Mardin'in tozlu yollarında, sonbahar rüzgarları hafifçe eserken, bir mahalle ansızın karanlığa gömüldü. Sokak lambalarının soluk ışığı altında, komşu sohbetleri, çocuk kahkahaları... Her şey o kadar sıradan, o kadar tanıdık ki. Ama bir anda, duman kokusu yayıldı havaya; siren sesleri geceyi yırttı, kalpler dondu. Kızıltepe'nin dar sokaklarında, bir evin camlarından fırlayan alevler, herkesi ayağa kaldırdı. "Yangın mı?" diye fısıldayanlar, koşuşturmaya başladı; telefonlar çaldı, komşular kapılara üşüştü. Bu sadece bir kaza mıydı, yoksa kaderin acı bir oyunu mu? Mahalleli, o geceyi anlattıkça tüyler diken diken oluyor – ama asıl hikaye, o evin içindeki fırtınada yatıyor. Merak edenler için, perde yavaşça açılıyor; sabırlı olun, çünkü her anı bir yara gibi derin, her isim bir dua gibi içten.

Görevden Alınan Müdür Kendini Astı: Aksaray Eskil'de Trajik Olay
Görevden Alınan Müdür Kendini Astı: Aksaray Eskil'de Trajik Olay
İçeriği Görüntüle

Kızıltepe, Mardin'in endüstriyel nabzını tutan o semtlerden biri – Sanayi Mahallesi'nde, 751. Sokak'ta sıralı evler, günlük telaşın ortasında. Üç katlı bir bina, giriş katındaki dairede yaşayan bir aile... Kim bilir, akşam yemeği sofrası kuruluyordu belki, çocuklar oyuncaklarla oynamaya hazırlanıyordu. Ama birden, belirlenemeyen bir sebepten yangın patlak verdi – alevler duvarları yaladı, duman boğazları sıktı. Ve o korkunç patlama sesi... Mahalleli, "Bomba mı patladı?" diye irkildi; gökyüzü kızıldı, hava ağırlaştı. İhbarlar yağdı 112'ye; dakikalar içinde ambulanslar, itfaiye araçları, polis sirenleri sokakları doldurdu. Ekipler koştu, ama kapı kilitliydi – panik anında açılmayan bir kapı, belki de saniyelerin kaderini belirledi. Vinç getirildi, duvarlar kırıldı; toz duman içinde kurtarma başladı. O anlar, adeta bir savaş alanı gibi – tozlu eller, çığlıklar, gözyaşları... Yetkililer, "Hızlı hareket ettik" diyor, ama zaman her şeyi değiştirmişti zaten. Bu yangın, sadece bir evi değil, bir aileyi, bir mahalleyi yuttu; yaraları hala kanıyor.

İşte o evden yükselen feryatların en acısı, küçük bir çocuğun hikayesi. Bekir Çeçen – sadece 5 yaşında, o masum gülümsemesiyle etrafını aydınlatan bir minik. Yangının ilk dalgalarında yaralanan Bekir, kurtarılmayı beklerken soluk soluğa kaldı. Ambulansla hastaneye yetiştirildi, doktorlar elinden geleni yaptı; ama küçük beden, alevlerin gücü karşısında direnemedi. Bekir'in cansız bedeni, otopsi için morga götürüldü – o soğuk masada, bir ailenin hayalleri son buldu. Annesi, babası, kardeşleri... Kim bilir, o gece "Anneciğim" diye sarılıp uyuyacaktı belki yatağına. Şimdi ise, hastane koridorlarında dua eden bir aile; gözyaşları sel olmuş akıyor. Bekir'in adı, mahallede yankılanıyor – komşular, "O hep koşardı sokakta, top peşinde" diye anlatıyor, sesleri titreyerek. Bu kayıp, sadece bir sayı değil; bir geleceğin, bir kahkahanın, bir umudun silinmesi. Yetkililer, "Otopsi raporu aydınlatacak" diyor, ama hiçbir rapor, bir annenin acısını dindiremez.

Ama facia burada bitmedi; yangın, 13 canı daha soluk soluğa bıraktı. Yaralılar arasında minikler, gençler, yetişkinler – hepsi o daracık dairede sıkışıp kalmıştı. Muhammed Efe Ç., sadece 2 yaşında; Baran Ç., 8'inde – bu çocuklar, yangının dumanında kaybolmuş, kurtarıldıklarında yanık izleriyle doluydular. İbrahim K., 6 yaşında; Nahide K., 4'ünde... Küçük bedenler, hastane yataklarında direniyor, aileleri başucunda bekliyor. Yetişkinler de var tabii: Derya K., 35'inde; Dilşah K., 44'ünde – belki onlar kurtarmaya çalışıyordu çocukları, belki kaçış yolunu arıyordu. Kadri A., 45 yaşında; Latife K., 23'ünde; Aras E., 29'unda... Ve en kritik olanlar: Bager Ç., 23 yaşında; Leyla Ç., 27'sinde; Ebru K., 21'inde – durumları ağır, yoğun bakımda umutla bekleniyor. Doktorlar, "Hayati tehlike devam ediyor" diyor; her saat, yeni bir haber umuduyla geçiyor. Hastaneler dolup taşıyor; Mardin'in sağlık ekipleri, gece gündüz çalışıyor. Bu liste, sadece isimlerden ibaret değil; her biri bir hayat, bir hikaye – yangın, hepsini bir gecede değiştirdi.

Kurtarma operasyonunun kahramanları, o geceyi unutamayacak gibi. İtfaiye erleri, dumanın içinde ilerlerken nefesleri kesildi; polisler, kalabalığı uzak tutmaya çalıştı. Vinçle kırılan duvar, adeta bir umut kapısıydı – ama içerideki manzara yürek parçalayıcıydı. Ekipler, birer birer çıkardı yaralıları; bazıları baygın, bazıları çığlık atarak. Ambulanslar, sirenlerini inletip hastanelere doğru yol aldı; acil servisler, yangınzedelere yer açtı. Elektrik şirketi ekipleri, hemen devreye girdi – sokak lambaları söndü, tehlike bertaraf edildi. Yetkililer, soruşturma başlattı hemen; yangının nedeni neydi? Kısa devre mi, gaz kaçağı mı, yoksa ihmalkarlık mı? Patlama sesi, akıllarda soru işareti bırakıyor – belki bir soba, belki bir cihaz... İnceleme sürüyor, raporlar bekleniyor. Bu yangın, Mardin'in yangın istatistiklerini de değiştirecek; yetkililer, "Güvenlik önlemleri artırılacak" diye söz veriyor. Ama sözler, acıyı silmez; sadece yarın için bir ders olur.

Mahalleli, o geceyi anlattıkça, tüyler ürperiyor. Furkan Yalçınkaya, sokak lambasının altında durmuş, olayı naklediyor: "Mahalleye doğru geliyordum, birden patlama sesi duydum. Ambulanslar geldi, kapı açılmadı. Duvarı kırdılar, içeri girdiler. Küçük çocuklar vardı, yanmışlardı. Sonra itfaiye ve polis geldi. Şu an elektrik şirketi, elektriği kesiyor. Çocukların durumu belli değil, hastaneye götürdüler. Allah yardımcıları olsun. Allah kimsenin başına getirmesin." Yalçınkaya'nın sesi çatallanıyor; gözleri doluyor. Komşular, ev ev dolaşıp yardım topluyor – battaniye, yiyecek, dua... Bir teyze, "O çocuklar hep oynardı kapıda, şimdi hastanede" diye iç çekiyor. Sosyal medyada, #MardinYangını etiketiyle paylaşımlar yağıyor; binlerce mesaj, dua, destek... Bazıları "Neden önlem alınmadı?" diye soruyor, diğerleri "Birlik olalım" diyor. Bu facia, sadece Kızıltepe'yi değil, tüm Mardin'i yasa boğdu; camilerden okunan dualar, gökyüzüne yükseliyor.

Düşünün, bir ailenin sofrası, bir gecede küle dönüyor. Bekir'in odası, oyuncakları... Artık boş bir anı. Yaralı çocuklar, yataklarında kıpırdamadan yatıyor; aileler, "Uyanır mı?" diye fısıldaşıyor. Bu yangın, Güneydoğu'nun zorlu hayatına bir darbe daha – eski evler, eski tesisatlar, belki de ihmaller... Hatırlayın, benzer facialar geçmişte de yaşanmıştı; ama her seferinde "Değişecek" denir, değişmez. Yetkililer, şimdi sahada – Kızıltepe Kaymakamı, hastanede aileleri ziyaret ediyor; Mardin Valisi, destek sözü veriyor. AFAD ekipleri, geçici barınaklar kuruyor; Kızılay, erzak dağıtıyor. Ama asıl ihtiyaç, adalet – yangının nedeni aydınlanırsa, belki birileri hesap verir. Bager, Leyla, Ebru'nun durumları kritik; her dakika, bir dua gibi bekleniyor. Bu bekleyiş, mahalleyi birleştirdi; komşular, nöbet tutuyor hastane önünde.

Peki, bu facianın yankıları ne olacak? Soruşturma derinleşirken, yeni önlemler mi gelecek? Yangın güvenliği eğitimleri, ev kontrolleri... Mardin, bu acıyı unutmayacak; Bekir'in adı, belki bir parka, bir okula verilecek. Aileler, hastane faturalarıyla boğuşurken, yardım kampanyaları çoğalıyor – bir iş adamı, "Tüm masrafları karşılarım" diyecek mi? Sosyal medyada, ünlüler paylaşıyor: "Küçük Bekir için dua edelim." Bu olay, Türkiye'nin yangın bilincini de sorgulatıyor – neden her yıl benzer hikayeler? İtfaiye erleri, o geceyi kahraman olarak anıyor; ama kahramanlar da yoruluyor, yanık izleri taşıyor. Mahalle, yaralarını sararken, sokaklar sessiz – o patlama sesi, hala kulaklarda yankılanıyor.

Bu trajedi, sadece bir haber değil; bir uyarı, bir ağıt. Bekir Çeçen'in gidişi, hepimizi sarsmalı – çocuklar için daha güvenli evler, aileler için daha dikkatli yarınlar. Yaralılar arasında umut ışıkları yanıyor; belki bir minik uyanır, gülümser yarın. Mardin'in o dar sokağında, dualar yükseliyor; komşuluk, kardeşlik yeniden doğuyor. Eğer siz de bu acıyı hissediyorsanız, bir dua edin, bir yardım eli uzatın – çünkü facialar, birlikle yenilir. Bekir'in ruhu şad olsun; yaralılar şifa bulsun. Ve kim bilir, bu kor, bir değişimin ateşi olur – yangınlar söner, ama anılar kalır. İzleyin haberleri, kalbinizi açın; Mardin konuşuyor, Türkiye dinliyor.