Son dönemde ekonomik tartışmalar hız kesmeden devam ederken, uzman görüşleri daha da önem kazanıyor. Özellikle enflasyonun günlük hayatı nasıl etkilediği, altın fiyatlarındaki hareketler ve sosyal yardımların geleceği gibi konular herkesin gündeminde.
İkinci paragraftan itibaren asıl detaylara girildiğinde, ünlü ekonomist Kerim Rota'nın son açıklamaları dikkat çekiyor. Rota, dolaylı vergilerin yüksekliğinden bahsederek, OECD ortalamasının yüzde 32 olduğu halde bizde yüzde 62'ye ulaştığını vurguluyor. Bu durum, bütçede büyük bir yük yaratırken, vatandaşın sırtına ekstra maliyet bindiriyor. Ayrıca, fabrika satışlarının son dönemde rekor seviyede arttığını belirtiyor; örneğin İstanbul'da sadece 25 günde 214 fabrika el değiştirmiş. Bu, sanayi sektöründeki sıkıntıların derinliğini gösteriyor.
Rota, asgari ücret ve emekli maaşlarının yoksulluk sınırının altında kaldığını detaylıca anlatıyor. Enflasyonun resmi rakamların ötesinde, gıda, kira ve eğitim giderlerinde yüzde 30'un üzerinde artış yarattığını söylüyor. Konut fiyatlarının son 4 yılda 10 kat, araç fiyatlarının ise 7-8 kat arttığına dikkat çekerek, gençlerin ev veya araba sahibi olmasının neredeyse imkansız hale geldiğini ifade ediyor. Tekstil fabrikalarındaki işten çıkarmalar, örneğin bir fabrikada 300-350 işçinin kapı dışarı edilmesi gibi örnekler, işsizliğin yapısal bir sorun olduğunu ortaya koyuyor.
Altın fiyatlarının son 40 yılın en iyi performansını gösterdiğini belirten Rota, bunun küresel nedenlerden kaynaklandığını açıklıyor. Özellikle ABD politikalarındaki değişiklikler ve Trump dönemindeki olası tarifeler, altın talebini artırıyor. Mayıs ayında Fed kararlarıyla volatilite beklenirken, altın yatırımcıları için fırsatlar doğabileceğini ima ediyor. Ancak, genel ekonomik tabloda öğrendiğimiz çaresizlik hissinin yaygınlaştığını, toplumun ve iş dünyasının umutsuzluğa kapıldığını ekliyor.
Doğum oranlarının 1,5 seviyelerine düşmesinin ekonomik baskılardan kaynaklandığını vurgulayan Rota, gençlerin çocuk yapmayı ertelediğini veya vazgeçtiğini söylüyor. Zengin göçünün arttığını, 2025'te 142 bin milyonerin ülkeden ayrılabileceğini öngörüyor. Katılım oranının OECD'ye göre düşük kalması, 5 milyon gençte işsizlik veya eğitim dışı kalma sorunu (NEET) yaratıyor. Eğitim sistemindeki uyumsuzluk ise, 800 bin mezuna karşılık milyonlarca beyaz yakalı iş açığı doğuruyor.
Rota, çözüm önerileri olarak refah devletini güçlendirmeyi öne çıkarıyor. Bütçe yeniden dağılımıyla açıkların kapatılabileceğini, araç ÖTV'sinin indirilerek 950 milyardan 600-700 milyara düşürülebileceğini hesaplıyor. En çarpıcı önerisi ise, 11-12 milyon çocuğa ücretsiz okul yemeği sağlanması. Bunun maliyeti yaklaşık 160 milyar TL, yani bütçenin yüzde 1'inden az. Bu, 4 milyar dolar civarında bir harcama olsa da, yoksullukla mücadelede devrim yaratabilir.
Şeyma Subaşı'nın son videosu gibi kültürel konulara da değinen tartışmalarda, toplumun köklerinden kopuşu eleştiriliyor. Subaşı'nın Miami doğumlu olduğunu iddia etmesi, spiritüel büyüme anlatısı ve geçmiş skandallarla kontrastı, yeni neslin mağduriyet hikayelerini yansıttığı yorumlanıyor. Bu tür anlatılar, toplumsal cezadan kaçış ve içe kapanma olarak görülüyor.
Tahliye görüntülerinde halkın sevinç ve teşekkürleri dikkat çekerken, bazı istisnalar eleştiri konusu oluyor. Medya stratejilerindeki değişimler, hükümet yanlısı gazetecilerin savunma yerine eleştiriye geçmesi, liyakat tartışmalarını alevlendiriyor. Seçim barajı yüzde 50+1'in zorlaşması, yüzde 40+1 önerilerini gündeme getiriyor.
Ali Sabancı gibi zenginlerin "geçim sıkıntısı" şikayetleri ironik bulunurken, 2018'den beri hükümet politikalarının enflasyon ve faiz sorunlarını büyüttüğü belirtiliyor. Hane halklarının küçülmesi, tek başına yaşama rekorları, sosyal dramları artırıyor. 18 milyon kişinin yardıma muhtaç olması, acil reform ihtiyacını ortaya koyuyor.
Kentleşme sorunları da masaya yatırılıyor; İstanbul gibi şehirlerin kendi kendine yeterlilikten uzaklaşması, sürdürülebilirliği tehdit ediyor. Polonya gibi ülkelerle karşılaştırmada gelişim geriliğimiz vurgulanırken, enflasyon beklentilerinin hala yüksek olması, resmi rakamlara rağmen gerçek hayatı yansıtıyor.
Kerim Rota, tüm bu sorunlara karşı bütçe muafiyetlerinin azaltılması, vergi adaletinin sağlanması ve eğitim-istihdam uyumunun artırılması gibi adımları öneriyor. Seçimlerin 2027 sonbaharında olabileceği tahminleri arasında, ekonomik programların sloganlarla güçlendirilmesi gerektiği belirtiliyor. Bu detaylı analiz, ekonominin geleceği için umut verici ipuçları sunarken, acil değişim ihtiyacını da gözler önüne seriyor.
Toplumdaki çaresizlikten kurtulmak için refah reformları şart görülüyor. Ücretsiz yemek gibi kampanyalar, milyonları etkileyebilir. Altın gibi varlıkların yükselişi fırsat olsa da, yapısal sorunlar çözülmeden kalıcı iyileşme zor. Bu yorumlar, ekonomik gündemin en sıcak noktalarını aydınlatıyor ve geleceğe dair merak uyandırıyor.




