Türkiye siyaseti, son dönemde yaşanan hızlı gelişmelerle adeta bir dönüm noktasına ulaştı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na yönelik yeni bir soruşturma dalgası, medya özgürlüğü tartışmalarını yeniden alevlendirirken, bağımsız gazeteciliğin önemi bir kez daha vurgulanıyor. Bu süreç, hem hükümet hem de muhalefet cephesinde yoğun kulis faaliyetlerine yol açıyor ve toplumun geniş kesimlerini yakından ilgilendiriyor.
Hilal Köylü'nün sunduğu Günün Kulisi programında, bu gelişmeler detaylı bir şekilde ele alındı. Programın açılışında Hilal Köylü, izleyicilere hitap ederek zor bir gün yaşandığını belirtti ve bağımsız gazeteciliğe destek verenlere teşekkür etti. Köylü, Tele1 kanalına kayyum atanması gibi kritik bir olayın yaşandığı bir günde, bağımsız medyanın önemini vurguladı. Sabah saatlerinde başlayan soruşturma haberleriyle uyandığını söyleyen Köylü, Ekrem İmamoğlu'nun casuslukla suçlandığını, kampanya direktörü Necati Özkan'ın ve Tele1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ'ın da aynı kapsamda soruşturulduğunu aktardı.
Soruşturmanın temelinde, 2019 yerel seçimlerinde kullanılan İstanbul Senin adlı uygulamanın yer aldığı belirtildi. Hilal Köylü, savcılığın açıklamalarına göre, bu uygulamanın 4.7 milyon kullanıcısının kişisel verileri ve konum bilgilerinin iki farklı yabancı ülkeye sızdırıldığını ifade etti. Ayrıca, 3.7 milyon kullanıcının verilerinin dark web'de satışa çıkarıldığını ekledi. Köylü, İBB Hanem adlı başka bir uygulamanın da 11 milyon vatandaşın sandık verilerini dışarıya sızdırdığı iddiasını dile getirdi. Bu iddialar, Türkiye'de son dönemde yaşanan veri sızıntılarıyla karşılaştırıldığında dikkat çekiciydi; Köylü, e-devlet sistemindeki imza hırsızlıkları ve sahte diploma olaylarını hatırlatarak, benzer sorunların daha önce de yaşandığını ancak şimdi casusluk suçlamasıyla gündeme geldiğini vurguladı.
Programa konuk olan siyaset bilimci Sezin Öney, gelişmeleri değerlendirirken gazeteciliğin Türkiye'de zaten kısıtlı olduğunu söyledi. Öney, bağımsız kanalların sayısının sınırlı olduğunu belirterek, Tele1'in 24 saat haber yayınlayan nadir kanallardan biri olduğunu ifade etti. RTÜK'ün sürekli cezalarıyla karşı karşıya kalan kanalın, şimdi farklı bir yöntemle devre dışı bırakıldığını savunan Öney, bunu gazetecilik için son derece tehlikeli bulduğunu belirtti. Öney, Merdan Yanardağ'ı anti-emperyalist bir figür olarak tanımlayarak, casusluk suçlamasının absürtlüğüne dikkat çekti. Yanardağ'ın hayatı boyunca Filistin halkıyla dayanışma içinde olduğunu söyleyen Öney, İsrail'le iş yapanlara karşı mücadele eden birinin bu suçlamayla itham edilmesinin ironik olduğunu ekledi.
Hilal Köylü, soruşturmanın detaylarına değinirken, Ekrem İmamoğlu'na daha önce ihaleye fesat karıştırma, görevi kötüye kullanma, suç örgütü kurma gibi suçlamalar yöneltildiğini hatırlattı. Şimdi casusluk eklenmesinin, siyasetin yeni bir evresini işaret ettiğini belirten Köylü, Merdan Yanardağ'ın da aynı dosyada yer almasının ilginç bir süreç başlattığını söyledi. Yanardağ'ın kendi açıklamasında, "Bana kumpas kuruldu, hayatım boyunca Filistin halkıyla dayanışma içindeydim, Zionist rejime karşı mücadele ettim" dediğini aktaran Köylü, İsrail'le ticaret yapanlara işaret ederek operasyonun hedefini sorguladı.
Sezin Öney, suçlamanın Hüseyin Gün adlı kişinin şikayeti üzerine başladığını ve Amerika ile İngiltere'nin adının geçtiğini belirtti. Öney, Yanardağ'ın bu ülkelerle bağlantısının imkansız olduğunu savunarak, ajanlık kavramının yeniden gündeme gelebileceğini ifade etti. Daha önce ajanlık yasasıyla ilgili tartışmaların yaşandığını hatırlatan Öney, medya ve Avrupa Birliği tepkileri üzerine geri adım atıldığını ancak şimdi benzer bir etkinin yaratılabileceğini söyledi. Öney, bu durumun basın özgürlüğünü tehdit ettiğini vurgulayarak, Tele1'in lisans iptali yerine kayyum yoluyla susturulmasının stratejik bir hamle olduğunu dile getirdi.
Programda, Ankara kulislerinden yansıyan bilgiler de paylaşıldı. Hilal Köylü, hem hükümet hem de muhalefet cephesinde yoğun hareketlilik yaşandığını belirterek, "Ne oluyor?" sorusunun sıkça sorulduğunu aktardı. Muhalefetin "Bu kadar da olmaz" derken, hükümetin "Adımınıza dikkat edin" mesajı verdiğini söyleyen Köylü, basın özgürlüğünün sorgulandığı bir dönemde olduğumuzu ifade etti. Köylü, programın ilerleyen bölümlerinde daha fazla kulis bilgisi vereceğini belirterek, izleyicilerden destek istedi.
Gelişmelerin CHP içindeki yansımalarına da değinildi. Hilal Köylü, soruşturmanın açıldığı gün CHP'de Kemal Kılıçdaroğlu isminin tamamen gündemden düştüğünü söyledi. Bu durumun CHP için sevinç mi yoksa yeni sorunlar mı getireceğini sorgulayan Köylü, Özgür Özel'den iktidarın ne beklediğini merak ettiklerini belirtti. Sezin Öney, partideki değişimleri değerlendirirken, siyasetin darmadağın bir halde olduğunu ifade etti.
Ekonomik konular da programın gündemindeydi. Hilal Köylü, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Lağım patladı" ifadesini hatırlatarak, zamların soyguna dönüştüğünü söyledi. Akaryakıt fiyatlarında iki gün önce 1.30 liralık indirim yapılırken, hemen ardından 3.04 liralık zam geldiğini belirten Köylü, bu durumun halkı nasıl etkilediğini sorguladı. Köylü, Erdoğan'ın "Size ev vereceğim" sözünü de ele alarak, konut vaatlerinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini tartıştı.
Siyasi liyakat tartışmaları da masaya yatırıldı. Hilal Köylü, Türk Telekom'dan Siber Güvenlik Başkanlığı'na yükselen Ümit Önal'ı örnek vererek, AK Parti içindeki yükselişleri sorguladı. Köylü, liyakat kavramının ne anlama geldiğini yeniden düşündürten bu atamaların, siyasetin kalitesini etkilediğini belirtti.
Tele1'e kayyum atanması, medya dünyasında büyük yankı uyandırdı. Hilal Köylü, bu kararın bağımsız gazeteciliği hedef aldığını belirterek, Merdan Yanardağ'ın gözaltına alınmasını eleştirdi. Köylü, Yanardağ'ın avukatı Bilgütay Hakkı Durna'nın açıklamalarına göre, soruşturmanın hukuki boyutunun henüz netleşmediğini aktardı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in tepkisi de dikkat çekiciydi. Özel, sosyal medya üzerinden "Casusluk gibi deli saçması bir iddia üzerinden Merdan Yanardağ'ı suçlayıp Tele1'e kayyum atamak tam da bu iktidarın yapacağı iştir" diyerek, kanalın gerçekleri haber yaptığı için hedef alındığını savundu. Özel, siyaseti, sivil toplumu ve medyayı hedef alanlara karşı birlik çağrısı yaptı.
Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin açıklamasında ise, "Bugün Türkiye basın tarihi açısından kara bir gündür. Tele1'e kayyum atanması, ifade ve basın hürriyetine büyük bir darbe vurmuştur" denildi. Dernek, bu kararın toplumun haber alma hakkını ayaklar altına aldığını vurguladı.
Soruşturmanın detaylarında, Hüseyin Gün'ün tutuklu olduğu ve yeni delillerin elde edildiği belirtildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İmamoğlu'nun cezaevinden savcılığa getirilerek ifade vereceğini duyurdu. Bu gelişme, İmamoğlu'nun daha önce karşılaştığı suçlamalara casusluğun eklenmesiyle siyasi gerilimi artırdı.
Tele1'in ana haber bülteninin erken bitirilmesi ve kayyumun yayına el koyması, medya özgürlüğü tartışmalarını zirveye taşıdı. Hilal Köylü, programında bu olayın özgür basını susturma girişimi olduğunu belirterek, izleyicileri desteğe çağırdı.
Bu gelişmeler, Türkiye siyasetinin geleceğini şekillendirirken, İmamoğlu korkusunun daha neler yaptıracağını merak ettiriyor. Medya müdahaleleri ve soruşturmalar, muhalefet stratejilerini yeniden tanımlarken, toplumun haber alma hakkı ön planda tutulmalı.
            
            
                            
                            
                            



