Dünya

İran'da Mehrieh Yasası Değişti: Kadınların Mali Güvencesi Zayıflıyor mu?

İran'da evlilik ve boşanma hukukunda önemli değişiklikler gündemde; mehrieh çeyiz miktarı, kadın hakları, aile içi şiddet ve miras kuralları gibi konular tartışılıyor. Kadınların konumunu etkileyen gelişmeler merak uyandırıyor, detaylar için devam edin.

Evlilik kurumunda mali güvenceler, birçok toplumda kadınların korunması açısından kritik rol oynar. Özellikle boşanma durumunda ortaya çıkan haklar, aile hukukunun en hassas noktalarından birini oluşturur. Son dönemde yapılan yasal düzenlemeler, bu güvencelerin sınırlarını yeniden çizerek geniş tartışmalara yol açıyor.

Bu düzenlemelerden biri, evlilik sözleşmesinde belirlenen ve boşanma halinde erkeğin kadına ödemekle yükümlü olduğu mehrieh miktarıyla ilgili üst sınırı etkiliyor. Daha önce 110 altın sikkeye (yaklaşık 880 gram altın) kadar olan yasal üst sınır, yeni değişiklikle 14 altın sikkeye (yaklaşık 112 gram altın) indirildi. Ödeme yükümlülüğü devam etse de, ödenmemesi durumunda hapis cezası tehdidi kaldırıldı. Bu, erkeklerin hapis riskini ortadan kaldırırken, kadınların parayı fiilen tahsil etme olasılığını daha da belirsiz hale getiriyor.

Mehrieh, evlilik öncesi tarafların anlaşmasıyla belirlenen bir tutar ve genellikle altın sikke şeklinde ifade ediliyor. İran'da boşanmada mal paylaşımı sistemi bulunmaması nedeniyle, bu ödeme kadınlar için boşanma ve miras hukukunda tek mali dayanak konumunda. Kadınların zaten düşük oranda (%3 civarı) bu parayı alabildiği bir ortamda, üst sınırın düşürülmesi ve hapis cezasının kalkması, mali güvenceyi zayıflatıyor.

Boşanma oranları da dikkat çekici: Ülke genelinde evliliklerin yaklaşık %42'si, başkentte ise %50'si boşanmayla sonuçlanıyor. Bu oranlar, aile yapısındaki değişimleri yansıtırken, kadınların karşılaştığı zorlukları artırıyor. Örneğin, miras hukukunda erkek ölümü halinde eş, taşınır malvarlığının yalnızca sekizde birini alabiliyor; taşınmazlar çocuklara, yoksa ölenin anne-babasına geçiyor. Çocuk ve ebeveyn yoksa kadın mirasın dörtte birini alıyor, kalan kısım devlete kalıyor.

Aile içi şiddet yaygın bir sorun olarak öne çıkıyor. Devlet desteği yetersizliği nedeniyle birçok kadın hukuki yollara başvurmuyor, bu da istatistiklerin tam olarak oluşmasını engelliyor. Çocuk velayeti kural olarak babaya ait; kadınlar şiddete karşı adım atarsa velayet riski taşıyor. Kasım 2024'te yaşanan bir trajik olayda, kadın hakları üzerine yazılarıyla bilinen bir gazeteci, avukat eşi tarafından öldürüldü; yıllarca şiddete maruz kalmıştı ama hukuki başvuru velayet kaybı korkusuyla sınırlı kalmıştı.
Aile içi şiddete karşı koruma tasarısı 14 yıldır tartışılıyor ancak kabul edilmedi, içeriği zayıflatıldı. Mehrieh değişikliği ise bu tasarıdan daha hızlı parlamentodan geçti. Uzmanlar, sistemin kadınları eşit yurttaş olarak görmeyen ideolojik yapısına dikkat çekiyor. Kadın baskısının, siyasi otoriteyi pekiştirmek için kullanıldığı görüşü hakim.

2022'de başlayan "Kadın, Yaşam, Özgürlük" hareketi, başörtüsü zorunluluğuna karşı direnişi simgeliyor ve toplumsal değişim yarattı. Kadınlar kamusal alanda kurallara meydan okuyarak algıları dönüştürdü. Ancak yasal değişiklikler, hak taleplerini ideolojik çatışma olarak gören yaklaşımla karşılaşıyor.
Kadın hakları savunucuları, sistemin ataerkil rolleri desteklediğini ve muhafazakar çevrelere mesaj verdiğini belirtiyor. Mehrieh'in fiilen alınma oranı düşükken (%3), hapis giren erkek sayısı da 3 binden az. Yeni düzenleme, tahsilat mekanizmasını belirsiz bırakarak kadınları daha savunmasız konumda bırakıyor.

Bu gelişmeler, kadınların evlilik, boşanma ve miras gibi alanlardaki konumunu doğrudan etkiliyor. Mehrieh'in üst sınırının düşürülmesi, ödeme yükümlülüğünün devamına rağmen pratikte güvenceyi azaltıyor. Aile içi şiddet ve velayet kurallarıyla birleşince, kadınların karşılaştığı sistematik zorluklar belirginleşiyor.
Sonuçta, yasal düzenlemeler kadın hakları mücadelesini yeni bir boyuta taşıyor. Direniş devam ederken, mali ve hukuki güvencelerin zayıflaması, eşitlik taleplerini daha da acil kılıyor. Bu alandaki değişiklikler, toplumsal yapıyı derinden etkileyecek potansiyel taşıyor ve yakından izlenmeyi hak ediyor.