İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü "casusluk" soruşturması kapsamında Tele1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ'ın gözaltına alınması, Türkiye'de medya ve siyaset camiasında büyük yankı uyandırdı. Bu gelişme, Ekrem İmamoğlu ve Necati Özkan'ın da aynı soruşturma kapsamına dahil edilmesiyle birlikte, muhalif medyaya yönelik yeni bir operasyon olarak değerlendiriliyor.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosunca yürütülen soruşturma kapsamında, 4 Temmuz tarihinde "casusluk" suçundan tutuklanan Hüseyin Gün'ün dijital materyallerinin incelenmesi sonucu bu gelişmeler yaşandığı belirtildi. Başsavcılık açıklamasında, soruşturmanın merkezinde "yabancı ülkelere ajanlık faaliyetlerinde bulunduğu" iddia edilen Hüseyin Gün'ün bulunduğu, bu kişinin Ekrem İmamoğlu ve Necati Özkan ile de irtibatının olduğu öne sürüldü.

Aynı açıklamada, medya mensubu şüpheli Merdan Yanardağ'ın da casusluk suçu kapsamında soruşturma dosyasına dahil edildiği ve "bu suç örgütünün amacının Ekrem İmamoğlu'nu Cumhurbaşkanı seçtirmek olduğu" iddiasında bulunulduğu bildirildi.

Tele1'e Kayyum Atanması

Operasyon kapsamında RTÜK'e bağlı TEM ekipleri tarafından Tele1 kanal binasında ve Merdan Yanardağ'ın evinde arama yapılırken, aynı gün kanalın sahibi ABC Radyo Televizyon ve Dijital Platform A.Ş.'ye kayyum atandı. Bu durum, Tele1'in yayın faaliyetlerinin durdurulması anlamına geliyor.

Kayyum kararının alınmasının ardından kanal yönetimi, "televizyonun tüm yayın faaliyetlerinin durdurulduğunu" açıkladı. Bu gelişme, basın özgürlüğü açısından ciddi endişeler yaratırken, muhalefet partileri ve medya örgütlerinden sert tepkiler geldi.

Muhalefetten Sert Tepkiler

Cumhuriyet Halk Partisi ve diğer muhalefet partileri, bu operasyonu siyasi motivasyonla yapılmış bir hamle olarak değerlendirdi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, "Merdan Yanardağ'ı bir kere yere bulaştırmayın, bunu yapanların yatacak yeri yok" ifadelerini kullanarak, Tele1 ailesiyle dayanışma içerisinde olduklarını belirtti.

CHP İstanbul Milletvekili Bülent Tezcan, Tele1'in "Asıl Mesele" programında yaptığı değerlendirmede, bu operasyonun "algı operasyonu" ve "siyasi operasyon" olduğunu vurguladı. Tezcan, "Bütün bu operasyonların arka planındaki ruh hali şu: Ekrem İmamoğlu'nun nasıl Cumhurbaşkanı seçtirmeyiz?" diyerek operasyonun siyasi hedefini açıkça ortaya koydu.

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici'den Sert Eleştiri

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, Tele1 programına telefon bağlantısıyla katılarak, İstanbul Başsavcılığı'nın açıklamasını "bilim kurgu filminde görseydim inanmazdım" diyerek sert bir şekilde eleştirdi. Bildirici, "Başsavcılık açıklamasında söylenen şeyler yani bir defa peşinen bir itibar suikastı yapmaya çalışıyorlar ve söylenen şeyler Merdan Yanardağ'a asla yapışmaz" değerlendirmesinde bulundu.

Bildirici ayrıca, bu durumun "eleştirel gazeteciliği cezalandırmak için devletin bir aracı olarak kullanıldığının" açık bir göstergesi olduğunu belirterek, muhalif medyanın gücünün her geçen gün arttığını savundu.

Necati Özkan'ın Açıklaması

42 yıllık iş hayatında itibarını koruduğunu belirten Necati Özkan, "42 yıllık iş hayatımda titizlikle inşa ettiğim kişisel itibarımın ve lekesiz, onurlu adımın 'casusluk' gibi bir suçlamayla kirletilmeye çalışılması kabul edilemez" diyerek suçlamaları reddetti.

Özkan, Hüseyin Gün ile tek irtibatının 2019 seçimlerinden sonra yaptıkları bir toplantı olduğunu ve bu görüşmenin olumsuz sonuçlandığını açıkladı. "Bu kişiyi tanımadığını" söyleyen Özkan, soruşturmanın ön yargılı olduğunun kanıtının ifadesinin alınmaması olduğunu dile getirdi.

Merdan Yanardağ'ın Savunması

Merdan Yanardağ'ın avukatı Bilgütay Hakkı Durna, müvekkiliyle Emniyette yaptığı görüşme sonrası yaptığı açıklamada, Yanardağ'ın sağlığının iyi olduğunu ve "hiçbir şekilde böyle bir suçlamayı asla ve asla kabul etmediğini" bildirdi.

Avukat Durna, müvekkilinin "İsrail devletiyle bağlantısı olması olasılığını hiçbir şekilde kabul etmediğini" ve "Bu, bana ve Tele1'e yönelik kötü kurgulanmış 5. sınıf bir kumpas" dediğini aktardı.

Yanardağ'ın avukatı, dosyada kısıtlılık kararının kaldırılmasını ve dosyanın incelenmesini talep ederek, "Bu bir 5. sınıf kumpas" ifadesini tekrarladı.

Ekrem İmamoğlu'ndan Sert Tepki

Tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu, cezaevinden yapılan açıklamasında, "Böyle bir ifira, yalan ve komplo şeytanın bile aklına gelmez. Yolsuzluk ve terör suçlamalarıyla ikna edemediğiniz bu aziz milleti casusluk gibi akıl almaz bir ifira ile mi ikna edeceksiniz?" diyerek suçlamaları sert bir dille reddetti.

İmamoğlu, bu soruşturmanın kendisini Cumhurbaşkanı seçilmekten alıkoymak için yapıldığını öne sürerek, "2019 seçimine müdahale durumum asla olmadı" vurgusu yaptı.

Sözde "Casusluk" Suçlamalarının Tarihçesi

CHP Milletvekili Bülent Tezcan, yaptığı değerlendirmede, casusluk suçlamalarının geçmişte de sıkça kullanıldığını hatırlatarak, "Casusluk vaka-i adiyeden oldu. Akide şekeri gibi oldu bunların elinde" dedi.

Tezcan, FETÖ soruşturmaları, Ergenekon-Balyoz kumpas davaları ve Büyükada davasında da benzer casusluk suçlamalarının kullanıldığını, bu kişilerin yıllarca hapis yatıktan sonra beraat ettirildiklerini hatırlatarak, "Bu şimdi şeye döndü. Artık vaka-i adiyeye döndü" eleştirisinde bulundu.

İBB Kumpas Soruşturması ile Bağlantı

Operasyonun, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik sürdürülen soruşturma ile bağlantılı olduğu iddia ediliyor. Ekrem İmamoğlu ve Necati Özkan'ın aylardır bu kapsamda tutuklu bulunduğu hatırlatılarak, bu yeni soruşturmanın, muhalefet liderlerini daha da köşeye sıkıştırmak amacıyla yapıldığı öne sürülüyor.

Azmişsan-Aktaş soruşturması örneği verilerek, 28 örgüt üyesinin dışarıda serbest dolaşırken, örgüt üyesi olmayan kişilerin hapsedildiği vurgulanarak, bu tür soruşturmaların adaletsizliği ortaya konuldu.

CHP'nin Ankara Süreci

Operasyonun, Ankara'da görülen CHP'nin mutlak butlan davasıyla aynı dönemde gelişmesi dikkat çekti. CHP Milletvekili Bülent Tezcan, hakimin hukuka uygun karar verdiğini belirterek, "Yargının bu kadar aparat haline getirildiği ve siyasetin aracı olarak kullanıldığı bir dönemde hukuka uygun verilen kararlar sevindiren sürpriz kararlarmış gibi algılanmaya başladı" değerlendirmesinde bulundu.

Gazeteci Tacizlerinin Artışı

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, eleştirel gazetecilere yönelik baskıların arttığına dikkat çekerek, "İçeri kapısı olan arkadaşlarımız, Fatih Altaylı'dan, diğer arkadaşlarımıza karşı sıkı olan gazeteci insanları arttırıyor. Sürekli soruşturmalara uğrayan gazetecilerin sayısı artıyor" bilgisini verdi.

Bildirici, bu durumun "eleştirel medyanın gücünün her geçen gün daha da arttığının" bir göstergesi olduğunu, ancak aynı zamanda "iktidarın medyaya yönelik baskısını daha da artıracağına dair yeni ipuçları" sunduğunu belirtti.

DEM Parti'den Selahattin Demirtaş İçin Serbestlik Çağrısı
DEM Parti'den Selahattin Demirtaş İçin Serbestlik Çağrısı
İçeriği Görüntüle

Özgür Medya ve Demokrasi Mücadelesi

Tele1'in yayınlarının durdurulması ve Merdan Yanardağ'ın gözaltına alınması, Türkiye'de medya özgürlüğü ve demokrasi tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Muhalif seslerin susturulması için yapıldığı öne sürülen bu operasyon, basın özgürlüğü savunucularından ve medya örgütlerinden sert tepkilerle karşılaştı.

Gazeteci örgütleri, bu durumu "demokrasiye vurulan bir pranga" olarak değerlendirirken, uluslararası basın özgürlüğü kuruluşlarının da konuya ilgi gösterdiği bildirildi.

Sonuç: Siyasi Motivasyonlu Operasyon İddiası

Yaşanan tüm bu gelişmeler, muhalefet partilerinin ve basın özgürlüğü savunucularının ortak görüşü olan "siyasi motivasyonlu operasyon" iddiasını güçlendiriyor. Özellikle Ekrem İmamoğlu'nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı öncesi bu tür suçlamalarla karşı karşıya kalması, seçim sürecine yönelik müdahale olarak değerlendiriliyor.

Merdan Yanardağ'ın "5. sınıf kumpas" olarak nitelediği bu soruşturma, hukukun siyasi amaçlarla kullanılması tartışmalarını da beraberinde getiriyor. Dosyanın kısıtlılık kararının kaldırılması beklenirken, bu davanın nasıl gelişeceği merakla bekleniyor.

Tele1'in yayın faaliyetlerinin durdurulması ve önemli isimlerin soruşturma kapsamına alınması, Türkiye'deki medya ortamının geleceği açısından kritik bir dönüm noktası oluşturuyor. Muhalif seslerin giderek daha fazla baskı altına alınması, basın özgürlüğü ve demokratik değerler açısından ciddi endişeler yaratmaya devam ediyor.