarını ilk kez açıkladı. Bölgede yeni bir "Büyük İsrail" denklemi kurma planları Türkiye'yi nasıl hedef alıyor?

Kasım 2025 itibarıyla Ortadoğu, bir ucunda trilyon dolarlık yatırımların, diğer ucunda ise stratejik dengelerin yeniden kurulma planlarının olduğu kritik bir dönemeçten geçiyor. Amerikan müttefikleri Türkiye ve Suudi Arabistan’ın yanı sıra Suriye Devlet Başkanı Ebu Muhammed Elceolani’nin Beyaz Saray’da ağırlandığı günlerde, bölgedeki Amerikan müttefiklerinin stratejik hamlelerini sabote eden bir aktör öne çıktı: İsrail. Başbakan Binyamin Netanyahu, yaptığı tehditkâr açıklamalarla Ankara ile Tel Aviv arasındaki gerilimin boyutlarını gözler önüne sererken, Türkiye’yi "potansiyel bir tehdit" olarak gördüklerini açıkça ifade etti. Bu durum, Ankara’nın sessizliğini korumasına rağmen, bölgesel siyasetin en kritik gündem maddesi haline geldi.

Netanyahu, Suriye’de işgal altında tutulan topraklara yaptığı ziyaret sonrasında verdiği röportajda, İsrail’in güvenlik stratejisine dair daha önce dile getirilmeyen çarpıcı itiraflarda bulundu. Başbakan, Türkiye ile "modus vivendi" (bir arada yaşama) tercihi olduğunu söylese de, Türkiye'yi potansiyel bir tehdit olarak gördüklerini gizlemedi ve "Umarım böyle bir tehdit gerçekleşmez ama bu ihtimali de kesin olarak devre dışı bırakamayız" ifadelerini kullandı. Bu açıklamaların odağında, İsrail’in Türkiye'nin Suriye’deki askeri varlık edinme girişimlerini engelleme çabası yatıyor. Netanyahu, Suriye’nin güneyini kendi kontrolündeki bir "tampon bölge" ilan ettiklerini ve ne Suriye ordusunun ne de Türkiye'nin buralara yerleşmesine izin vereceklerini vurguladı.

Netanyahu’nun itirafları, Suriye’nin merkezinde yer alan stratejik T4 (Tiyas) Hava Üssü’ne yapılan İsrail saldırılarının ardındaki gerçeği de ortaya çıkardı. T4 Üssü, İsrail’in işgal ettiği Golan sınırına yaklaşık 230 kilometre uzaklıkta, Palmira ile Humus arasında bulunuyor ve coğrafi olarak Güney Suriye ile doğrudan bir bağlantısı yok. Başbakan, bu üssü hedef almalarının nedeninin Türkiye'nin buraya girmesini istememeleri olduğunu belirterek, "T4 üssüne girmelerini de istemedik ve o havaalanını bombaladık" dedi. Video analizine göre İsrail'in temel hedefi, Türkiye dâhil herhangi bir gücün T4'te etkili bir hava savunma sistemi kurmasını engellemekti. İsrail, Katar’a ve İran’a saldırırken kullandığı Suriye hava sahasındaki "hareket özgürlüğünü" kısıtlayacak herhangi bir saha koşulu istemiyor. Netanyahu, Esad’ın düşüşünden (8 Aralık 2024) sonra Suriye’nin tüm askeri altyapısının bombalandığını hatırlatarak, savunmasız Suriye’nin tekrar İsrail açısından bir engel teşkil edecek şekilde ayağa kalkmasını kesinlikle reddettiğini gösterdi.

Netanyahu’nun Türkiye'nin yerleşme planını hedef aldıklarına dair bu üst düzey itirafına karşın, Ankara’nın sessizliğini koruması dikkat çekiyor. Türkiye, İsrail ile doğrudan karşı karşıya gelmiş bir görüntüden kaçınma eğilimi gösteriyor. Ankara, itirazlarını genellikle İsrail’in Suriye’deki saldırılarının ülkenin yeniden inşasını ve istikrara kavuşmasını baltaladığı söylemi üzerinden kurmayı tercih ediyor. Bu durum, Türkiye’nin İsrail’i caydırabilecek tek kanal olarak Amerika Birleşik Devletleri’ni gördüğü ve Trump yönetiminden İsrail’in bölgedeki müdahalelerini dizginlemesini beklediği düşüncesini güçlendiriyor.

Öte yandan İsrail, ABD’nin Ortadoğu’daki müttefiklerinin stratejik askeri planlarını F-35 savaş uçakları üzerinden de sabote ediyor. Türkiye'nin F-35 edinme ihtimali sorulduğunda Netanyahu, "varsa bile son derece uzak bir ihtimal" yorumunu yaptı. Video analizine göre Trump bu konuda söz verse bile, Kongre'deki etkili Yahudi lobisi sayesinde satış planına çelme takılabilme rahatlığı bulunuyor. İsrail, sadece NATO üyesi Türkiye’ye değil, Abraham Anlaşmaları’nı imzalayan Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’a yapılacak F-35 satışlarına da itiraz ediyor. Tel Aviv, yasal olarak güvence altında olduğunu belirttiği "Nitelikli Askeri Üstünlüğünü" (QME) korumayı en önemli öncelik olarak görüyor. Bu nedenle, Suudi Arabistan’a satılacak modellerin bile İsrail’in kullandığı gelişmiş F-35i Adir (İbranice güçlü) versiyonu kadar ileride olmayacağı garanti ediliyor.

İsrail’in Türkiye’ye yönelik bu tehditkâr tutumu, Savunma Bakanlığı’na sunulan resmi raporlara da yansımış durumda. Hükümet tarafından kurulan Nagal Komitesi’nin 6 Ocak’taki raporu, İsrail’in Türkiye ile doğrudan bir çatışmaya hazırlanması tavsiyesini içeriyordu. Rapora göre, Türkiye’nin Osmanlı dönemindeki etkisini yeniden kazanma hırsı İsrail’le çatışmaya yol açabilir ve Suriyeli grupların Türkiye ile ittifak kurması, "İran tehdidinden bile daha tehlikeli bir şeye dönüşebilir." tespitini yaptı. Bu zorlukların üstesinden gelmek için komite, savunma bütçesinin 5 yıl boyunca her yıl 4.1 milyar dolar artırılmasını önerdi.

Bu iddialı stratejinin temelini, Netanyahu’nun sürekli tekrarladığı, İsrail’in Ortadoğu’da güce dayalı denklemin mimarı olacağı iddiası oluşturuyor. Bu iddiayı "Büyük İsrail idealine bağlıyım" sözleriyle pekiştirmesi, Filistin’den Lübnan ve Suriye’ye, Mısır’dan Suudi Arabistan ve Irak’a kadar tüm Arap coğrafyasında bir elektrik şoku etkisi yarattı. Netanyahu, Filistin devleti kurulmasına asla izin vermeyeceklerini kategorik olarak tekrarlayarak, "Bir Filistin devleti kurulmayacak. Bu İsrail için varoluşsal bir tehdittir" dedi. Bu bağlamda, Gazze’deki Filistinlileri tamamen temizleyinceye kadar soykırım hedeflerinden şaşmayacaklarını vurgularken, Mısır’ı Gazzelilerin ülkeyi terk etmesine izin vermesi yönünde baskı altına almaya çalışıyor.

Sonuç olarak, Netanyahu’nun "Bölgede dost düşman bütün aktörlere İsrail’in buradaki en güçlü ülke olduğunu göstermeliyiz. Bunun adı güç yoluyla barıştır" söylemi, Tel Aviv’in askeri üstünlüğünü kaybetmeme ve coğrafi genişleme idealinden vazgeçmeme konusundaki kararlılığını gösteriyor. İsrail’in ABD’ye bağımlılığı azaltmak için 10 yıllık bir silah geliştirme programı hedeflediği ve “siyasi baskı mekanizmalarından kurtulma” niyetini taşıdığı bu yeni dönem, Türkiye’yi de içeren bölgesel aktörlerle ciddi bir karşı karşıya gelme riskini barındırıyor. Netanyahu’nun bu saldırganlıkta ısrar etmesi, video analizinde de belirtildiği gibi, kendisini de parçalayacak tehlikeli bir yola sürüklenme potansiyeli taşıyor.