Gerçek Gündem Haberleri

İmralı Tutanakları Gündemde: Siyasi Süreçte Kritik Dönemeç Yaklaşıyor

TBMM'de okunan gizli tutanaklar, yılların birikmiş gerilimini masaya yatırdı ve barış umutlarını yeniden alevlendirdi. Komisyonun rapor aşaması, toplumun nabzını tutarken, detaylar tartışmaları kızıştırıyor. Neler konuşuldu, hangi adımlar atılacak, merakla beklenen gelişmeler burada.

Siyasi arenada her komisyon toplantısı, adeta bir satranç tahtasında taşların yer değiştirmesi gibi dikkatle izlenir; bir kelime, bir ifade, yılların dengesini bozabilir ya da yeni ufuklar açabilir. Özellikle hassas konular etrafında dönen tartışmalar, toplumun her kesimini ayağa kaldırır, çünkü bu adımlar sadece bugünü değil, geleceği de şekillendirir. Son haftalarda, sınır ötesi meseleler ve iç barış çabaları, gündemin en sıcak maddesi haline geldi. Bu tür gelişmeler, hepimizi sorgulatıyor: Barış yolunda atılan adımlar, neden bu kadar ince bir çizgide yürüyor ve kamuoyu ne kadar şeffaf bilgilendiriliyor?

Olayın temeli, 24 Kasım 2025 Pazar günü İmralı Adası'nda gerçekleşen bir görüşmeye uzanıyor. AKP'li Hüseyin Yayman, DEM Parti'li Gülistan Kılıç Koçyiğit ve MHP'li Feti Yıldız'dan oluşan üç milletvekilinin yer aldığı komisyon heyeti, PKK lideri Abdullah Öcalan ile yüz yüze bir araya geldi. Bu görüşme, ses kaydı alınarak tutanağa döküldü ve Türkiye'nin siyasi tarihine not düşülecek bir an olarak kaydedildi. Heyet, ziyaretin ardından detaylı bir rapor hazırlamak üzere çalışmalara başladı; ancak asıl heyecan, bu tutanağın ne ölçüde paylaşılacağı ve içeriğinin nasıl yorumlanacağı etrafında yoğunlaştı. Ziyaret, çözüm süreci bağlamında önemli bir eşik olarak görülüyor, zira benzer girişimler yıllardır umut ve şüphe arasında gidip geliyor.

4 Aralık 2025 Perşembe günü, TBMM'de Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun 19. toplantısı düzenlendi ve saat 19:27'de güncellenen haberlere göre, İmralı ziyareti sonrası hazırlanan tutanağın özeti ilk kez okundu. Komisyon Başkanı Numan Kurtulmuş, dinleme aşamasının tamamlandığını ve artık raporlama safhasına geçildiğini duyurdu. Bu toplantı, sürecin yasal çerçevesini oluşturma amacıyla toplandı; ancak okunan özet, katılımcılar arasında hem alkış hem de soru işaretleri yarattı. Tutanağın tam metni hala gizli tutulurken, özeti kamuoyuna sızan detaylarla birlikte tartışılmaya başlandı. Bu okuma, adeta bir perde arkası penceresi araladı ve görüşmenin derinliklerini kısmen gün yüzüne çıkardı.

Tutanak özetinde yer alan en çarpıcı kısımlardan biri, Öcalan'ın Devlet Bahçeli'ye yönelik ifadeleriydi. Kendisi, 100 yıllık Türk-Kürt ilişkilerine MHP liderinin katkılarını vurgulayarak, "Şükran duyuyorum" dedi ve Bahçeli'nin cesaretini övdü. Benzer şekilde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a süreçteki rolü için teşekkürlerini iletti. Öcalan, görüşmenin başından beri verdiği sözlerin arkasında olduğunu belirterek, koşullar uygun olursa bunları hayata geçirebileceğini ifade etti. Ziya Gökalp'e atıfta bulunarak siyasi yöntemi benimsediğini vurguladı ve PKK'nin tüm bileşenlerinin dağıtılma ilanının toplumda olumlu yankı bulduğunu, halkın bu gelişmeleri yakından takip ettiğini söyledi. Suriye ve Irak'taki etkisini de dile getirerek, sahadaki her bölge için talimat verebileceğini ekledi.

Görüşmede, MHP'li Feti Yıldız'ın şehit ailelerinin avukatı olduğunu hatırlatması üzerine Öcalan, "Ben verdiğim sözlerin arkasındayım" yanıtını verdi. Hüseyin Yayman'ın şehit ailelerinin hassasiyetlerini ve gençlerin ölmemesi gerektiğini vurgulaması, Öcalan'ı TUSAŞ eylemine üzüntüsünü dile getirmeye yöneltti. Lozan öncesi dil politikalarının süreci zehirlediği, Zap bölgesinin boşaltılması sırasında örgüt üyelerinin silahlı olduğu gibi tarihi detaylar da masaya yatırıldı. SDG'nin 10 Mart mutabakatına uyması gerektiği belirtildi; Öcalan ise bu devletin herkesin devleti olduğunu, silah bırakma çağrısının herkesi kapsadığını savundu. PKK'nin sadece mevcut silahları değil, tüm silahları bırakması zorunluluğunu kabul etti ve somut adımlar atılacağını, örgütün lideri olarak tüm gayretini ortaya koyacağını taahhüt etti.

Öcalan'ın 27 Şubat çağrısına dair yorumu da dikkat çekiciydi; ayrı devlet veya federasyon talebinin olmadığını, kültüralist hedeflerin ön planda olmadığını onaylayarak "Evet öyle" dedi. Suriye için üniter yapıyı benimsediğini, bölgedeki İsrail hamlelerine karşı dikkatli olunması gerektiğini vurguladı. Coğrafyada Türksüz Kürt, Kürtsüz Türk olamayacağını belirterek, reel sosyalizm düşüncesini 1995'ten beri terk ettiğini, zihinsel dönüşümün sancılı geçtiğini anlattı. 1993'ten itibaren Özal, Demirel ve Erbakan dönemlerindeki dolaylı görüşmelerin sabotajlarla engellendiğini iddia etti. "Ferhat Abdi Şahin'i tanıyor musunuz?" sorusuna, kendisine yakın biri olduğunu yanıtladı. DEM Parti'li Gülistan Kılıç Koçyiğit'in kadın hakları sorusuna ise selamlarını iletti.

Feti Yıldız, görüşme sonrası değerlendirmesinde, şehit haberleri döneminde bile Kürt komşuların camlarının kırılmadığını, toplumsal barışın korunduğunu söyledi. Öcalan'ın şehit ailelerine saygıyla yaklaştığını, Bahçeli'nin "Devletime hizmete hazırım" sözlerinin arkasında olduğunu belirtti. 27 Şubat açıklamasının üzerinden geçen bir yılda şehit verilmemesini büyük bir başarı olarak nitelendirdi; kamuoyunda desteğin arttığını, soru işaretlerinin zamanla giderileceğini ifade etti. Bu yorumlar, sürecin ilerleyişine dair iyimser bir tablo çizse de, komisyon toplantısında gerilimli anlar yaşandı.

CHP İzmir Milletvekili Salih Uzun, tutanağın hazırlanma sürecini sorguladı. Ziyarette TBMM yeminli stenograf veya görevli olup olmadığını, tam tutanak tutulup tutulmadığını, sesli veya görüntülü kayıt alınıp alınmadığını sordu. Deşifrenin MİT mi yoksa TBMM personeli mi tarafından yapıldığını merak etti. Bu soruların, ziyaretin parlamenter bir faaliyet mi yoksa diğer partilerin ziyareti gibi mi olduğunu belirleyeceğini savundu. Eğer parlamento görevlendirmemişse, Pervin Buldan ve Mithat Sancar'ın ziyaretleri gibi kabul edilmesi gerektiğini, tam tutanakların komisyon üyeleri ve kamuoyuyla paylaşılması icap ettiğini dile getirdi. Numan Kurtulmuş ise süreci magazinleştirmemeleri ve bin düşünüp bir konuşmaları konusunda uyarıda bulundu.

Bu sorgulamalar, tutanakların tam olarak açıklanması tartışmasını alevlendirdi. Komisyon, raporlama safhasına geçerken, sürecin yasal çerçevesi şekilleniyor; ancak tam metnin ne zaman ve nasıl paylaşılacağı belirsizliğini koruyor. Kamuoyunda, PKK'nin dağıtılma ilanının olumlu karşılandığı, halkın gelişmeleri takip ettiği belirtiliyor. Şehit ailelerinin hassasiyetleri ön planda tutulurken, son bir yılda şehit verilmemesi umut verici bir veri olarak öne çıkıyor. Sürecin başarısı, bu tür şeffaflık adımlarına bağlı görülüyor; zira sabotaj iddiaları ve tarihi engeller, güven inşasını zorlaştırıyor.

Sonuç olarak, 4 Aralık 2025'teki bu toplantı, İmralı tutanaklarının ilk kez kısmen okunmasıyla siyasi süreci yeni bir evreye taşıdı. Öcalan'ın taahhütleri, Bahçeli ve Erdoğan'a teşekkürleri, üniter yapı vurgusu gibi unsurlar, barış umutlarını diri tutuyor. Ancak CHP'nin şeffaflık talepleri, sürecin test edildiğini gösteriyor. Raporlama aşamasında atılacak adımlar, toplumun beklentilerini karşılayacak mı? Bu soru, günlerin değil haftaların cevabını bekliyor – zira barış, sadece sözlerde değil, somut eylemlerde hayat bulur. Gelecek raporlar, bu belirsizliği aydınlatacak ve Türkiye'nin geleceğini bir adım öteye taşıyacak.