Balıkesir Sındırgı'da 4.9 büyüklüğünde deprem paniği sardı
Balıkesir Sındırgı'da 4.9 büyüklüğünde deprem paniği sardı
İçeriği Görüntüle

Türkiye, ekonomik çöküş, dış politikada teslimiyet ve iflasın eşiğinde bir ülke konumuna gelmiş durumda. Ancak hükümetin öncelikleri, toplumun dikkatini başka yönlere çekmekle meşgul. Toplum, magazinsel konularla oyalanırken, asıl hayati meseleler göz ardı ediliyor.

Dünyanın en prestijli gazetelerinden New York Times, İstanbul için çarpıcı bir rapor yayınladı. Bu rapor, astrologik tahminlere değil, somut bilimsel verilere dayanıyor. Seismolog Stephen Hes ve Alman jeobilimci Patrick Martinez'in çalışmaları temel alınarak hazırlanan raporda, Marmara Denizi altındaki fay hattında son 20 yıldaki sismik hareketlerin derinlerde endişe verici değişimler gösterdiği belirtiliyor. İstanbul'un büyük bir deprem tehdidi altında olduğu ve felaketin kapıda olduğu vurgulanılıyor.

Bu uyarılar, Türkiye'deki yer bilimcilerin yıllardır yaptığı çağrılarla örtüşüyor. Ancak iktidar, bu bilimsel alarmlara kulak asmıyor. AKP ve MHP koalisyonu, koltuklarını koruma derdinde. Deprem mobilizasyonu ilan edilmesi gerekirken, gündem Cumhuriyet Halk Partisi'ni hedef almak veya Devlet Bahçeli'nin 400 gündür uğraştığı Abdullah Öcalan'ın İmralı'dan çıkarılması çabalarıyla dolu.

Devlet Bahçeli'nin 28 yıllık liderliği boyunca deprem konusunu hiç gündeme getirmemesi dikkat çekici. MHP lideri, bu konuda hiçbir sorumluluk üstlenmemiş. Oysa İstanbul depremi, sadece bir doğal afet değil; Türkiye'nin tamamını etkileyecek bir felaket anlamına geliyor. İstanbul, ülkenin üretim ve sermaye merkezi. Böylesi bir deprem, ekonomiyi yerle bir eder, birlik ve bütünlüğü bile tehlikeye atar.

Düşünün: Büyük bir deprem sonrası Türkiye'nin düşmanları fırsat kollarsa ne olur? Güneydoğu'da PKK ayaklanma başlatır, Kıbrıs'ta Yunanlar saldırır, Ege'de 12 mile genişletme yapılır, sınırda PYD bağımsız Kürdistan ilan eder veya İsrail Suriye'yi tamamen ele geçirir. Düşmanlar, en zayıf anı bekler ve vurur. Hükümet ise ihale dağıtmak ve kendi çıkarlarını korumakla meşgul.

Deprem hazırlığının yanı sıra, gençliği saran uyuşturucu ve online kumar belası da acil bir ulusal güvenlik sorunu. Türkiye, 19. yüzyılda İngiltere'nin Çin'e yaptığı afyon saldırısına benzer bir operasyonla karşı karşıya. Milyonlarca genç uyuşturucu tuzağına düşmüş durumda. Avrupa'da uyuşturucu trafiğinin en yüksek olduğu ülke Türkiye, dünyada ise 193 ülke arasında 14. sırada.

İstanbul'da 10'dan fazla sokak çetesi var, yüzlerce çocuk tetikçi uyuşturucu etkisi altında cinayet işliyor. Para aklama merkezi haline gelen ülke, mafya yapılanmalarını besliyor. Milyonlarca Suriyeli, Afgan ve diğer mülteciler de sorunu ağırlaştırıyor. Sokaklarda "Afganistan Günü" veya "Afgan Gülü" sloganlarıyla uyuşturucu satılıyor, tıpkı eskiden kaçak sigara gibi.

Resmi verilere göre, iki milyon genç uyuşturucu bağımlısı. Bağımlılık yaşı 15'in altına düşmüş. Cezaevlerindeki 435 bin mahkumdan üçte biri uyuşturucu suçlarından içeride. Ancak hükümet, 25 yıldır bu bela için hiçbir şey yapmamış. Tüm Türkiye'de uyuşturucu tedavi kapasitesi inanılmaz şekilde sadece 2500 kişiyle sınırlı. Milyonlarca bağımlı için bu rakam trajik.

Uyuşturucu ticaretinin en büyük aktörü PKK. Örgüt, Avrupa'daki trafiğin yüzde 65'ini kontrol ediyor ve milyarlarca dolar kazanıyor. Buna rağmen, Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılması için çaba gösterenler, bu konuda sessiz kalıyor. PKK, ele geçirdiği pazarı kimseye kaptırmaz.

Online kumar da binlerce aileyi yıkmış, yüzlerce intihara yol açmış. Hükümet ancak son dönemde ilgi göstermeye başlamış. Devlet kendisi iddaa gibi sistemlere izin verirken, yasa dışı sitelere etkili önlem alınmıyor.

Muhalefet de bu kritik konularda sessiz. CHP, uyuşturucu, çeteler, kumar ve bahis sorunlarını gündeme getirmiyor, çözüm önermiyor. İYİ Parti'de Turan Çömez dışında pek çalışma yok. Öte yandan Zafer Partisi, eski emniyet müdürlerinden oluşan ekiplerle sorunu tüm boyutlarıyla ele alıyor ve somut çözümler sunuyor.

Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ'ın önerileri arasında uyuşturucu ve online kumarla mücadeleyi terör örgütü suçları kapsamına almak, baronların mal varlıklarına el koymak, af kapsamından çıkarmak, eğitim müfredatına koymak, medya ve dizilerde yıkımı göstermek, psikolojik hizmetleri genişletmek, tedaviyi zorunlu hale getirmek gibi maddeler var.

Kısacası, Türkiye'nin temel sorunları büyük İstanbul depremi, uyuşturucu, çeteler ve kumar iken, gündem Abdullah Öcalan gibi konularla dolduruluyor. Çünkü iktidar, gerçek sorunların görülmesini istemiyor. İmralı görüşmelerinde AKP, MHP ve diğer vekillerin Öcalan'dan ne talep ettiği, barajlar ve Gabar petrolü gibi konuların pazarlıkta olup olmadığı yavaş yavaş ortaya çıkıyor.

Bu gerçekler karşısında toplumun uyanması gerekiyor. Deprem için acil mobilizasyon, uyuşturucu ve kumar için seferberlik şart. Aksi takdirde, ülke daha derin bir çöküşe sürüklenir. Bilimsel uyarılar ortadayken, siyasi hesaplar ön planda tutulamaz. Gençlerimizi kaybediyoruz, İstanbul'u kaybedersek her şeyi kaybederiz. Bu korkunç tablo, herkesin dikkatini hak ediyor.