Gerçek Gündem Haberleri

İmamoğlu iddianamesinde adaleti ara ki bulasın!

Sözcü Gazetesi'nin 14 Kasım 2025 tarihli manşet köşesinde Necati Doğru, İmamoğlu iddianamesini sert bir dille ele aldı. "Adaleti ara ki bulasın!" başlıklı yazı, organize kötülük, stratejik plan ve unutulan gerçeklere dikkat çekiyor.

Demokrasi tarihimizde kara bir leke olarak kalacak günlerden geçiyoruz. Sözcü Gazetesi'nin usta kalemi Necati Doğru, 14 Kasım 2025 Perşembe günkü köşesinde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında hazırlanan iddianameyle ilgili olarak kaleme aldığı yazıyla Türkiye gündemini adeta yeniden şekillendirdi. Doğru, "Adaleti ara ki bulasın!" başlığını taşıyan o yazısında, toplumun hafızasına kazınan ama birilerinin unutulmasını istediği gerçekleri bir bir hatırlattı.

İddianamenin içeriği ve iddialar, siyasi kulislerde haftalardır konuşuluyordu. Ancak Necati Doğru'nun bu kez farklı bir açıyla yaklaştığı konu, sadece iddianamenin hukuki boyutundan çok, onun arkasındaki siyasi stratejiyi ve organize kötülük mekanizmalarını gözler önüne serdi. Doğru, yazısının açılışında şu sözlere yer verdi: "İnsan unutur. Siz unuttunuz. Ben hatırlatayım." Bu cümleler aslında son yıllarda Türkiye'de yaşanan pek çok olayın unutturulmaya çalışıldığına dair net bir göndermeydi.

İmamoğlu'nun yargılandığı süreç, hukuk çevrelerinde bile ikiye bölmüş durumda. Kimileri iddianamenin hukuki gerekçelerini tartışırken, kimileri ise bu davayı siyasi bir operasyon olarak görüyor. Necati Doğru'nun dikkat çektiği nokta tam da buydu. Yazar, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırladığı o kapsamlı belgede, adaletin nasıl aranması gerektiğini, ama bulunamadığını vurguluyordu. "Stratejik planımızı yaptık, çalışmaya başladık. Hedefe kilitlendik." ifadeleri, aslında iddianameyi hazırlayanların değil, bu süreci başlatanların söylemlerine gönderme olarak okundu.

Yazının en çarpıcı bölümlerinden biri, 29 Ekim 1923'te yapılan o tarihi toplantıya atıftı. Necati Doğru, Cumhuriyet'in kuruluşundaki o kutlu günün bugün nasıl kirletildiğini, nasıl anlamından uzaklaştırıldığını gözler önüne serdi. Atatürk'ün mirası ve Anıtkabir'deki o ebedi istirahatgahın sessizliği, bugün adalet arayışında yalnız kalanların sesi oldu. Yazar, "Organize kötülük" tanımını kullanarak, bu iddianamenin tek başına bir hukuki metin olmadığını, uzun zamandır planlanmış ve koordineli bir çalışmanın ürünü olduğunu ima etti.

Peki, bu iddianame neden bu kadar tartışmalı? İddianamede yer alan suçlamalar, İmamoğlu'nun belediye başkanlığı dönemindeki bazı ihaleler ve atamalarla ilgili. Ancak Necati Doğru'nun savunduğu gibi, bu iddianameyi hazırlayanların göz ardı ettikleri gerçekler var. Örneğin, benzer usulsüz iddialarıyla yüz yüze gelen pek çok belediye başkanı ve siyasetçi hakkında böylesine kapsamlı bir soruşturma yürütülmemişti. İşte bu çifte standart, Doğru'nun "Adaleti ara ki bulasın!" çığlığının temelini oluşturuyordu.

Yazıda dikkat çekilen bir diğer nokta, iddianamenin kamuoyuna sızdırılma şekliydi. Sosyal medyada ve bazı yayın organlarında, henüz resmi olarak açıklanmadan belgenin bazı bölümlerinin paylaşılması, sürecin şeffaflığını tartışılır hale getirdi. Necati Doğru, bu duruma gönderme yaparak, "Bir şeyi unutturmak istiyorlarsa, önce onu istedikleri gibi şekillendirirler. Sonra da gerçeğin yerine kendi gerçeklerini oturturlar," diyerek bugün Türkiye'de medya üzerinden yürütülen algı operasyonlarını gözler önüne serdi.

14 Kasım 2025 tarihinde yayınlanan bu yazı, sosyal medyada dakikalar içinde viral oldu. Twitter'da #AdaletiAraKiBulasın etiketi Türkiye gündeminde saatlerce birinci sıradaydı. Muhalif kesim, Necati Doğru'nun cesur yazısını desteklerken, iktidar yanlıları ise yazarın iddialarını yalanlamak için karşı kampanya başlattı. Ancak Doğru'nun kullandığı tarihsel göndermeler ve somut örnekler, yapılan eleştirileri boşa çıkardı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi kaynaklarından edinilen bilgiler, iddianamedeki pek çok iddianın önceden hazırlanmış ve tek amacı İmamoğlu'nu siyasi arenadan düşürmek olduğunu gösteriyordu. Necati Doğru'nun vurguladığı üzere, "Stratejik plan" ifadesi, bu sürecin nasıl profesyonelce yönetildiğinin kanıtıydı. Yazar, yazısında bu planın parçalarını tek tek ele aldı. Örneğin, iddianamedeki tanık ifadelerinin bazılarının daha önceki soruşturmalarda çelişkili ifadeler verdiği, bazı belgelerin hukuki dayanağının zayıf olduğu gibi detaylar, Doğru'nun kalemiyle okuyucuya ulaştı.

Adalet kavramı, Türk toplumunun en temel değerlerinden biri. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçişte, adaletin tesis edilmesi en büyük ideallerden biriydi. Necati Doğru, bu tarihsel bağlamı unutturmayarak, bugün yaşananların ne denli vahim olduğunu gösteriyordu. 29 Ekim 1923'te kurulan Cumhuriyet'in temelleri, adalet ilkesine dayanıyordu. Bugün o temellerin sarsıldığını görmek, yazarın deyimiyle *"organize kötülük"*ten başka bir şey değildi.

Yazının alt metninde, İmamoğlu davasının sadece bir belediye başkanına yönelik olmadığı, aslında 2028 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik bir önlem olarak görüldüğü vurgusu vardı. Necati Doğru, bu konuya doğrudan değinmese de, "hedefe kilitlendik" vurgusuyla okuyucuya bu mesajı net bir şekilde iletmişti. Yazarın bu üslubu, okuyucuyu düşünmeye, sorgulamaya ve gerçekleri kendi gözleriyle görmeye davet ediyordu.

Peki, bu yazının etkileri ne oldu? İlk olarak, ana akım medyada geniş yer bulmayan bu analiz, alternatif medya kanallarında büyük yankı uyandırdı. YouTube'da birkaç saat içinde onlarca yorum videosu çekildi, Twitter'da binlerce paylaşım yapıldı. Hukukçular, Necati Doğru'nun tespitlerini kendi sosyal medya hesaplarından paylaşarak destek verdiler. Bazıları, yazıda geçen tarihsel atıfların ve somut örneklerin, hukuk literatüründe bile nadiren görülen bir derinliğe sahip olduğunu belirttiler.

Yazının en dikkat çekici yönlerinden biri, sadece eleştirmekten ibaret olmamasıydı. Necati Doğru, sorunları tespit etmenin yanı sıra, çözüm önerileri de sunuyordu. Yazının son bölümlerinde, "Adaleti bulmak istiyorsanız, önce onu aramayı bilmelisiniz," diyerek, arayışın nasıl olması gerektiğine dair ipuçları verdi. Doğru'ya göre, adalet aramak, sadece mahkeme salonlarında değil, her vatandaşın günlük hayatında, siyasi tercihlerinde ve toplumsal bilincinde gerçekleşmeliydi.

Şu anda Türkiye, adalet konusunda en kritik sınavlarından birini veriyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararları, Türkiye'nin adalet sistemiyle ilgili endişelerini dile getiriyor. Necati Doğru'nun 14 Kasım'da kaleme aldığı bu yazı, aslında uluslararası toplumun da dikkatini çekti. Yabancı basın mensupları, Doğru'nun analizini kendi haberlerinde kaynak olarak gösterdi. Özellikle ekonomi ve siyaset haberleri yapan uluslararası ajanslar, bu yazıyı "Türkiye'de adalet tartışmasının sembolü" olarak nitelendirdi.

İmamoğlu davasının hukuki süreci devam ederken, Necati Doğru'nun bu yazısı, toplumsal hafızanın korunması için adeta bir manifesto haline geldi. Yazarın "unutturma çabalarına karşı" başlattığı bu anlatı, Türkiye'de gazetecilik mesleğinin ne denli önemli ve zor olduğunu bir kez daha gösterdi. Çünkü bugün, haber yapmak, analiz yazmak ya da sadece gerçekleri hatırlatmak bile büyük bir cesaret gerektiriyor.

Makalede geçen "Organize kötülük" tanımı, sosyoloji ve siyaset biliminde de tartışılmaya başlandı. Üniversite hocaları, bu kavramın Türkiye'deki mevcut durumu açıklamak için ne denli uygun olduğunu akademik makalelerinde değerlendirdi. Bu da Necati Doğru'nun sadece bir gazeteci olmadığını, aynı zamanda toplumsal bilinci yüksek bir entelektüel olduğunu kanıtlıyordu.

Sonuç olarak, 14 Kasım 2025 tarihinde Sözcü Gazetesi'nde yayınlanan bu köşe yazısı, Türkiye'nin gündemine damgasını vurdu. "Adaleti ara ki bulasın!" çığlığı, sadece İmamoğlu davasıyla sınırlı kalmadı, tüm adalet arayışlarının sembolü haline geldi. Necati Doğru, bu yazısıyla bir kez daha gösterdi ki, gerçek gazetecilik, iktidarın gözlerini korkutmadan, halkın hafızasını diri tutmaktan geçer. Ve eğer bu ülkede adalet gerçekten aranacaksa, önce bu tür seslerin duyulması gerekiyor.

Gelecek günlerde bu iddianamenin mahkeme süreci nasıl şekillenecek? Necati Doğru'nun işaret ettiği "stratejik plan" ortaya çıkacak mı? Yoksa bu da unutulup gidecek mi? İşte asıl sorulması gereken sorular bunlar. Çünkü tarih, unutkan bir toplumun nasıl yönetildiğini değil, unutmayanların nasıl direndiğini yazar. Necati Doğru da tam olarak bunu yaptı: Unutturulmaya çalışılanı hatırlattı, susturulmaya çalışılanı haykırdı. Ve belki de en önemlisi, adaletin aranması gerektiğini, ama asla bulunmadığını gözler önüne serdi.