Büyük metropoller, genellikle kendi içinde barındırdığı karmaşık ve çoğu zaman gözlerden uzak kalmayı başaran yasa dışı ağlarla da mücadele etmek zorunda kalır. Şehirlerin ışıltılı yüzeyinin altında, insanlık onurunu ayaklar altına alan, para ve karanlık ilişkiler üzerine kurulu sistemler, emniyet güçlerinin bitmek bilmeyen takipleriyle açığa çıkarılmaya devam ediyor. Bu tür operasyonlar, sadece suç örgütlerini çökertmekle kalmaz, aynı zamanda toplumda ahlaki değerler ve insan hakları üzerine yeniden düşünme ihtiyacını da beraberinde getirir. Son olarak İstanbul'un çeşitli ilçelerinde gerçekleştirilen dev bir baskın, şehrin altındaki bu karanlık dünyayı bir kez daha gözler önüne serdi ve kamuoyunu derinden sarstı.
İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü'ne bağlı Ahlak Büro Amirliği ekipleri, internet üzerinden Türk ve yabancı uyruklu kadınların evlere ve otellere gönderilerek fuhuş yaptırıldığı yönündeki ihbar üzerine geniş çaplı bir soruşturma başlattı. Yaklaşık üç ay süren titiz teknik ve fiziki takip sonucunda, çetenin kimlikleri ve faaliyet gösterdiği adresler tek tek tespit edildi. Operasyonun detayları ise adeta bir filmi aratmadı. Kağıthane, Esenyurt, Bağcılar, Sarıyer, Esenler, Şişli, Ümraniye, Bakırköy, Güngören, Bahçelievler ve Eyüpsultan gibi İstanbul'un en işlek ve kalabalık tam on bir ilçesinde belirlenen on sekiz farklı adrese eş zamanlı baskınlar düzenlendi. Bu baskınlar, organize suç örgütlerine karşı emniyet güçlerinin ne denli kararlı olduğunu bir kez daha gösterdi.
Gerçekleştirilen operasyonlarda, fuhuş çetesinin elebaşları olduğu belirlenen M.G. ve S.T. isimli iki şüpheli kıskıvrak yakalanarak gözaltına alındı. Baskınlar sırasında, para karşılığı erkeklere pazarlandığı öğrenilen, ikisi yabancı uyruklu olmak üzere toplam sekiz kadın da emniyet güçleri tarafından bulundu. Bu kadınlar, ifadelerinin alınmasının ardından mağdur sıfatıyla serbest bırakıldı. Ancak soruşturmanın derinleşmesiyle ortaya çıkan detaylar, olayın vahametini daha da artırdı. Polis araştırmasında, çete elebaşı şüphelilerin, kadınlarla önce kendilerinin birlikte olduğu, ardından bu kadınları yüksek ücretler karşılığında müşterilerine otellere veya evlere gönderdikleri tespit edildi.
Çetenin işleyiş biçimi ve para trafiği de soruşturma kapsamında gün yüzüne çıktı. Şüphelilerin, ev ve otellere gönderdikleri kadınlar için sadece iki saatlik bir zaman dilimi karşılığında tam 30 bin Türk Lirası gibi astronomik bir ücret talep ettikleri belirlendi. Bu dudak uçuklatan rakam, insan ticaretinin ve fuhuş sektörünün ne denli büyük bir kazanç kapısı haline geldiğini de gözler önüne serdi. Polis işlemlerinin tamamlanmasının ardından adliyeye sevk edilen M.G. ve S.T. isimli şüpheliler, çıkarıldıkları mahkemece "fuhuşa teşvik, aracılık ve yer temin etmek" gibi suçlamalarla tutuklanarak cezaevine gönderildi. Bu tutuklamalar, adaletin tecelli etmesi adına atılan önemli bir adım olarak kayıtlara geçti.
Bu tür operasyonlar, maalesef ki büyük şehirlerin gizli kalmış bir gerçeği olarak ara ara gündeme gelmeye devam ediyor. Geçmişten günümüze, insan onurunu hiçe sayan bu tür yasa dışı faaliyetlerle mücadele, emniyet güçlerinin öncelikli görevlerinden biri olmuştur. İnternet ve teknolojik gelişmelerin de suç örgütleri tarafından kullanılması, bu tür ağların tespitini ve çökertilmesini daha da zorlaştırmaktadır. Ancak bu son başarılı operasyon, organize fuhuş çetelerine karşı verilen mücadelenin aralıksız sürdüğünü ve suçluların adaletten kaçamayacağını bir kez daha göstermiştir. Önümüzdeki dönemde bu tür suçların kökünü kazımak adına, hem emniyet teşkilatının titiz çalışmaları hem de toplumun her kesiminin duyarlılığı büyük önem taşımaktadır. İstanbul'u sarsan bu operasyon, karanlık işlerin er ya da geç gün yüzüne çıkacağını ve sorumluların hesap vereceğini güçlü bir şekilde haykırmaktadır.