Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) kurulan Milli Kardeşlik, Dayanışma ve Demokrasi Komisyonu'nun İmralı Adası'na yapacağı ziyaret heyetine üye verme kararından çekilen Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) Van'daki bir ilçe binası hedef alındı. Siyasi kulisleri sarsan bu kritik kararın hemen ardından, parti teşkilatına yönelik fiziksel bir eylem gerçekleştirilmesi, ülkedeki siyasi tansiyonun ulaştığı tehlikeli boyutları gözler önüne serdi. Yaşanan bu olay, siyasetin sertleşen dili ve buna eşlik eden eylemlerin endişe verici sonuçlarını ortaya koymaktadır.
Yaşananların merkezinde, Milli Kardeşlik, Dayanışma ve Demokrasi Komisyonu’nun günlerdir tartışılan İmralı ziyaretine dair kesin kararı bulunuyordu. Komisyon üyeleri, yaptıkları oylama sonucunda İmralı’ya gitme yönünde karar almış, bu süreçte gündeme gelen Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden görüşme teklifini ise kesin bir dille reddetmişti. Oylamada tam 32 'evet' oyu çıkarken, sadece DSP ve DP'den gelen 2 'hayır' oyu ve 3 'çekimser' oy ile ziyaretin önü açılmıştı. Bu kararın TBMM çatısı altında alınması, ülkenin yakın siyasi tarihine düşülen önemli bir not olarak kabul edildi.
Ancak CHP, bu tarihi karara karşı durarak muhalefet cephesinde farklı bir yol izleyeceğini net bir şekilde ilan etti. Partinin Grup Başkanvekili Murat Emir, yaptığı resmi açıklama ile CHP’nin, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun İmralı ziyaretine hiçbir üye vermeme kararı aldığını duyurdu. Parti yönetimi, kararın kapsamını genişleterek, komisyonun kapalı oturumlarında dahi yer almama yönünde bir tavır sergileyeceğini de kamuoyuna bildirdi. Bu geri çekilme kararı, Meclis içindeki siyasi dengelerde ciddi bir kırılmaya yol açmıştır.
CHP'nin komisyon heyetine katılmama yönündeki bu kesin tavrı, özellikle bölge siyasetinde önemli bir aktör olan DEM Parti tarafından sert bir tepkiyle karşılanmıştı. Partiler arası gerilimin tırmanışa geçtiği bu süreçte, sözlü ve siyasi polemiklerin ötesine geçen olaylar yaşanmaya başlanması dikkat çekicidir. Siyasal aktörlerin karşılıklı eleştirileri, kamuoyunda hassasiyet yaratan konularda toplumsal gerilimi körükleyici bir etkiye sahip olmuştur.
Söz konusu siyasi gerilim, kısa süre içinde fiziksel bir eyleme dönüşerek CHP'nin Van İpekyolu İlçe Başkanlığı binasını hedef aldı. CHP’nin İmralı kararı sonrası partinin bu ilçe teşkilatına düzenlenen saldırı, alınan siyasi kararların doğrudan doğruya parti binalarını hedef alabileceği tehlikesini bir kez daha ortaya koydu. Olayın, partinin kritik ve tartışmalı kararının hemen akabinde gerçekleşmesi, saldırının doğrudan bu kararla ilişkilendirildiği yorumlarını beraberinde getirdi.
Saldırının ardından olaya dair ilk görüntüler ve tepkiler hızla sosyal medyada yayılmaya başladı. Bölgeden yayın yapan "Tarafsız Van Haber" isimli bir sosyal medya sayfasının paylaştığı görüntüler ise saldırının gerekçesini açıkça işaret etmekteydi. Söz konusu paylaşımda, “’Terörsüz Türkiye’ sürecine gerekli desteği göstermeyen CHP’ye Vanlılardan sert tepki!” ifadeleri kullanılarak, saldırının temel motivasyonunun, CHP’nin barış ve çözüm süreçlerine yönelik mesafeli duruşu olduğu iddia edildi. Bu açıklama, olayın salt vandalizmden öte, siyasi bir protesto ve uyarı mahiyetinde olduğunu ortaya koydu.
Van İpekyolu’nda yaşanan bu üzücü olay, ülkenin yakın siyasi geçmişinden gelen hassas konular üzerindeki gerilimin ne kadar kolaylıkla şiddete dönüşebileceğini göstermesi açısından büyük önem taşımaktadır. TBMM çatısı altında demokratik yollarla alınan bir siyasi karara tepkinin, bir parti binasına saldırı şeklinde gerçekleşmesi, Türkiye’nin siyasi kültüründe giderek derinleşen kutuplaşmanın somut ve tehlikeli bir yansımasıdır. Yaşanan bu saldırı, siyasetteki farklı görüş ayrılıklarının dahi, şiddete başvurulmadan medeni zeminlerde tartışılması gerekliliğini bir kez daha kanıtlamıştır. Kamuoyu, bu tür provokasyonlara karşı siyaset kurumundan sağduyulu ve net bir duruş beklemektedir.





