Türkiye’nin sanat dünyasında bir isyan bayrağı yükseldi ve bu bayrağı dalgalandıran isim, yılların usta sanatçısı Mahsun Kırmızıgül oldu. Sosyal medya hesabından yaptığı patlayıcı açıklamayla medya kuruluşlarını topa tutan Kırmızıgül, sadece bir eleştiri değil, adeta bir manifesto sundu. “Sanatçının eserine, konserine, alın terine değer verilmiyor. Yaşarken yok sayılıyoruz, öldüğümüzde hatırlanıyoruz” sözleriyle, ana haber bültenlerinin sanatı ve sanatçıları görmezden gelen tutumuna ateş püskürdü. Bu çıkış, sadece bir öfke patlaması değil; yıllardır biriken bir hayal kırıklığının, bir halk ozanının yüreğinden taşan feryadı. Peki, Kırmızıgül’ü bu noktaya getiren neydi ve bu sözler medyada nasıl bir deprem yaratacak? Gelin, bu duygusal ve öfkeli hikayenin derinliklerine inelim, çünkü her kelime bir yara, her cümle bir başkaldırı taşıyor.
Mahsun Kırmızıgül’ün 11 Eylül 2025’te sosyal medya platformu X’te paylaştığı açıklama, kısa sürede binlerce etkileşim aldı ve Türkiye’nin gündemine oturdu. Sanatçı, “Ne acıdır ki, sanatçılar öldüğünde hatırlanıyor” diyerek, Edip Akbayram, Volkan Konak, Ferdi Tayfur ve Özkan Uğur gibi efsane isimlerin hayattayken medyada yeterince yer bulamadığını vurguladı. Bu isimler, Türk müziğinin ve sinemasının mihenk taşları; ama Kırmızıgül’e göre, medya onların alın terini, eserlerini ve halk için döktükleri teri görmezden geliyor. Özkan Uğur’un vefatından sonra ekranlarda boy boy anılması, ama yaşarken projelerine yer verilmemesi, Kırmızıgül’ün isyanının fitilini ateşledi. “Sanatçılar halkı için üretir” diyerek, sanatın toplumla bağını hatırlatan usta isim, televizyonlarda sanatçılara değil, “yolsuzluğa batmış hırsızlara ve ikiyüzlü sahtekârlara” yer verildiğini haykırdı. Bu sözler, sadece bir eleştiri değil; medyanın aynasına tutulan bir gerçeklik.
Kırmızıgül’ün çıkışı, geçmişteki altın çağları da gündeme getirdi. 90’lar ve 2000’lerde Mehmet Ali Birand, Ali Kırca, Reha Muhtar, Ufuk Güldemir ve Uğur Dündar gibi duayen gazetecilerin sanatçılara sahip çıktığını hatırlatan sanatçı, o dönemin ana haber bültenlerinde konserlerin, albümlerin ve filmlerin haber değeri taşıdığını vurguladı. “O zamanlar sanatçıya değer vardı” diyerek nostaljik bir karşılaştırma yaptı. Ancak bugünkü tabloyu “utanç verici” olarak nitelendirdi; ana haberlerin skandallara, yolsuzluklara ve siyasi çekişmelere odaklanarak sanatı arka plana attığını savundu. X’te yaptığı paylaşımda, “Sanatçının emeği, alın teri görmezden geliniyor” cümlesi, binlerce kullanıcı tarafından paylaşıldı; bir hayran, “Mahsun Abi haklı, medyada sanat değil, dedikodu var!” diye yazarken, bir başkası, “Özkan Uğur’u öldükten sonra ananlar utanır mı?” sorusunu attı. Bu tepkiler, Kırmızıgül’ün yalnız olmadığını gösteriyor; halk, onun isyanına kulak veriyor.
Sanatçının açıklaması, bir rest çekmeyle daha da sertleşti: “Bizi görmeyeni biz de görmeyeceğiz!” Kırmızıgül, bundan sonra sadece emeğe değer veren medya kuruluşlarının programlarına katılacağını duyurdu. Bu, bir boykot ilanı gibi; televizyon kanallarına net bir mesaj: Sanatçıya yer açmazsanız, biz de sizinle iş birliği yapmayız. Bu duruş, Kırmızıgül’ün kariyerindeki cesur hamlelerden biri olarak tarihe geçti. Daha önce “Beyaz Melek”, “Güneşi Gördüm” ve “Mucize” gibi filmlerle toplumsal yaralara dokunan, milyonların gözyaşını ve sevgisini kazanan sanatçı, bu kez medyanın vicdanına sesleniyor. Ama asıl bomba, açıklamanın sonunda geldi: “Bir gün başıma bir şey gelirse ya da bu dünyadan göçersem, sakın haberimi yapmayın! Cenazeme gelmeyin! Gidin, haber değeri taşıdığını düşündüğünüz hırsızların, çocuklarımızın geleceğini çalanların haberlerini yapmaya devam edin.” Bu vasiyet gibi sözler, sadece bir öfke değil; bir sanatçının kırgınlığının, topluma olan siteminin en çıplak hali. X’te bu cümleler viral oldu; bir kullanıcı, “Mahsun Kırmızıgül’ün vasiyeti yürek dağladı” diye yazarken, bir diğeri, “Medya utansın, bu sözler tarihe geçer” yorumunu ekledi.
Bu çıkışın arka planı, Kırmızıgül’ün kariyerine bakınca daha net anlaşılıyor. 1969 Diyarbakır doğumlu sanatçı, arabeskten popa, sinemadan yönetmenliğe uzanan bir yolculukla Türkiye’nin en üretken isimlerinden biri oldu. “Vezir Parmağı” ve “Prestij Meselesi” gibi projeleriyle hem güldürdü hem düşündürdü. Ancak son yıllarda, albümleri ve konserleri medyada hak ettiği yankıyı bulamadı. Örneğin, 2024’teki Harbiye Açıkhava konseri, sadece yerel birkaç mecrada yer bulurken, ana haber bültenleri siyasi skandallarla doluydu. Kırmızıgül’ün “sanatçı halkı için üretir” sözü, bu görmezden gelinmeye bir isyan. Benzer şekilde, Edip Akbayram’ın 50. sanat yılı, Volkan Konak’ın Karadeniz turneleri ya da Ferdi Tayfur’un yeni şarkıları, ana akım medyada nadiren haber oluyor. Özkan Uğur’un 2023’teki vefatı sonrası ekranlarda anılması, ama yaşarken MFÖ konserlerinin görmezden gelinmesi, Kırmızıgül’ün eleştirisini haklı çıkarıyor.
Sosyal medyada, Kırmızıgül’ün çıkışı dalga dalga yayıldı. X’te #MahsunKırmızıgül etiketiyle binlerce paylaşım yapıldı; bir kullanıcı, “Sanatçıya değer vermeyen medya, hırsızları baş tacı ediyor” diye yazarken, bir diğeri, “Mahsun Abi’nin vasiyeti hepimizi düşündürmeli” dedi. Sanat camiasından da destek geldi; oyuncu Şevket Çoruh, “Haklısın Mahsun, bu medya sanatı unuttu” paylaşımıyla dayanışma gösterdi. Müzisyen Hayko Cepkin, “Yaşarken kıymet bilinmeli” diyerek Kırmızıgül’e hak verdi. Ancak medya cephesinden henüz resmi bir yanıt yok; bazı kanallar, bu eleştirileri görmezden gelirken, Sözcü ve Cumhuriyet gibi mecralar haberi manşet yaptı. X’te bir paylaşım, “Ana haberler hırsızları anlatıyor, ama Mahsun’un konseri nerede?” sorusuyla gündemi özetledi. Bu tartışma, sadece Kırmızıgül’ün değil, tüm sanatçıların ortak yarası gibi.
Bu çıkışın geleceğe etkisi ne olacak? Kırmızıgül’ün “Bizi görmeyeni görmeyeceğiz” resti, diğer sanatçıları da cesaretlendirebilir. Belki bir boykot dalgası başlar; belki de medya, sanat haberlerine daha fazla yer açar. Kırmızıgül’ün vasiyeti, bir sembol oldu: Sanatçıların emeği, hayattayken değer görmeli. Medyanın bu eleştiriye nasıl yanıt vereceği merak konusu; bazı kanallar, sanat programlarını artırabilir, ama çoğu, skandal odaklı yayınlara devam edebilir. Kırmızıgül’ün sözleri, sadece bir isyan değil; bir uyanış çağrısı. Eğer medya bu çağrıya kulak vermezse, sanatçılar kendi platformlarını yaratabilir – X ve YouTube gibi mecralar, zaten bu değişimi başlatmış durumda. Kırmızıgül’ün bir sonraki adımı, belki yeni bir albüm ya da filmle değil, bu manifestoyu büyüterek gelecek.
Sonuçta, Mahsun Kırmızıgül’ün medyaya çektiği bu rest, bir sanatçının kırgınlığından çok daha fazlası. “Sanatçılar öldüğünde hatırlanıyor” sitemi, toplumun vicdanına dokundu; “Bizi görmeyeni görmeyeceğiz” sözü, bir mücadele ilanı oldu. Bu vasiyet, sadece Kırmızıgül’ün değil; Edip’lerin, Volkan’ların, Ferdi’lerin ve Özkan’ların sesi. Medya, bu feryadı duyacak mı? Yoksa hırsızların ve sahtekarların gölgesinde mi kalacak? X’teki yankılar, halkın tarafını seçtiğini gösteriyor: Sanatçıya değer veren bir Türkiye istiyorlar. Bu hikaye, bir isyanla başladı; ama belki de bir devrimle bitecek. Heyecan dorukta – Kırmızıgül’ün sesi, susturulamaz. İzleyin, çünkü bu, bir sanatçının değil, bir halkın öfkesi.